Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Ke(n)dimle Edebi Sohbetler 2

Hasan Turunç

Kategori: Edebiyat - Tarih: 02 Mayıs 2025 23:16 - Okunma sayısı: 249

Ke(n)dimle Edebi Sohbetler 2

Ke(n)dimle Edebi Sohbetler 2

Liman… Cinsi Tekir, rengi beyaz, yedi yaşında, kısırlaştırılmış bir dişi. Adına duyarlı. Buraya kadar her şey normal ama sanırsın ki evin sahibi o, biz ise kiracısıyız. Tavırları görsen bizim için bunlar üç aydır kirayı ödememiş dersin. Baş köşeye kurulur kalkmaz, o benim yerimdi dersin duymaz, sofraya herkesten önce oturur kimseyi takmaz. Ego desen tavan. Garip olan edebiyata olan ilgisi. Benden bir şiir, bir öykü dinlemeden yahut bir türküme eşlik etmeden gözüne uyku girmediği gibi kimseyi de uyutmaz. Hadi bu kadarını anlıyorum da son zamanlarda tutturmuş “ben yazar olacağım” diye. Hayır bu şımarıklık niye. İki şiir biliyorsun diye, bir öykü yazdın diye, duvardaki bağlamayı alıp detone detone bir türkü çaldın diye yazar mı olunurmuş. Daha çoook fırın ekmek ister o iş. Emek ister, tutku ister, zaman ister. Daha çok okumak, daha çok gezmek, daha çok öğrenmek ve daha az konuşmak ister. Hem sana ne oluyor anlamadım. Yediğin önünde yemediğin arkanda. Ye, iç, yat, sana mı kalmış koskoca edebiyat ve o ihtişamlı sanat. Ayrıca insan yani kedi dediğin haddini bilecek. Kendine gel. Büyü de gel, öyle değil mi-yav!

Yazar Olmak

Davet edildiğim sanat etkinliklerinde, yazar sıfatıyla anons edildiğimde estağfurullah diyorum ve gerçek yazarın kim olduğunu beni çok etkileyen bir anektodla tarif etmeye çalışıyorum. Sizlere de anlatayım.

Dönemin yeni yeni tanınmaya başlayan yazarlarından biri, bir sabah yazmakta olduğu romanını bitirmek üzere çalışma odasına geçerken yardımcısına “bugün ben çalışırken ne olursa olsun rahatsız edilmek istemiyorum, yemeğimi getirdiğinde bile içeri girme. Tabağımı kapıya bırakman yeterli ben oradan alırım” demiş ve kararlı adımlarla odasına girip kapıyı kapatmış.

Yardımcısı iki gün boyunca getirdiği tam beş öğün yemeğin kapının önünde biriktiğini ve onlara hiç dokunulmadığını gördükçe telaşı giderek artmış ama içeri girmeye de cesaret edememiş. Çareyi, durumu konu komşuya haber vermekte bulmuş ve kendisiyle gelenlerle birlikte birkaç defa kapıyı çaldıkları halde içerden ses gelmeyince merakla içeri dalmışlar. Ne görsünler? Yazar yerde, cenin pozisyonunda hareketsiz halde yatıyor. Birkaç defa seslenip dürtmüşler. Yavaş yavaş kendine gelen yazar, gözlerini açar açmaz hüngür hüngür ağlayarak şöyle demiş:

“ Anna Karanina öldü.”

Evet sizin de anladığınız üzere bu kişi tüm zamanların en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Lev Tolstoy’ dan başkası değildir. Tam 9 defa Nobel Edebiyat Ödülüne aday gösterildiği halde ödülün kendisine hiç verilmemesi büyük bir skandal ve apayrı bir tartışma konusudur.

Lise Yılları ve İlk Yazarlık Denemelerim

O zamanlar günlük tuttuğum saman kağıdından bir defterim vardı. Yazdıkça o günlükler denemelere, denemeler de öykülere dönüştü. O defterim hala duruyor ve en değerli hatıralarımdan biridir.

Sonra mektuplar… Benim için mektubun ne anlam ifade ettiğini anlatmaya kalksam kelimeler kifayetsiz kalır. Çocukken Arabistan’da çalışan babama yazdıklarım, askerdeyken sevdiklerime gönderdiklerim ve bana yazılanlar, hepsini hala özenle saklıyorum.

Evet biliyorum bugün dünyanın diğer ucundaki birine yolladığınız bir mesaj ışık hızında alıcısına ulaşıyor. Elbette zamana karşı durup teknolojiyi yok sayacak değilim. Zira ben de teknolojik imkanlardan oldukça faydalanıyorum. Ancak bir gün bilim insanları çıkıp biz ışınlanmayı bulduk ve çok yakında dileyen herkes istediği yere saniyeler içinde ışınlanabilecek diye bir açıklama yapsalar dahi, ben yaşadığım sürece mektup hayatımda olmaya devam edecek ve hiçbir şey onun yerini tutamayacak.

