Edanur Polat
Kategori: Psikoloji-Sosyal Psikoloji - Tarih: 31 Ocak 2023 17:31 - Okunma sayısı: 593
Edanur Polat’ın, Dr.Ersun Çıplakla Varoluşcu psikoloji üzerine söyleşisi
Ersun Çıplak: Başta Carl Rogers ve Rollo May olmak üzere psikolojide varoluşçuluğu benimseyen isimler, psikanalizin insan doğasına yönelik karamsar görüşüne tepkiyle başladılar işe. Özellikle de Sigmund Freud’un normal ile nevroz arasında net bir ayrım yapmaması ve hatta neredeyse tüm insanların nevrotik olduğunu ileri sürmesi de bunda etkiliydi. Dolayısıyla varoluşçu yaklaşımı benimseyenler insan doğasını olumlu olarak değerlendirirler. Varlık önce gelir ve zamanın belli olmayan bir noktasında insan dünyaya fırlatılıp atılmıştır. İnsan yavrusu büyürken, bakım ihtiyacının azalmasına paralel olarak yavaş yavaş tercihler yapmaya başlar ve çok geçmeden ‘ölüm’ gerçeğiyle tanışır. Bu gerçek onda temel bir kaygı oluşturur. Zira ölüm dışında gelecekte olacak hiçbirşeyin kesinliğinden bahsedilemez. Bu kaygıyla başedebilmek için insan kategorik olarak iki farklı tercihle karşı karşıya kalır: Ya akışa bırakır kendini ya da şimdi-burada odağında varoluşunu gerçekleştirmeye çalışır. Akışa kapılmak, Heidegger felsefesinde düşüş olarak adlandırılır. Walter Benjamin ise bu durumu, rüzgara kapılmakla ilişkilendirir. Açıkçası insan bu akışa kapılma ya da düşüş halinden tercihleri ve bu tercihlerle ilişkili davranışlarla kendini kurtarmaya çalışmadıkça varoluş gerçekleşmeyecektir. ‘Kaygı’, tam da bu noktada insanı, kendine düşen sorumluluğu üstlenip varoluşunu gerçekleştirmeye davet eden bir sis çanıdır. Tabii bu sese kulak verirse…
E.P.: Varoluşçu psikoloji incelendiğinde zaman boyutu hakkında ‘geçmiş ve gelecek’ ile
ilgili neler söyleyebilirsiniz?
E.P: Varoluşçu psikolojiye göre insanın kendi sorumluluğunu yüklenmesinin anlamının
nedenlerini açıklar mısınız?
02 Eylül 2023 16:23
14 Eylül 2023 10:32
19 Eylül 2023 01:14
08 Eylül 2023 12:49
01 Eylül 2023 18:26
12 Eylül 2023 11:54
03 Eylül 2023 21:07
08 Eylül 2023 13:10
23 Eylül 2023 14:20
01 Eylül 2023 10:21