Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Adler Psikolojisi IV

Prof. Dr. Şerife Işık Hasan Güneş

Kategori: Psikoloji-Sosyal Psikoloji - Tarih: 24 Eylül 2023 13:36 - Okunma sayısı: 409

Adler Psikolojisi IV

Adler Psikolojisi IV
Hasan Güneş. Adler’e göre nevrozun oluşumunda rol oynayan etkenler nelerdir?

Prof. Dr Şerife Işık: Adler’e göre yetersizlik duygusu insanın yaşam boyunca varlığını çeşitli düzeylerde hissettiren bir duygudur. Bu nedenle her birey doğumundan itibaren yaşamı boyunca yetersizlik duygusunun üstesinden gelmek için çabalar. Psikolojik sağlığın ve gelişime açık olmanın bir göstergesi olan yetersizlik duygusu bazen bireyin yaşam karşısındaki cesaretini kırarak onu mutsuzluğa yöneltebilmektedir. İşte bu noktada yetersizlik duygusu Adler’e göre nevroza dönüşebilmektedir. Adler’e göre nevrozun üç temel kaynağı vardır: “yetersiz organlarla doğma, şımartılma veya ihmal edilmiş olma”. Bu üç yaşantıya maruz kalan çocuklar kendilerini yaşam karşısında güvensiz hissedecekleri için yetersizlik duyguları nevrozun oluşmasına kaynaklık eder. Bir başka ifadeyle yetersizlik duygusunun temeli çocukluk dönemindeki ilk deneyimlerle yakından ilişkilidir.Örneğin sürekli hasta olma, zayıflık, beceriksizlik, herhangi bir organının olmaması ya da organlarının işlevini yerine getirememesi gibi sorunlardan ötürü çocuk alay konusu olduğunda, cezalandırıldığında ve bu durum onun bebek gibi kucaklanmasına ya da şefkat gösterilmesi ile sonuçlandığında çocuk dünyanın tehdit edici olduğuna ilişkin inançlar geliştirir. Bunun bir sonucu olarak yaşamın ileriki dönemlerinde kaygı, çekingenlik, utangaçlık, yabancılardan korkma, acıya karşı aşırı duyarlı olma, aşırı tutucu olma gibi davranışlar sergilenmesine neden olabilir. Nevrozun bir diğer kaynağı geçmişte şımartılmaya ilişkin yaşantıların bulunmasıdır. Adler’in ifadesiyle “hep alacak gibi eğitilmiş; vermek denen şeyi hiç tanımamış” olan şımartılmış ocuklar, anne babalarının sürekli etraflarında dönmesi, tüm sorumluluklarını üstlenmeleri, herhangi bir işi tek başına tamamlamalarına izin vermemeleri nedeniyle çevresindeki başka bir kişi ile ilişki kurmaya ihtiyaç duymaz, karşılaştığı sorunlarla başa çıkarken başka bir insana bağımlı olur, odak sürekli kendisi olduğu için sosyal ilgiden yoksun bir yaşam tarzı benimser. Bu bağlamda günümüzde adından sıkça söz ettiren “helikopter ebeveynler” nevrozun önemli bir kaynağı olarak değerlendirilmelidir. Nevrozun oluşuma etki eden ihmal edilmişlik ise çoğu zaman istemeden dünyaya getirilmiş ve yaşamda olmalarından hoşnut olunmayan çocuklardır. Sevginin ve toplumsallığın ne olduğunu bilmeden büyüyen bu çocuklar başkalarına hep kuşkuyla bakar, kendine yönelik güven duygusu çok düşük düzeydedir ve yaşamın sorunlarıyla karşı karşıya kaldığındaçaresizlik duygusu çok yoğun yaşarlar. Anlaşılacağı üzere Adler’ e göre nevroza neden olan, çocukluk dönemi yaşantılarında ebeveynlerin tutumudur. Çocuğa yönelik bazı tutum ve davranışlar onun doğuştan gelen yetersizlik duygusunu daha derinden hissetmesine neden olur.Hasan Güneş: Adler psikolojisi hangi çağdaş psikoloji yaklaşımlarına öncü olmuştur.

Prof. Dr Şerife Işık: Öncelikle şunu belirtmek gerekir; bireysel psikolojinin bireylerin öznel deneyimlerini merkeze alması, yaşadığı olayları yorumlama ve etkileme kapasitelerine yaptığı vurgu ve bireylerin içinde bulundukları sosyal bağlamlarında değerlendirilmelerine ilişkin bakış açısı kendisinden sonra gelen pek çok yaklaşımın temel felsefesini etkilemiştir. Örneğin bireylerin bilişsel yapısını ve inançlarını vurgulayan Adler’in düşünceleri bilişsel terapi, bilişsel davranışçı terapi ve akılcı duygusal davranışçı terapinin inançların gelişimi ile ilgili görüşlerine zemin oluşturmuştur. Ya da Adler’in psikolojik olarak sağlıklı olmanın göstergesi olarak bireyin içinde bulunduğu ailesi ve kültürel grubuna sosyal ilgi göstermesini temel alması özellikle çok kültürlülük alanına önemli katkılar sağlamıştır. Benzer şekilde bireysel psikoloji kuramı doğası gereği danışanın güçlü yanlarına, danışanın işine yarayan becerilerine ve yeteneklerine, cesaret, sosyal ilgi, başarma, hedef yönelimli olma gibi kavramlara odaklanması günümüzde pozitif psikoloji bağlamında güç temelli terapilere zemin oluşturmuştur. Ve tabi ki Adleryan kuramın önleyici danışmanlığa yaptığı vurgu, temelleri Adler tarafından atılan, günümüzde son derece güçlü ve yaygın bir şekilde devam eden aile eğitimi, okul problemleri ile ilgili olarak öğretmen eğitim programları ve evlilik ve aile terapileri için de vazgeçilmez bir kaynaktır.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Psikoloji-Sosyal Psikoloji Yazıları