Psikojik Danışman Dr. Semra Çakır
Kategori: Psikoloji-Sosyal Psikoloji - Tarih: 16 Eylül 2025 14:22 - Okunma sayısı: 13
“İçsel kazıda etrafa saçılanları ve dip dalgalardan kıyıya vuranları toplamak okurlara neler kazandırıyor?”
.
Var olmanın, insanın yaşamındaki en önemli amaç olduğunu söyler Victor Frankl. Bu yüzdendir ki herkes bir şekilde var olma çabası içerisindedir ve herkesin varoluş hikayesi de farklıdır. Üniversiteye ilk başladığım zaman ağaçlara isim kazımanın, tarihi eserlere isim yazmanın da bir varoluş çabası olduğunu öğrenmiştim ironik bir şekilde…
.
Oysa yaşam bize gösteriyor ki, bir eser yaratmak var olmanın en güzel yolu. Bu varoluş eserinin bir psikolojik danışman tarafından, özellikle kadın bir psikolojik danışman tarafından kaleme alınmış olması da doğal olarak özdeşim kurup kendimizi yüceltmemize olanak sağlıyor.
.
“Öz Terapinin Getirdikleri” şimdilik Binnur Yeşilyaprak’ın son eseri… Kitabın içeriği daha önce farklı dijital platformlarda yayımlanmış psikolojik denemelerden oluşmaktadır. Bu denemeler iki bölüm şeklinde okuyucuya sunulmuştur:
.
Birinci bölümde yazarın kendi yaşam örneklerini vurgulaması nedeniyle; “İçsel Kazıda Etrafa Saçılanlar” şeklinde bir alt başlıkla isimlendirilmiş olup yazarın öz yaşam hikayesi ile ilişkilendirilen güncel yazıları kapsamaktadır.
.
İkinci bölüm ise “Dip Dalgalardan Kıyıya Vuranlar” adıyla J.J. Rousseau ve Descartes’in sevgi ve duygularla ilgili düşüncelerine ağırlık verip daha sonra da bazı dizi ve filmlere ilişkin irdeleme ve yorumlarını yazdığı bölümlerden oluşmaktadır.
.
Öz Terapi kitabını okuyanlar bilir; kitap boyunca yazar annesinin geleneksel davranışlarını dayandırdığı bir ‘Kara kaplı defter’den bahseder. Bu kitabın da ikinci denemesi bu defterle ilgili. O defter hiç görülmemiştir, hiç kimse karşılaşmamıştır evin içinde ama o defter vardır. Herkes bir şekilde o ‘Kara kaplı defter’de yazanları otorite kabul etmiş veya kabul etmek zorunda hissetmiştir.
.
O defter aslında, toplumun dayattığı ‘Sosyal normlar’dır. Kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Çevrenin baskısıdır… Ötekidir… Bu normları anne de üst kuşaklardan almış ve kendi diline uygun bir şekilde aile üyelerine uygulamıştır. Ancak yazardan öğrendiğimize göre bu kurallar herkesi sarsmış ve dağıtmıştır. Her toplumsal kuralın her ailede işe yaramadığını göstermiştir.
.
Kendime yeni bir BEN Lazım!
.
Yazarın ruh sağlığı alanındaki çalışmaları göz önünde bulundurulduğunda benlik algısı, benlik gelişimi ve benlik konusundaki bilgi ve tecrübesine değinmemesi olmazdı. “Yeni yıla girmeden, kendime yeni bir BEN lazım!” Adlı denemede ise bu konuyu, yaşamdaki amaç duygusuyla birleştirilmiştir. İnsanların belirlediği amaç duygusunun aynı zamanda patolojisini de iyileştirmeyi hedeflediği üzerinde durulmuştur. Son yıllarda yapılan çalışmalar da bu bilgiyi destekleyen bulgular ortaya koymuştur. Özellikle ileri yaşlardaki insanların bir amacının/hedefinin olmasının ölümcül hastalıklara yakalanma oranını negatif yönde ve bu hastalıklardan kurtulma oranını ise pozitif yönde etkilediği elde edilen bulgular arasındadır. Toplumumuzun yaşlı nüfus oranının artış gösterdiği bu dönemde dikkate alınması gereken bir başlık olduğu tartışma götürmez…
.
Kişisel gelişim alanının mucizevi kelimesi ‘mutluluk’ konusunda yapılan çalışmaların ‘haz’ ile karıştırıldığı bir “nöro-pazarlama” konusu ise sosyal medya kullanan ve ruh sağlığı alanında destek alan herkesin dikkate alması gereken bir başlık. Alanda yetkin olmayan kişilerin bu pazarlama tekniğinin tehlikelerine vurgu yapıyor yazar. Ancak görünen o ki yapılan yasal düzenlemelere rağmen bu işin önünün alınması biraz zaman alacak. Bu nedenle özellikle haz odaklı çalışan ve yeterliği tartışmalı olan kişilerin bağımlılığa zemin hazırladığını bu bölümde vurgulamaktadır.
.
Aşk, nasıl bir öykü?
.
