Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

ÖZ TERAPİNİN GETİRDİKLERİ

Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak-Hasan Güneş

Kategori: Psikoloji-Sosyal Psikoloji - Tarih: 01 Eylül 2025 22:33 - Okunma sayısı: 50

ÖZ TERAPİNİN GETİRDİKLERİ

ÖZ TERAPİNİNGETİRDİKLERİ

Kitabın Yazarı Binnur Yeşilyaprak ile Söyleşi

.

Soruları hazırlayan: Hasan Güneş

.

Soru: Kitabınızda aşk üzerine öğrendiklerimlekendimi keşfetmeçabamı sürdürüyorum diyorsunuz. Oysa aşk duygu yüklübir kavram değil midir? Bu nedenle, kendinizi keşfetmesüreci zorlu bir süreç olmadı mı?

.

Şöyle başlayayım; son beş-altı yıldır kendimle uzun uzadıya uğraşıyorum. Kendimle baş başa kalıp iç dünyama odaklanıyorum. Geçmişimi irdeleyip bugüne nasıl geldiğimi; bugün bulunduğum konumu ve şu anki kendimi sorguluyorum. Bunların benim seçimim olup olmadığını anlamaya çalışıyorum:

.

Hayat sahnemde yönetmen kim, oyuncu kim?

.

Oyunu ben mi sahneledim yoksa bana verilen rolü mü oynadım?

.

Nasıl oynadım?

.

Bu ‘oyuncu’ kimi tatmin etti; kendini mi yoksa seyircileri mi?

.

Seyirci koltuğunda kimler var?

.

Bu ve benzer sorular ile içsel bir yolculuk yapmaya çalışıyorum. Bir bakıma terapist olarak kendimle terapi yapıyorum. Bu süreci “öz terapi” olarak ifade ettim. Kendimden yola çıkarak insanı anlama çabası bir bakıma. Kendimle yaptığım terapi tutanakları;

.

ÖZ TERAPİ ‘içsel bir kazı’ ve ZAMANSIZ ‘aşk günlükleri’ isimli iki kitap olarak yayınlandı. Böylece bu sürece okurların da tanık olmasını ve isterlerse eğer benimle birlikte kendi içsel kazılarına başlamalarını amaçladım.

.

Kuşkusuz bu ‘kendini keşfetme’ süreci açısından çok zorlayıcı ama bir o kadar da geliştirici bir çaba oldu benim için. Bu sırada kendim ile yüzleşme süreci; hayata, insana, olaylara bakış açımı genişletti, sınırlarımı esnetti ve ön yargılarımın büyük ölçüde kırılmasını sağladı.

.

Aşk’a gelirsek; evet, aşk duygu yüklü bir kavram. Öyle ki bence aşık olmak; insanın duygu coğrafyasını keşfetmesi açısından eşsiz bir deneyim. Bu coğrafyanın genişliği içinde var olan engebeleri, aşılması zor nehirleri, yıkılmaz setleri, dağların doruklarını, derin vadileri görüyor ve insanın duygularının akla galip geldiği anları yaşıyorsunuz. Bu coğrafyayı keşfettikçe insanın düşünen bir varlık olmaktan çok hisseden bir varlık olduğunu kabul ediyorsunuz.

.

Evet, haklısınız bu çok zorlu bir süreç; hiç kolay değil kendini ve insanı anlama yolculuğu… Üstelik bu devam eden bir yolculuk. Ama “ Zaferden değil, seferden sorumluyuz” sözündeki gibi bence önemli olan bu yolculuğa çıkmak ve sürdürmek!

.

Soru: Kendimizianlamadan toplumu anlamak mümkün mü?

.

Kendimizi anlamak ancak toplumu anlayarak mümkün ya da tam tersi!

.

İnsan sosyal bir varlık; bir toplum içine doğuyor ve o toplumda büyüyüp gelişiyor. Diğer bir ifade ile bireyleşme süreci, içinde yaşadığımız bağlam ile birlikte değerlendirilebilir ancak.

.

Ünlü Rus psikologu Lev Vygotsky’ın ifadesi ile “Başkaları sayesinde kendimiz oluruz”. Onun ‘Sosyokültürel Gelişim Kuramı’ bu varsayım üzerine temellendirilir. Çevresel faktörlerin birey olarak üzerimizdeki tetikleyici ve dönüştürücü etkisini yadsıyamayız.

.

Kısacası kendini anlama ve toplumu anlama ‘ardışık’ değil ‘zamandaş’ süreçlerdir. Birbirini destekleyerek ya da engelleyerek sürer. Sağlıklı olanı bu iki sürecin ‘senkronize’ olarak yani birbiriyle uyumlanarak ve dengeli bir şekilde sürebilmesi.