İlham Meselesi ve Yazma Süreçleri

İlham nedir bilirsiniz öyle değil mi? Hani şu en çok âşık olduğumuzda gelip kulağımıza fısıldayarak bize bir şeyler söyleten bazen de yazdıran görünmez adam var ya, İlham o işte. Hiç öyle tanımıyormuş gibi yapmayın, hepinize en az bir defa uğramıştır. Biz tanışalı çok oldu tabi.

İlkokul son sınıftayım o zaman. Hay Allah kızardım yine. Sınıf çok kalabalık, üçerli oturuyoruz. Ben arka sıranın ortasındayım. Hemen önümde saçları çift örgülü bir kız var. Hayır hayır, ismini söylemeyeceğim. Tabi o zamanlar çok hareketliyim, yerimde duramıyorum o derece. Bunaldığım her an öğretmen sınıfa gelmeden kızın örgülerini tutup çekiyorum. O da her seferinde dönüp çığlığı basıyor, öğretmen gelince de beni şikâyet ediyor. Sonrası malum. Dersin sonuna kadar tahtanın önünde tek ayak. Öyle ayak değiştirmece, duvara yaslanmaca da yok. Ne olduğunu anlamadan cetveli şaaaak diye avucunuza yersiniz vallahi. O zaman yaptığım kaslar sayesinde yıllar sonra Beden Eğitimi Öğretmeni olacağımı nereden bilebilirdim, hayat işte!

Gel zaman git zaman okuldan döndüğüm esnada daha önce hiç görmediğimden emin olduğum biri bana yanaştı, bana gizlice bir şeyler anlatıp “bu söylediklerimi sakın unutma akşam bir kâğıda yazıp yarın kimse görmeden önünde oturan kıza vereceksin” diye sıkı sıkı tembih etti. Öyle de yaptım. Eve gider gitmez söylediklerini bir kâğıda güzelce yazdım. Kâğıdı da sabah dersten hemen önce gizlice kızın avucuna sıkıştırdım. O günden sonra kızın saçını hiç çekmedim. O da beni hiç şikâyet etmedi.

Bir gün okul çıkışı bir de baktım ki yan sınıftan bir çocuk kızın arkasına yanaşıp saçını çekiverdi. Deliye döndüm. Çocuğu yakaladım. Yo yo ağzını burnunu kırmadım. Aşk olsun aklınıza neler getiriyorsunuz, tabi ki kavga etmedik. Ama bu yaptığını da yanına bırakacak değildim tabi. Bir iddiaya tutuştuk ve on el taş-kâğıt-makas oynadık. Ben kazandım. Çocuğa kızdan özür dilettim. Bana ondan uzak duracağına dair söz verdi.

Çok sonra öğrendim o gün tanıştığım kişinin İlham olduğunu. Sonraki görüşmemizde yanında kız arkadaşı Esin de vardı. Nişanlanıp evlendiler yıllar sonra. Ben de iyice ahbap oldum onlarla ve daha sık görüşür olduk. Çok tatlı bir kızları da oldu minnacık. Adı Şiir…. Şiir, şiir!

Durun! Durun! Şimdi hatırladım. Yıllar önce tanıştığımızda İlhamın bana yazdırdıkları da şiirdi. Ama acaba hangi şiir? Bir anımsamaya çalışayım:

“Seni anlatabilmek seni

Yokluğun cehennemin öbür adıdır

Üşüyorum kapama gözlerini…”

Yorumlar (1)
SEFER AZAZİ - 03 Mayıs 2025 11:11
Elinize, emeğinize, yüreğinize sağlık! Nice güzel başarılar diliyorum.
EN SON EKLENENLER
Kitap Tanıtımı - 17 Temmuz 2025 01:56

Yürümek

BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Edebiyat Yazıları
CANIM ÖĞRETMENİM

Edebiyat 15 Temmuz 2025

CANIM ÖĞRETMENİM

Hac Yolculuğu 2025

Edebiyat 10 Temmuz 2025

Hac Yolculuğu 2025

Bre Sen Çocuksun!

Edebiyat 24 Haziran 2025

Bre Sen Çocuksun!

KELEBEK ÖMRÜ

Edebiyat 14 Haziran 2025

KELEBEK ÖMRÜ

Özgürlüğü Satmak

Edebiyat 10 Haziran 2025

Özgürlüğü Satmak

KÜLTÜR DERİSİ

Edebiyat 19 Mayıs 2025

KÜLTÜR DERİSİ