Yazar, kitap boyunca farklı konulara vurgu yapmasına rağmen AŞK konusuna birden fazla başlık ayırmıştır. Aşkı; çağlar boyu üzerinde en çok konuşulan duygu olarak ele almıştır. Özellikle R. Steinberg’in çalışmalarında vurgulanan; “Öyküleri kendimizinkiyle aynı ya da benzer olan, fakat bu öykülerdeki rolleri bizimkini tamamlayan insanlara aşık olma eğilimi taşırız” bilgisiyle neden belli bir zamanda belli bir kişiye âşık olduğumuz konusunu irdelemektedir. Böylece okuyucu tamamlandığı düşüncesiyle rahatlar. Ancak herkesin yaşadığı bu duygunun bir bilinçdışı süreç olduğu vurgusunu da ihmal etmez. O zaman aşkın, bilinçdışı süreçlerin de etkisiyle yaşantımızın benzer olduğu kişiyle birbirimizi tamamlama ‘yanılgısı’ olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
.
Kitapta yer alan önemli başlıklarından birisi de “Dayatılan Gerçeklik ve Öğrenilmiş Çaresizlik” şeklindedir. Öğrenilmiş çaresizlik, üzerinde pek çok deney yapılmış önemli bir psikolojik kavramdır. İnsanın davranışlarıyla sonucu kontrol edemediği durumlarda başlangıçta hareketsiz kaldığı daha sonra da pasifleştiği bir durumdur. Yanlış olan hiçbir şeyi değiştiremeyeceğine inanma halidir. Bir çeşit boyun eğmedir. Bu duruma ilişkin yazdığı denemede, kavramın siyasetle bağlantısı kurulmuş ve yazar yanlış siyasi tutum ve davranışlarla ilgili hiçbir eleştiri yapmama kararı aldığını açıklarken, yapması gereken vurguyu da yapmıştır. Oysa dünyada bu böyle değildir. Bilim insanlarının siyasi gidişatla ilgili eleştirileri önemsenir ve dikkate alınır.
.
Filozoflar da yanılır mı?
.
Bir psikolojik danışman kitap yazıyorsa elbette içinde duygular ağırlıklı olacaktır. Çünkü duygular davranışlara şekil verir. Eğer duyguları düzenleyebilirsek davranışlarımızı da kontrol altına almış oluruz. Ancak kitabın ikinci bölümünde J. J. Rousseau’nun insana dair felsefi sorgulamalarının işlendiği kısımda filozofun duygu, düşünce, davranış örüntüsünün pek de rasyonel olmadığı bilgisi okuyucuya aktarılıyor. Yazar bu bilgiyi verdikten sonra kendi psikolojik danışmanlık kimliğini de eleştiriyor. Çünkü psikolojik danışmanlık ilkelerinden en önemlilerinin koşulsuz kabul ve empati olduğunu belirterek bir özeleştiri sunuyor. Ancak düşünceleri ile çağları etkilemiş bir filozofun, kendini hiç eleştirmediğini somut örneklerle bize gösteriyor.
.
İkinci bölümde çalışılan bir diğer filozof da Descartes. Hepimizin “Düşünüyorum o halde varım” cümlesiyle hatırladığı 17. Yüzyıl filozofu. Yazar, Descartes’in yaşadığı yüzyılda düşünce dünyasına vurgusu üzerinde durduktan sonra 20. yüzyılda psikolojinin babası olarak kabul edilen S. Freud’un bilinçaltı süreçlerle ilgili vurgusunun düşünce dünyasının mutlaklığına önemli bir eleştiri olarak okuyucuya sunmaktadır.
.
Başlangıçta belirtildiği üzere “Öz Terapinin Getirdikleri” kitabı yazarın 40 + yılda biriktirdiği mesleki deneyimlerinden oluşmaktadır. Psikolojik danışmanlık alanındaki bu süre hiç de hafife alınamayacak tecrübe ve bilgi içermektedir. Bu bilgiler hem akademik platformlarda hem de günlük yaşamı etkileyen platformlarda okuyucuya kolaylıklar sağlamaktadır. Kitabın son kısmında ise yazar “Zeytin Ağacı” dizisiyle ilgili değerlendirmelerini sunmaktadır. Özel bir platformda yayınlanan dizide insan ruh sağlığı ve köken aile ilişkisi anlatılmaktadır. Aslında ruh sağlığı ile ilgili sanat eserlerinin son yıllarda arttığı ve toplumun dikkatini çektiği tartışmasız. Yazar bu kısımda diziyle ilgili olumlu eleştirilerinin yanında tek seanslık çözümlerin olanaksızlığını ve risklerinin olduğunu kuramsal olarak açıklamaktadır.
.
Sonsöz
.
Yazar, kitap boyunca 40 yıldan fazla çalıştığı Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanıyla ilgili tecrübelerini bazen bir sohbet havasında, bazen espri yaparak, bazen kızarak, bazen de eleştirerek okuyucuya sunmaktadır. Konuların deneme niteliğinde olduğu için kısa olması, günlük olaylar ve ruh sağlığıyla ilgili olması yazarın üslubuyla da birleşince enfes bir zenginlik oluyor.
.
Okumayanlar için şimdiden önerilir. Çünkü içsel kazıda etrafa saçılanları ve dip dalgalardan kıyıya vuranları toplamak; okurlara; kendilerini, insanı ve aşkı anlama konusunda çok şey kazandırıyor.
.
Dr. Semra ÇAKIR
Psikolojik Danışman
04 Eylül 2025 18:17
01 Eylül 2025 22:33
11 Eylül 2025 12:41
01 Eylül 2025 19:40
01 Eylül 2025 22:17
03 Eylül 2025 15:09
02 Eylül 2025 23:12
02 Eylül 2025 23:49
01 Eylül 2025 15:39
04 Eylül 2025 07:37