Sevgili okur,
Bugün, öğretimin temel taşlarından biri olan sınıf yönetimi konusunu ele alacağız. Daha önce değindiğimiz bu konuya devam edeceğiz. Etkili sınıf yönetimi, sadece düzeni sağlamak değil, aynı zamanda öğrenmeye uygun, güvenli ve olumlu bir ortam yaratmaktır. Bu önemli konuyu tüm yönleriyle konuşmak için Sayın Doç. Dr. Mehmet ULUTAŞ ile üçüncü kez söyleşimiz oldu.
Mehmet Bey, görüşme talebimizi tekrar kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. “Sınıf yönetimi” konusu son günlerde önemini giderek artırıyor.
Kadir Bayşu: "Kapsayıcı ve olumlu bir sınıf ortamı" yaratmanın ötesinde, bu ortamın sürekliliğini sağlamak için öğrencilerinizin bu kültüre aktif olarak katkıda bulunmasını nasıl teşvik edersiniz? Öğrencilerin kendi sınıf yönetimi süreçlerine dahil olduğu somut örnekler verebilir misiniz?
Sayın Doç. Dr. Mehmet Ulutaş: Ben çok teşekkür ediyorum. Sınıf yönetiminin başarısı için gayet güzel bir soruyla başlıyoruz. Öncelikle sınıf yönetiminde temel esaslardan biri bahsettiğiniz üzere kapsayıcı ve olumlu bir sınıf ortamı yaratmaktır. Tabi bunun devamı da gelmelidir. Aslında bu amaçla yola çıkan bir öğretmen zaten başarılı bir sınıf yönetiminin ne olduğunun farkındadır ve bunun da devamını sağlayacaktır. Sınıf yönetiminde kapsayıcılık her öğrenciye ulaşma, onların kalplerine dokunma ve öğrencilerin hiç birinin geride bırakılmadığı, değer verildiği bir ortamı ifade etmektedir. Olumlu bir sınıf ortamı ise eğitim ve öğretimin huzurlu bir şekilde sağlandığı, sınıftaki herkesin mutlu ve özgür olduğu bir ortamı anlatır. Dolayısıyla bunun başlatılması ve sürdürülebilirliği öğretmenin liderliğiyle mümkündür. Öğretmen daha ilk derse girdiğinde bu havayı yansıtmalı, öğrencilerinin meraklarını gidermeli, onların güvenini kazanmalıdır. Kendilerini gösterme fırsatını edinmeliler ve öğretmenleri tarafından görülmelidir. Bu amaçla görevler, ödevler verilebilir. Sosyal ortamlarda, spor aktivitelerinde öğrencilere fırsatlar verilmelidir. Sınıf kurallarının birlikte oluşturulması iyi bir örnek olabilir. Kulüp, kol çalışmaları aktif bir şekilde yapılmalı ve öğrenciler burada kendileri olabilmelidir. Tabi bu sadece madalyonun bir yüzü, diğer yüzünü öğretmenin gözü oluşturmalıdır. Öğrencilerini izleyen, onlara dönüt veren, güdüleyen bir öğretmen olmak burada çok önemli...
Kadir Bayşu: Bir öğretmen olarak kendinizin sınıf yönetimi başarısını nasıl değerlendirirsiniz? Hangi ölçütleri kullanırsınız ve öğrenci geri bildirimlerini bu değerlendirme sürecine nasıl dahil edersiniz? Öğrenci geri bildirimlerinin sınıf yönetimi yaklaşımınızı değiştirdiği bir örnek verebilir misiniz?
Sayın Doç. Dr. Mehmet Ulutaş: Öncelikle ben kendime iyiyim demeyi pek sevmiyorum. Tabi ki değerlendirici olarak öğrencilerimi görmek benim hoşuma gider. Hatta onlara daha ilk dersimde “benimle rahat rahat her şeyi konuşabilirsiniz, derslerden beklentileriniz nedir ya da eleştiri kültürü nasıl olmalıdır?” gibi sorularla ve takip eden derslerimde onları konuşturmaya gayret ederek bunu sağlamaya çalışıyorum. Öğrencilerime de söylüyorum bu yol uzun solukludur, birden karşılık bulamayabilirsiniz diyorum. Üniversitelerde öğrencilerin derslerle ilgili dönütleri dönem sonlarında anketler vasıtasıyla alınıyor. Ben bunları dikkatli bir şekilde okuyorum, olumlu ya da olumsuz her şey benim için çok değerli. Bu şekilde her zaman kendimi gelişmeye açık tutmaya çalışıyorum. Tabi bunu ne kadar başarıyorum? Öğrencilerime sormak lazım. Bu konuda öğrencilerin geri bildirimleri gerçekten çok önemli. Onlara bu fırsatı vermek gerekiyor. Sürekli kendinizi tartmanız gelişim açısından çok önemli. Bu böyle olmadı, haftaya şöyle davranmalıyım, gelecek yıl bu dersi böyle işlemeliyim gibi bildirimleri kendimiz de yapmalıyız.
Kadir Bayşu: Günümüzde öğrencilerin ders sırasında akıllı telefonlar veya diğer cihazlarla dikkatlerinin dağılması sık karşılaşılan bir sorundur. Bu tür dijital dikkat dağınıklığını yönetmek için sınıfta hangi spesifik politika ve stratejiler uygulanmalı?
Sayın Doç. Dr. Mehmet Ulutaş: Evet güçlü bir soru ve günümüzün önemli sorunlarından biri de eğitimde teknolojinin nasıl kullanıldığı konusu. Elbette sadece özel gereksinimler, sosyal medya ya da oyun gibi uygulamalar yarardan çok zarar getirebilir. Öncelikle her zaman söylediğim gibi öğretmen de burada örnek olmalı. Derslerine girerken o da belki telefonsuz girmeli ya da telefonunun sesi kısık olmalı. Ya da telefonu çaldı, öğrencilerinden özür dileyerek onu kapatabilmeli. Ben bunu yapmaya çalışıyorum. Öğrencilerimden de bunu bekliyorum. Yıllarca telefon ya da farklı bir teknolojik cihazla ilgili bir problem yaşamadım derslerimde. Zaten ilkokul, ortaokul gibi seviyelerde öğrencilerin telefonları pek olmuyor. Olsa da bunu derslerde kullanmaz diye düşünüyorum. Hatta bazı liselerde bu konu okul yönetimi tarafından da ele alınıp yasaklamalar getirilebiliyor. Kural olmalı ve öncelikle bu kurala rol model olan öğretmenler uymalılar. Ayrıca teknoloji bir gereklilik. Öğrencilerin bu istekleri derslerde onların da kullanımı gerektirecek şekilde de düzenlenebilir. Araştırma ödevleri, uygulamalar gösterilip kullandırılabilir. Öğretmenlerimiz bu konuda da kendilerini geliştirmeliler ve çağın öğretmen yeterliliklerine sahip olmalılar diye düşünüyorum.
Kadir Bayşu: Değerli fikirleriniz ve katkılarınız için şahsım ve Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi adına çok teşekkür ederim.
Sayın Doç. Dr. Mehmet Ulutaş: Asıl ben çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. Bu soruların daha çok sorulacağı, konuşulacağı, başarılı bir sınıfa, eğitim sistemine...