İnsanlar arasındaki güç mücadelesinin psikolojik ihtiyaçlardan biri olduğunu görüyoruz.
Kategori: Sosyal Bilimler - Tarih: 24 Temmuz 2025 19:59 - Okunma sayısı: 92
Hasan Güneş: İnsanın kendisine yabancılaşması ile şiddet arasında bir bağ kurar mısınız?
Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş: İnsanın sağlıklı bir kişilik ve benlik geliştirebilmesi, kendine saygısı olan ve değer veren bir birey olarak yaşamını yönetebilmesi için ihtiyaç duyduğu en önemli şey, yakın çevresinde değer verdiği kişilerin (özellikle anne ve babasının) onu koşulsuz kabul etmesi ve sevgi göstermesidir. Eğer birey çevredeki kişilerden koşulsuz kabul ve sevgi görürse kendi doğasına uygun davranışlar sergiler, maske takma veya rol yapma gereği duymaz, kendisiyle barışık bir birey olarak yaşamını sürdürür. Ama çevresindeki kişiler bireye bazı koşulları karşıladığı takdirde (örneğin uslu durursan, çalışkan bir öğrenci olursan, vb.) kabul ve sevgi göreceği mesajı verirlerse, o zaman bireyler kendi doğalarına uygun davranışlarda bulunmak yerine söz konusu koşulları yerine getirmeye çalışarak belki de kendisine hiç de uygun olmayan davranışlarda bulunmaya, duygu ve düşünceleri deneyimlemeye yönelir. Böylece birey kendine yabancılaşmaya başlar. Zamanla kendi duygularına, düşüncelerine, kimliğine, kişiliğine, benliğine, değerlerine, vb. yabancılaşan birey, gittikçe yaşam enerjisinin azaldığını hisseder, yaşamdan keyif almamaya başlar. Birey, öncelikle anne-babasının ve yakın çevredeki kişilerin temsil ettiği toplumun beklentilerine ve normlarına uygun yaşamanın bedelini, kendi duygularına, ihtiyaçlarına, kimliğine yabancılaşarak öder. Kendi ihtiyaç ve isteklerini gözardı eden, duygularını bastıran ve ifade etmekten kaçınan, yaşamdan keyif almayan birey, bütün bu olumsuz deneyimleri nedeniyle içten içe öfke duymaya ve bunun sorumlusunu arayamaya yönelir, suçlayacak birilerini arar. Bu aşamada eğer kişi kendini kontrol edebilirse şiddete yönelmeyebilir, ancak böyle durumlarda genellikle ani öfke patlamaları ve şiddet içeren davranışların görülmesi hiç de şaşırtıcı değildir. Kısaca söylemek gerekirse; koşulsuz kabul ve sevgi eksikliği nedeniyle kendi doğasına (öz benliğine) yabancılaşan birey, değersizlik ve yaşamın anlamsızlığına dair duygular hissetmeye başlar. Bu duruma, topluma ve kültüre yabancılaşma da eşlik eder, aidiyet duygusu azalır. Birey, başkalarına yakınlık ve empati hissetmemeye başlar. Bu duyguların yarattığı gerilim ve engellenme ile başetmekte zorlanan ve kontrolünü zaman zaman kaybeden birey, ani şiddet olaylarına yönelebilir.
Hasan Güneş: Şiddet olaylarında insanlar arasındaki güç mücadelesinin yerini açıklar mısın?
Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş: İnsanların temel psikolojik ihtiyaçlarından biri güçlü olma veya güç elde etme ihtiyacıdır. Özellikle W. Glasser bu ihtiyacın önemini vurgular. Bir psikiyatrist ve aynı zamanda gerçeklik terapisi ve kontrol kuramı gibi alana önemli katkıları da olan Glasser, bütün canlıların hayatta kalmaya veya canlı varlıklarını sürdürmeye güdülendiklerini ve bunun türevi olarak da insanlarda güçlü olma, ait olma, özgür olma ve eğlenme olmak üzere dört temel psikolojik ihtiyacın bulunduğunu, insanların bu ihtiyaçları karşılamaya yönelik davranışlar sergilediğini belirtir. Kural basittir: Güçlü olan hayatta kalır, zayıf olan da elenir, gider. Dolayısıyla her birey bir şekilde (fiziksel, ekonomik, politik, vb.) güç devşirmeye çalışır. Güçlü olanlar kaynakları kullanma hakkını elde edecekleri için hayatta kalma olasılıkları da artacaktır. Bu da hem bireyler arasında hem de gruplar arasında güç mücadelesinin temelini oluşturur. Güç kullanarak başkalarını sindirme, üstünlük sağlama ve kaynakları kontrol etmeye çalışma, özellikle daha güçlü olan tarafın şiddete başvurmasını açıklayabilir. Bu bakış açısı bize şiddetin güç mücadelesindeki yerini açıklamaktadır.
Hasan Güneş: Şiddet ile özerk ve özgün olmama arasında nasıl bir ilişki (bağ) kurulabilir? Açıklar mısın?
Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş: İnsanlar dışsal baskılardan bağımsız olarak düşünme ve hareket etme (davranışta bulunma) kapasitesine sahip varlıklardır. Kendi ilgileri, ihtiyaçları, beklentileri, kişiliği, değerleri ile tutarlı davranışlarda bulunmak eğilimindedirler. Eğer bu şekilde bir yaşam sürdürebilirlerse özgün bir kişi olabilir ve özgün bir hayat yaşayabilirler. Özerk olamayan, dolayısıyla özgün de olamayan bireyler gerçek duygu ve düşüncelerini bastırarak başkalarının beklentilerine göre hareket eder. Bunun sonucunda da değersizlik duygusu hisseder ve öfkelenir. Öfke, kontrol edilemediği takdirde şiddete zemin hazırlar. Bu durumda kişi öfkesini boşaltacak uygun bir nesne arayışına yönelir, sonuçta ya öfkesini içe yönelterek kendine zarar verecek davranışlarda bulunur ya da öfkesini dışa yönelterek başkalarına zarar verecek davranışlarda bulunur.
05 Temmuz 2025 23:02
01 Temmuz 2025 09:55
12 Temmuz 2025 10:54
18 Temmuz 2025 18:27
22 Temmuz 2025 16:18
02 Temmuz 2025 21:37
06 Temmuz 2025 20:57
14 Temmuz 2025 22:25
11 Temmuz 2025 14:38
17 Temmuz 2025 01:56