Toplumun Mafya-Organize Suç İlişkilerinden Arındırılması

Ülkemiz için umutsuz değilim, dahası umutlu olmamız gerekir. Bir şeyler elbette ki değişiyor, değişecektir ve değişmek zorundadır. Gelgelelim bu değişim aynı zamanda yeni sorunlar demektir. Sıklıkla “değişimin sancıları”ndan söz edilmesindeki kasıt budur herhalde.

Burada muhtemelen yakın gelecekte bizi uğraştıracak olan ve aslına bakılırsa geçmişten bu yana süregelen çok önemli bir sorunun henüz tam anlamıyla çözüme kavuşturulmadığını ve bu sorunun çözüme kavuşturulmadığı vakit tam anlamıyla huzurlu, istikrarlı ve barışçıl bir toplumsal yapıya kavuşamayacağımızı belirtmek gerekir. Bu sorun, öteden beridir ciddi istikrarsızlıklara, ekonomik ve siyasi yolsuzluklara, sahtekarlıklara, dolandırıcılıklara, türlü şiddet ve ölümlere neden olan mafya gruplarının ve buna benzer organize suç gruplarının, suç çetelerinin varlığıdır. Zira belki de en çarpıcı örneğini “sahte diploma” vakasında da gördüğümüz üzere burada ülkemizin bölgesel anlamda organize suçluluğun istismarına ve talanına karşı nasıl da savunmasız ve kırılgan hale geldiğini görmekteyiz.

Öteden beridir özellikle dikkat çekmek istediğim husus bu meselenin sosyolojik yapımızı derinden istikrarsız kılmasındaki rolüdür. Ve maalesef meselenin boyutunun yalnızca özelde organize suçlularla, organize suç çeteleriyle, mafyayla ilgili olmayıp aynı zamanda bu yapılarla iltisaklı halde çalışan, suç ilişkilerini, yolsuzlukları yeniden üreten bir çeşit “suç makinası”nın varlığıyla da yakından ilgilidir diyebiliriz. Bu bakımdan hem devlet kurumları düzeyinde hem de gündelik hayat ilişkileri düzeyinde toplumun organize suç türü kriminal işleyişten tamamen arındırılması ve buna yönelik özgün ve etkili mücadele metotları ve modellerini geliştirmemiz gerekir. Mesela Amerika’da bir zamanlar Kefauver Komitesi, Knapp Komisyonu, RICO Yasası ya da İtalya’da bir Rognoni-La Torre Yasası veya Temiz Eller Operasyonu gibi ya da El Salvador’da olduğu üzere devasa bir CECOT Hapishanesi modeli üzerinden hareketle organize suçluluğun maksimum düzeyde etkisizleştirildiği, denetim altına alındığı çeşitli özel kurumların, yasaların, prosedürlerin, kapatılma ve denetim sistemlerinin geliştirilmesi gerekir.

Ülke olarak istikrarlı, kalıcı ve etkili sonuçlar alan özgün bir model geliştirmemiz gerekir. Sadece kriminal ve hukuki düzeyde değil, bununla birlikte sosyolojik düzeyde toplumun mafyöz ilişkilerden arındırılması için kamusal alanların yaratılması için çeşitli sivil toplum girişimlerinin yaratılması ve ön plana çıkarılması gerektir. Zira bunun örnekleri de mevcuttur ve belki de kendimize özgü etkin bir model geliştirmemiz kaçınılmaz bir gerçeklik olarak karşımızda belirmektedir.

Hamit Ölçer, AHBV, Sosyoloji, Doktora