
İLİM
Doğduğumuz andan itibaren ulaştığımız bütün imkanlar bizden binlerce yıl önce binlerce acı ve emeğin sonucu olarak meydana gelmiştir. İnsan yaşamı boyunca güzel bir yaşam için çaba sarf eder. Bu güzel yaşam için hedef ve amaçlar belirler. Yaşamın içerisinde her şey anlamıyla beraber vardır. İnsan kendisi için anlamlı olan yolu takip eder. Acar Baltaş, hedef belirlemeden önce bireyin bu hedefle nereye varacağını, hedefin bizi nereye götüreceğini sorgulaması gerektiğini belirtir. Çoğu defa insan yanılgıya düşerek yarına bir etkisi olmayan hedefler belirler. Rivayet odur ki bir gün Aristoteles’e “Sana on yıl vereceğiz. Bu on yıl boyunca hep mutlu olacaksın. Ancak bu süre bitince geriye hiçbir şey kalmayacak, hiçbir şey hatırlamayacaksın.” derler. Aristoteles bunu reddeder. Bu örnek bize anlamlı bir yaşamın daha tercih edilebilir olduğunu gösteriyor.
İnsan yaşamsal ihtiyacını karşıladıktan sonra ilim öğrenmelidir. İlim öğrenmek hem bireyi hem toplumu ileri götürür. Hacı Bektaşı Veli, ilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır, der. Yeme, içme, eğlenme yaşamın bir parçasıdır ancak haz odaklı bir yaşam anlamlı bir amaç olamaz. Sabahattin Ali, insan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı, der. Muhtemelen Sabahattin Ali uzun sorgulamalar sonucunda böyle bir düşünceye varmış. Bu durum bizi Sokrates’in, sorgulanmamış bir hayat yaşamaya değmez, sözüne götürüyor.
İnsan ilim öğrenirken önce bu ilmi kendi üzerinde uygulamalıdır. İnsan ilmiyle kendini eğitmelidir. İnsanın sahip olması gereken değerler vardır. Bu değerler insan olmanın temelidir. Bu temelin sağlam olması sonra elde edileceklerin de değerini belirleyecektir. İnsan belirli bir erdem seviyesine ulaştıktan sonra anlamlı amaç belirlemenin önemini daha iyi anlar. Bugün yaşadığımız sorunların merkezinde insan vardır. O halde ilim denizine dalması gereken yine insandır.