Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ 8

Zerrin KESKİN

Kategori: Sosyal Bilimler - Tarih: 17 Eylül 2025 16:09 - Okunma sayısı: 89

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ 8

Eğitim, bir bireyin kendini gerçekleştirmesi, toplumların ilerlemesi, eşitlik ve adaletin kök salması için en güçlü araçtır. Medeniyetin parlak yüzünün ardında, yüzyıllardır saklanan karanlık bir gölge vardır: Cinsiyet Eşitsizliği...

.

Kadınlar, insanlık tarihi boyunca eğitim hakkına ulaşma yolunda sadece maddi değil, kültürel, sosyolojik ve politik engellerle de karşılaşmışlardır. Bu engellerin günümüzde de varlığını sürdürüp sürdürmediğini, 1970 - 2025 yılları arasında yaşananları inceleyerek birlikte karar verelim. Yapacağımız bu zaman yolculuğunun, kural koyuculara, topluma ve birey vicdanına davet olması dileğiyle...

.

1970’ler, dünyanın birçok yerinde kadınların daha yüksek sesle “eşitlik” talep ettiği yıllardı. Eğitim alanında ise kız çocuklarının okula gitme oranı erkeklere göre düşüktü. Anadolu’nun birçok köyünde kız çocukları ya erken yaşta evliliğe sürükleniyor ya da “okumana gerek yok, evinin kadını ol” anlayışıyla okuldan uzak tutuluyordu.

.

Bu dönemde Türkiye’de kırsal bölgelerdeki kız çocuklarının ilkokul sonrası eğitime devam etme oranı yok decek kadar azdı. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da aileler, kızlarını ortaokula göndermek yerine ev işlerine yönlendiriyor, bazen de güvenlik ve namus kaygılarını öne sürerek onların yolunu kesiyordu.

.

Yine de bu yıllarda kadınların eğitime erişimini artırmak amacıyla çeşitli kampanyalar ve devlet destekli projeler başlatıldı. Fakat uygulama ile idealler arasındaki uçurum, çoğu kız çocuğunu okul kapısının dışında bırakmaya devam etti.

.

1980’ler, hem dünya genelinde neoliberal politikaların yükselişine hem de Türkiye’de askeri darbenin toplumsal etkilerine sahne oldu. Ekonomik kriz, işsizlik ve göç, eğitimde eşitsizliği daha da derinleştirdi. Şehirlerde gecekondu bölgelerinde büyüyen kız çocukları, bir yandan fabrikalarda düşük ücretle çalışıyor, diğer yandan eğitim hakkından mahrum bırakılıyordu.

.

Özellikle Anadolu’da üniversiteye gitmek isteyen kızlar için “aile izni” önemli bir engeldi. Pek çok aile, kızlarının şehir dışında yalnız yaşamasına izin vermiyor, bu da kadınların yükseköğretime erişiminde büyük bir engel teşkil ediyordu. O yıllarda üniversitelerde okuyan her genç kadın, sadece dersleriyle değil, ailesinin ve toplumun baskısıyla da mücadele etmek zorundaydı.

.

1990’larla birlikte küreselleşme, iletişim ve medya aracılığıyla dünyanın farklı köşelerindeki eşitlik hareketlerini görünür kıldı.

.

Bu dönemde UNICEF ve UNESCO gibi uluslararası kuruluşların “Eğitimde Fırsat Eşitliği” projeleri Türkiye’de de karşılık bulmaya başladı. “Haydi Kızlar Okula” gibi kampanyaların tohumları atıldı. Yine de kırsalda yaşayan birçok kız çocuğu için üniversite hayali hâlâ erişilemez bir düş olarak kaldı.

.

Birçok kadın, eğitim hakkını savunmak için bireysel hikâyeleriyle toplumsal bellekte yer etti. Örneğin, köyünden çıkarak zorluklarla üniversiteye ulaşan genç kadınların başarı öyküleri, sadece kendi hayatlarını değil, gelecek nesilleri de etkileyen sembollere dönüştü.

.

2000’li yıllar, Türkiye’de kız çocuklarının eğitimine dair en yoğun kampanyaların yapıldığı dönem oldu. “Haydi Kızlar Okula” ve “Baba Beni Okula Gönder” gibi projeler, kızların okullaşma oranında ciddi artışlar sağladı. Devlet politikaları, burs imkânları ve sivil toplumun girişimleriyle birçok genç kadın ilk kez üniversiteye adım attı.

.

Ancak sorunlar bütünüyle çözülmedi. Taşımalı eğitim sistemine rağmen coğrafi engeller, ekonomik yetersizlikler ve ataerkil gelenekler hâlâ birçok kız çocuğunun yolunu kapatıyordu. Yükseköğretime katılım oranı artsa da, üniversiteye devam eden kadınların bir kısmı işgücüne dahil olamıyor; eğitim, çoğu zaman ekonomik özgürlüğe dönüşemiyordu.

.

2010’larda kadınların okullaşma oranları büyük ölçüde yükseldi. Ancak yeni bir sorun belirginleşti: Eğitimde Nitelik Eşitsizliği.

