
Engel, insanın günlük yaşamını, sosyal ilişkilerini, eğitimini, işini ya da kendini gerçekleştirmesini kısıtlayan, zorlaştıran herhangi bir durumun adıdır. Engellilik ise, birey üzerindeki etkiyle ortaya çıkar ve kişinin yaşamını çeşitli derecelerde etkiler. Bu durum fiziksel ya da zihinsel bir yetersizlik olarak algılanmamalıdır. Asıl sorun toplumun, çevrenin dezavantajlı bireylere karşı olan tutumudur. Sosyolojik ilişkilerde örseleyici yada gereğinden hassas takınılan tavırlar bireyleri rahatsız etmekte, yaşam kalitesi için sağlanması gereken toplumsal hizmetlerdeki eksiklik ise özgürlüklerine ket vurmaktadır.
Engellilik görünmeyen duvarlar arkasında ömür tüketmektir. Kimi zaman fiziksel, kimi zaman zihinsel, kimi zaman da sosyal ve duygusal... Toplumun bilinçsizliği, önyargıları ve duyarsızlığı ise bu duvarı daha da kalınlaştırmaktadır. Dezavantajlılık ise insanın kendini ifade edememesi, anlaşılamaması ve dışlanmasıyla ortaya çıkar.
Birleşmiş Milletler 1992 yılından itibaren 3 Aralık gününü, engelli bireylerin insan haklarının tam olarak sağlanması ve toplumla bütünleşmelerinin desteklenmesi amacıyla Dünya Engelliler Günü olarak ilan edilmiştir. Bu günün ilan edilmesinin temel nedeni, dezavantajlı bireylerin karşılaştığı sosyal, ekonomik ve kültürel engellerin farkına varılması ve bu engellerin kaldırılması için kollektif bir bilinç oluşturma çabasıdır.
Dünya Engelliler Günü, küresel bir çağrıdır; fırsat eşitliğinin sağlanması ve dezavantajlı bireylerin yaşam kalitesinin arttırılması için toplumun tüm kesimlerinin sorumluluk alması gerektiğine yapılan bir hatırlatmadır.
Yılda bir kez Engelliler Günü'nün anlamını derinleştirmek ve farkındalık için gerçekleştirilen etkinliklerde boy göstermek, kişiler üzerinde vicdani pansuman sağlayabilir ama bireysel olarak elden geleni yapmak, vicdani ve insani açıdan temel bir görevdir.
Her varlık doğduğu andan ölene kadar geçen süreç içerisinde engelli olmaya adaydır. Bu nedenle kişi öncelikle kendi iyiliği için bilinçlenmeli, çevresindeki önyargıları kırmak adına farkındalık yaratmalıdır.
Yapılabileceklerin büyük ya da küçük ölçekte bir sınırı yoktur:
Fiziksel mekanlarda; özellikle eğitim, iş ve sosyal alanlarda engelli bireylerin erişimini kolaylaştırmak için çalışmalar yapmak.
Engelli bireylerin eşit yaşam hakkına sahip olmalarını desteklemek ve bu hakların korunumu için mücadele etmek.
Bireylerin yaşadığı zorlukları anlamaya çalışmak, onları dışlamadan, önyargısız ve saygılı davranmak, yok saymak yerine sağlıklı iletişimle dinlemek ve toplumsal boyutta bütünleşmek.
Dezavantajlı bireylerin karar alma süreçlerine, sosyal ve kültürel yaşama aktif katılımını sağlamak.
Asıl engelin, dezavantajlı bireylere karşı takınılan tutumlar ve çözüm odaksız duygusal tavırlar olduğunun ayrımında mıyız ?
Fiziksel veya zihinsel yetersizlikten öte karşılaşılan en büyük zorlukların; dışlanmak, küçümsenmek, yetersiz görülmek ve fırsatlardan mahrum bırakılmak olduğunun...Bu, görünmez duvarların en kalınıdır. İnsanların empati eksikliği, bilgisizliği ve önyargıları....