.

Ben de içsel kazımda bu durumu somut olarak anlayıp deneyimledim diyebilirim. Kendimi anlama yolculuğum; içinde yetiştiğim kültürün etkilerini daha açık bir şekilde görmemi sağladı.

.

Böylece bu son kitabımda, kültürümüzü de daha iyi analiz etme ve birey üzerindeki olumlu/olumsuz etkilerini irdeleme olanağı elde ettim. Psikolojik denemeler niteliğindeki yazılarımda okur bu anlayışa tanıklık edebilir. Aşk’ın anatomisi de kuşkusuz aynı yaklaşım içinde anlam kazanıyor.

.

Soru: Annenizin kara kaplı defteri, anlaşılıyor ki geleneksel özellikler taşıyor. Siz psikolojikdanışman olarak bu defteri yeniden yazarakiçimizdeki toplumun kültürüne rağmen,özgürleşebildiniz mi?

.

Annemin Kara Kaplı Defteri, kaçınılmaz olarak geleneksel özellikler taşıyor çünkü annem o kuralları üst kuşaklardan ona aktarılan kodlamalar ile oluşturmuş. Zihnine kazılan ‘temel inançlar’, uyulması gereken kurallar olarak kendi yaşamına yön vermiş, o da bunları doğal olarak biz çocuklarına aktarmaya çalışmış.

.

Her ailede benimsenmiş “Doğrular” ve “Yanlışlar” vardır ve bunlar genellikle üst kuşaklardan alınıp hiç sorgulanmadan benimsenir ve sonraki kuşaklara aktarılır. Özellikle bizim gibi gelenekçi/toplulukçu kültürlerde bu çok daha bariz bir şekilde görülür. Böylece yeni yetişen kuşaklar farkında olmadan bu beklentilere göre davranışlarını ayarlar ve kişiliği bu etki ile biçimlenir.

.

Ben buna “Sosyal Yazılım” diyorum. Öyle ki; doğumla getirdiğimiz biyolojik ve genetik olarak taşıdığımız “Doğal Yazılım”, büyüme süreci içinde, sosyal yazılım tarafından, baskılanır. Bebeğin yaşamını sürdürebilmesi için bu kurallara uyum sağlaması gerekir.

.

Elbette bu aktarımlar olumlu ya da olumsuz olabilir. Önemli olan bireyin bu aktarımları bilinçli olarak sorgulamaya başlamasıdır. Ancak o zaman bu ‘inanç ve beklentilerin’ kendi üzerindeki sonuçlarını görebilir, bunların onun yaşamında ‘engelleyici’ mi, yoksa ‘geliştirici’ mi olduğunu değerlendirebilir. Kara kaplı defterde yazılanları değiştirmesi güçtür, sadece kendi üzerindeki etkilerini dönüştürebilir.

.

İşte ben de geriye dönük olarak, kendi yaşamımı irdeleyip içsel bir kazı yapmaya çalıştığımda kendime ilişkin önemli gerçekleri çok sarsıcı olarak fark ettim. Fark ettiklerimi anlayıp yorumlamaya ve bilinç dışımdaki yazılımları bilincimle değerlendirmeye çalıştım. Bu süreçte, ailem tarafından bana aktarılan ‘yükleri’ bırakmaya ve onların ‘beklentilerinden’ kurtulmaya çalıştım. ‘Şimdi ve burada’ kendimi keşfedip bana ait olan ile olmayanı ayıklamaya ve ‘kendim’ olmaya uğraştım.

.

Kuşkusuz bu çok kolay bir süreç değil; kısa zamanda ve kolayca gerçekleştirilemeyecek denli kişiliğinize işlemiş bir durum. Zihinsel olarak “Evet, ben özgürleştim!” dediğinizde bilincin kabul ettiği bu gerçekleri; bedeninize işlemiş ve bilinç dışında sakladığınız duygularınızla kabul etmeniz çok uzun bir süre ve çok çaba gerektiriyor.

.

Ben özgürleşme yolculuğuma devam ediyorum çünkü bunun hiçbir zaman tamamlanmış bir son noktasının olmadığını biliyorum.

.

B.Y.

.

Sayın hocam, söyleşi talebimize olumlu yanıt verdiğiniz için kendi şahsım ve okuyucularım adına teşekkür eder, saygılar sunarım. H.G.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
Fikir Yazıları - 01 Eylül 2025 13:03

KENDİ

BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Psikoloji-Sosyal Psikoloji Yazıları