Haydar Uzunyayla
Kategori: Edebiyat - Tarih: 17 Haziran 2025 19:38 - Okunma sayısı: 396
Son yarım yüzyıldır yeniden “Cahil zekası,” diyebileceğimiz geriye doğru işleyen bir oluşumla yüz yüzeyiz ve bu sistematik beraberinde “Entrikacı bir bilincin” yapılandırılmasını da yaygınlaştırmaktadır. Komşusunu ezmeyi, onu alçaltmayı veya saf dışı bırakmayı veya onun üzerinden çıkar elde etmeyi, onu muhtaç hale getirip ondan destek almayı, “bir yücelik, bir erdem!..” olarak değerlendiren, komplo ve kumpası ise yönetim sanatının özü olarak gören, “Makayavelist bir zeka” ile karşı karşıyayız ve bu durumu dünyanın her iktidarında, her yönetim kademesinde görebiliyoruz.
İnsanlığın hiçbir döneminde bilgi, bilinç ve zeka (ateşi kullanmayı öğrendikten sonra) bu kadar kötüye doğru evrilmemişti. Güven, güvenlik, nesnelere ulaşmak bu kadar tehlikeli olmamıştı. Öküz ve saban, kılıç- at ve şövalyelik bilinci bile bu kadar entrikacı, karmaşık, bu kadar sinsi olmamıştı. Daha çok uyum, daha çok boyun eğdirme, bütünleşme, kendini değersizleştiren güce destek vermeyi tapınma düzeyine taşıyan kültürel bir yapı hiçbir dönem bu kadar öne çıkmamıştı.
Ahlaki değerlerimiz de başka yöne evrilmiş durumda. Sahibine hizmeti esas alan bir yapı üzerinde ilerlemektedirler (ki kendi adıma şu anda mevcut ahlaki sistemlerin hiçbirini açık ve dürüst olarak görmem. Her defasında tekrarladığım gibi her ahlaki sistemin temelinde iki yüzlülük vardır. “Kendine başka, ötekine başka…” Dolayısıyla herhangi bir dinin, bir topluluğun ‘ahlak’ anlayışını başvuru kaynağı olarak almam. Herkes yaşadığı yere, konumlandığı çıkar ilişkilerine göre uygarlık, kültür ve ahlaki yaptırımlar geliştiriyor. Evrensel ahlak yasası neredeyse yok… Bir din adamı kendi bakış açısıyla, bir ateist, deist, kapitalist, yoksul veya zayıf biri kendi bakış açısıyla ahlakı şekillendiriyor ve bunlar bilinç oluşturmada önemli rollere sahiptirler. Bundan dolayı ahlaki düzenlemeleri din adamının, tarihçilerin, çıkar kaynaklı grupların elinden alıp, ehil ellere bırakmak gerekiyor. Çünkü insan davranışlarını olumlayan önemli bir geçiş evresi özelliğine sahiptir ve rastgele ellere bırakılamaz… Önerim şudur: Yeni ve evrensel ahlak yasasını inşa etmeyi davranış bilimcilere veya biyologlara bırakmalıyız. Onlar zihinsel etkinlik geliştirme, bilinç, bilgi ve olgunluk şekillendirmeyi en iyi bilenlerdir. Dünyanın güneş etrafında dönmesi üzerinde
söz etmek fizikçilerin işiyse, yeni kültürel kodlar geliştirmekte davranış bilimcilerinin işi olmalıdır. Bilincin nereye doğru evrilmesi gerekeceğini, doğru-yanlış, iyi-kötü, adalet- adaletsizliğin nasıl oluşması, hangi yöne yönlendirilmesi gerektiğini en iyi onlar inşa eder.)
*******
Farkında olmak bilinçli olmanın ilk koşuludur. Başka bir ifadeyle üst seviyeye evrimle halidir bilinç ve beynimizin içinde kendiliğinden yer alan bir kutucuk değildir. Bilgi, deneyim, düşünce, tarih, çevre, sosyal ilişkilerimiz, yaşadığımız olay ve olgular sonucu oluşur. Sorulara cevap arama, çözüm üretme, bir bataklığı diğerinden ayırmak, labirentten çıkmak için Firavunun gücünü ve çabasını dilemek yerine, kendi çabamızı ve gücümüzü kullanma yeteneğine sahipsek, bu “bilinçli biri,” olduğumuz veya “bilinçli biri,” övgüsünü hak ettiğimiz anlamına gelir.
Kuşkusuz bir papağan da kısmen bilince sahiptir. Sözcükleri tekrarlama özelliği bunun kanıtıdır. Aynı şekilde bir şempanze de bilinç birikimine sahip olabiliyor ve eğer bizler, bizi değersizleştiren herhangi bir güce (bu güç iktidarlar olur, masallar ve kahramanlar, kurgular, sokakta evde birileri veya daha başka şeyler olur…) neden destek verdiğimize dair cevap aramıyorsak, bu durum gezegeni paylaştığımız hayvan dostlarımızla aramızda pek önemli bir çizgi olmadığını gösterir… Daha önemlisi bilinç düzeyimizde bir yanlışlık var demektir. Farklı dünyaların olabileceğini öngörmeyen, tepkisiz, işlevsiz bir bilinç de bilinç değildir…
05 Temmuz 2025 23:02
01 Temmuz 2025 09:55
12 Temmuz 2025 10:54
02 Temmuz 2025 21:37
06 Temmuz 2025 20:57
14 Temmuz 2025 22:25
11 Temmuz 2025 14:38
18 Temmuz 2025 18:27
05 Temmuz 2025 01:03
05 Temmuz 2025 23:16