Her insan farklıdır; farklı düşünür, farklı hisseder, farklı yaşar. Dezavantajlı bireyler de bu farklılığın bir parçasıdır. Oysa farklılık, zenginliktir. Ancak toplum tarafından kabul görmediğinde, bu zenginlik engel haline gelir.
İnsan olmak, bu farklılıkları anlamak, kabul etmek ve saygı göstermekle başlar. Duyarlı bir toplum, dezavantajlı bireylerin ihtiyaçlarını anlamaya çalışır, dışlamaz, eşit fırsatlar sunar. Bu duyarlılık, sadece yardım etmek değil, aynı zamanda onların sesini duyurmak, haklarını savunmak ve yaşamlarını kolaylaştırmak olmalıdır.
Dezavantajlı bireylerin yaşam mücadelesi, insan ruhunun en derin ve güçlü yanlarını ortaya koyar. Mücadele, sadece engelleri aşmak değil, aynı zamanda kendini kabul etmek, sevmek ve hayata tutunmaktır.
Engellerini bir eksiklik değil yaşamın parçası olarak kabul edenler, tarihte unutulmaz başarı öyküleri yazmışlardır:
Timurlenk, savaş meydanlarında mücadele ederken bir eli ve ayağı işlevini yitirmesine rağmen Asya’yı fethederek iz bırakmıştır; Abraham Lincoln, yaşadığı Marfan Sendromu ve fiziksel orantısızlıklarına rağmen ABD’nin 16. başkanı olarak köleliği kaldırmıştır; Franklin D. Roosevelt, çocuk felci sonrası tekerlekli sandalyeye bağlı yaşasa da ülkesini uzun yıllar yönetmiştir; Stephen Hawking, ALS hastalığını bir engel olarak görmemiş, evrenin sırlarını açıklayan bilimsel çalışmalara imza atmıştır; Kaşif Louis Braille 3 yaşından beri görememesine rağmen görme engelliler için Braille Alfabesi’ni ( dokunarak okumayı sağlayan kabartma harfleri ) icat ederek karanlığa ışık olmuştur; Helen Keller, görme ve işitme engelli olmasına rağmen yazıları ve konuşmalarıyla farkındalık yaratarak eğitimin her engeli aşan gücünü kanıtlamıştır; Beethoven, işitme engelli olduktan sonra 9. Senfoni gibi ölümsüz eserlerini bestelemiştir; Thomas Edison, işitme engeline rağmen 2500’e yakın buluş gerçekleştirmiş; Blunkent, İngiltere’nin ilk görme engelli içişleri bakanı olarak özgürlükler için mücadele etmiştir. Bizim topraklarımızda yetişen büyük değerlerimizden biri olan rahmetli Âşık Veysel ise gözlerini kaybetmesine rağmen gönül gözüyle gördüğü dünyasından yansıyan, hepsi birer felsefik değer olan türküleriyle bizleri aydınlatmaya devam etmektedir.
Engellilik, insanın yaşam yolculuğunda karşılaştığı bir durum olduğuna göre bu durum, insanın değerini, gücünü ya da potansiyelini belirleyemez. Önemli olan, engelleri kaldırmak için gösterilen çaba, duyarlılık ve sevgidir.
Toplumun her bireyi, diğerinin yanında durduğunda, yaşam mücadelesine destek verdiğinde, gerçek anlamda bir engel kalmaz. Bilindiği üzere insanın en büyük gücü, birlikte olabilme ve farklılıkları kucaklayabilme yeteneğidir.
Engellilik bir eksiklik değil; insan olmanın farklı bir yüzü, yaşam zenginliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Her insan bu zenginliğin içinde eşit, değerli ve vazgeçilmezdir.
Düşünsel engellerimizi aşmak için göstereceğimiz cesaret, bize bambaşka dünyaların kapılarını aralayacaktır. Zifiri karanlığın ardından doğacak güneşe duyduğumuz inanç gibi ruhumuzun sağanaklarından özgürleşen renklerimizi bir araya getirmeli, gökkuşağını hep birlikte kurmayı başarmalıyız. İnsanın insanca yaşayabilmesi dileğiyle...