.

Kadınlar üniversitelere daha fazla katılım sağlamaya başlasa da, fen bilimleri, mühendislik ve teknolojik alanlarda erkek egemenliği sürüyordu. Kız öğrenciler genellikle öğretmenlik, hemşirelik veya sosyal bilimler gibi meslek alanlarına yönlendirilirken, STEM alanlarındaki kadın oranı düşük kaldı.( STEM : Science - Bilim, Technology - Teknoloji, Engineering - Mühendislik, Mathematics - Matematik eğitimi okul öncesinden yüksek öğretime kadar tüm sınıf seviyelerini kapsayan bir yaklaşımdır. Öğrencilerin problemlere disiplinler arası bakış açısıyla bakmasını, yeni nesil eğitim yaklaşımıyla bilgi ve beceri kazanmasını hedefler.)

.

Ayrıca eğitim alanında cinsiyetçi söylemler ve örtük ayrımcılıklar da varlığını korudu. Kız öğrencilerin başarıları çoğu zaman “çalışkanlık” ile açıklanırken, erkek öğrencilerin başarısı “zeka”ya atfedildi. Bu tür sembolik eşitsizlikler, kadınların eğitimdeki kazanımlarını gölgeleyen görünmez zincirler oluşturdu.

.

2020’lerle birlikte COVID-19 pandemisi, eğitimdeki kırılgan eşitlik dengelerini yeniden sarstı. Online eğitime geçiş, özellikle kırsal bölgelerdeki kız çocukları için ciddi bir dezavantaja dönüştü. İnternet ve bilgisayar erişiminin sınırlılığı, erkek çocukların daha fazla desteklenmesi, kızların ev içi yükümlülüklerle meşgul edilmesi, pek çok kız öğrencinin eğitimden kopmasına yol açtı.

.

Pandemi aynı zamanda şunu da hatırlattı: Eğitimde cinsiyet eşitsizliği sadece sayısal bir mesele değil; sosyoekonomik koşullar, toplumsal cinsiyet rolleri ve teknolojik imkanlarla doğrudan bağlantılıdır.

.

Bugün gelinen noktada, eğitimde cinsiyet eşitsizliğini tamamen ortadan kaldırmak için sadece nicelik değil, nitelik açısından da önemlidir. Düğümün olduğu yerde çözümde mutlaka vardır:

.

Öncelikle aile ve toplumda, kız çocuklarının eğitimi konusundaki ataerkil önyargıların kırılarak kültürel bir dönüşüm sağlanması destek projelerinin başarısını arttıracaktır.

.

Kız çocuklarına öncelik tanıyan burs programları açılmalı ve kırsaldaki yatılı bölge okulları sayısı çoğaltılmalıdır.

.

Kadınların fen, teknoloji ve mühendislik alanlarında meslek sahibi olup etkin bir biçimde çalışabilmesi için STEM Teşviki sağlanmalıdır.

.

Ana ve Sosyal medya başta olmak üzere başarılı kadınların hikâyelerini görünür kılan içerikler ve yayınlar zorunlu kılınmalıdır.

.

Kırsal bölgelerde internet ve teknolojik altyapı güçlendirilerek ve öğrencilere ücretsiz erişim imkanı sağlanmalıdır.

.

Sorunlar ve olası çözüm yöntemlerinin bir işe yarayıp yaramayacağını, önümüzdeki yıllarda hep birlikte yaşayarak öğreneceğiz.

.

Kesin olan şu ki: 1970’lerden bugüne uzanan süreçte, eğitimde cinsiyet eşitsizliğinin sadece bir eğitim politikası meselesi olmadığı; kültür, ekonomi, siyaset ve toplumsal yapı ile örülü karmaşık bir sorun olduğunu barizdir. Bugün artık kız çocukları eğitim alanında daha görünür olmaya başladı. Ama asıl sorun onların özgürce seçim yapabileceği, hayallerine ulaşabileceği, fırsat eşitliğini gerçek anlamda yaşayabileceği bir eğitim dünyasını ne zaman kurmayı başaracağız ?

.

Eğitim, bir kız çocuğu için yalnızca bireysel bir özgürleşme değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümün anahtarıdır.

.

İstediği eğitimi alabilen, ekonomik özgürlüğünü ilan etmiş, eşit iş haklarına sahip bir kadının, ruhsal açıdan sağlıklı bir birey olma olasılığı yüksektir. Mental sağlığı yerinde ve sosyal açıdan olumlu ilişkiler kurabilen kadınların yetiştireceği çocuklardan oluşan bir toplumun bilinç düzeyinin ne kadar yüksek olacağını öngörmek zor değildir.

.

Daha yaşanır bir dünya, daha ileri bir toplum için vicdanlarımızın sesine kulak verelim. O ses, medeniyet yıkıntıları altında yitirdiğimiz insanlığı, nerede bulabileceğimizi bizlere fısıldayacaktır.

.

zerrinkeskin@proton.me

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Sosyal Bilimler Yazıları