Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

Ünal Özmen'le Ders Kitapları Üzerine

Söyleşi: Hasan Güneş

Kategori: Eğitim Bilimleri - Tarih: 13 Haziran 2025 21:59 - Okunma sayısı: 544

Ünal Özmen'le Ders Kitapları Üzerine

Hasan Güneş: İktidarlar ders kitaplarını neden denetim altında tutar?

Ünal Özmen: Eğitim materyalleri ve özellikle ders kitapları müfredatın en etkin unsurudur. Yasaların yönetmelik ve genelgelerle vücut bulması gibi müfredatlar da eğitim materyalleri ile vücut bulur. O nedenle iktidarların müfredatı kontrol etme gerekçesi ders kitapları için de geçerlidir.

H. G.: 12 Eylül’ün ders kitaplarının niteliğine etkisi ne yönde olmuştur?

Ü. Ö.: 12 Eylül, kapitalizmin neoliberal versiyonunun Türkiye’ye ayak bastığı tarihtir. Neoliberalizmde kültürel ve sosyal alan ekonominin ürettiği bir sonuç değil ekonominin bir parçasıdır. Neoliberalizm, bir yandan yarattığı eşitsizliğe meşruiyet üretmek öte yandan ticaretini yapmak için kültürel alana müdahale eder. Bunun için öncelikle kültür ve eğitim kurumlarını ele geçirir ve ona kendi karakterini verir. 12 Eylül, dini eğitimin zorunlu (anayasal) konusu yapıp eğitimi piyasaya açarak hem ülkenin hem eğitimin karakteri ile oynamıştır.

Ders kitapları eğitimsel içeriği ve uygulama stratejisini belirleme ve müfredatı yansıtma bakımından eğitimin en önemli materyaldir. Herkes gibi 12 Eylül paşaları da bu gerçeğin farkındaydı. Sekiz yıllık temel eğitime geçmeden önce ortaokullarda okutulan Sosyal Bilgiler dersinin ve ders kitaplarının adının milli tarih, milli coğrafya (1985), ders içeriklerinin de Türk İslam sentezine göre düzenlenmiş olması 12 Eylül’ün en açık müdahalelerinden biriydi. 12 Eylül’ün devamı niteliğindeki iktidarlar çıtayı daha da yükseltti; ders kitaplarının hazırlanması ve dağıtımı 1992’de özel yayın evlerine ihale edildi. Böylece ders kitapları kamusal belge olmaktan çıktı. Bilindiği gibi ders kitaplarında Talim ve Terbiye Kurulu onayı aranmaktadır. Ders kitaplarının özel sektöre açılması, onayın nitelikle değil rüşvetle alındığı dönemi başlatmıştır. Eğitimdeki sistematik nitelik kaybı 12 Eylülle başladı diyebiliriz.

H. G.:Ders kitaplarını iktidar denetim altında tutulması öğretme-öğrenme sürecini ne ölçüde etkiler, öğretmenlerin etkili olma şansı var mıdır?

Ü. Ö.: Az önce de belirttiğim gibi öğretim programları eğitimin yasası ise materyalleri onun yönergesidir. Eğitim yasalarının veya öğretim programlarının ne dediği önemli değildir. Çünkü öğrenci de öğretmen de programı ders kitabından takip eder. Özellikle alternatif kaynaklara erişimin kısıtlı olduğu araştırma, inceleme, okuma gibi farklı bilgi ve beceri edinme yollarını kullanmada sorun yaşayan toplumlarda müfredat ders kitabını değil ders kitabı müfredatı belirler. Eğer biyolojiyi ders olarak müfredattan çıkarmaz/çıkaramazsanız kitapta biyolojinin temel kavramlarını ve yöntemlerini çarpıtarak amacınıza ulaşırsınız. Atatürkçülük, laiklik müfredattaki yerini korur ama ders kitabında ona anlamına uygun gerekli yeri vermezsiniz. Ayrıca dil, kullanılan metin, tasarım ve görsel unsurlarla mesajınızı iletebilir veya istemediğiniz mesajlara sansür uygulayabilirsiniz. AKP bu yöntemi iyi kullandı ve hala da kullanmaya devam etmektedir.

Ders kitapları, bilgisel içeriğin yanı sıra öğretim stratejilerini de belirler. Eğitim iktidar ideolojisine yöneldiği ölçüde merkezileşir, otoriterleşir, içerik zayıflar ve strateji öne çıkar. Burada amaç öğretmenin rolünü sınırlamaktır. Eğitimin konusunu değiştirmek kolaydır fakat asgari 25 yıl görev yapmasını beklediğiniz kadrolu öğretmenin zihnini gelip geçici iktidarlara uydurmak o kadar kolay değildir. O nedenle materyal ve talimatlarla eğitimin öznesi olan öğretmeni kontrol etmek gerekir. 2003 sonrası değişen programların ders kitaplarına ek olarak öğretmen kılavuz ve öğrenci çalışma kitabı hazırlama zorunluluğu getirilmişti. Öğretmen kılavuz kitaplarında öğretmenin dersin hangi dakikasında nasıl davranacağı talimat olarak yer alıyordu. Amaç öğretmenin bilgisini ve deneyimini kullanmasının önüne geçmek, çocukların yerel ve özel ihtiyaçlarına yanıt vermesini engelleyerek merkezi programın sorunsuz uygulanmasını sağlamaktı. Çalışma kitapları da benzer amaçla hazırlanmıştı; öğrencinin ek materyal ve yöntem geliştirmesine fırsat tanımamak.

Yine aynı dönemde yani 2003’te öğretmenin sınıfında okutacağı ders kitabını seçme yetkisi elinden alındı. Eskiden öğretmen, aynı sınıfın aynı dersine yönelik farklı yayınevleri tarafından hazırlanmış (diyelim ki sekizinci sınıf matematik) kitaplar arasında uygun bulduğunu seçerek sınıfının veya dersin ders kitabı yapıyordu. Bu uygulama rüşvetle onay vermiş bakanlığın öğretmen tarafından denetlenmesini sağlıyor, bu ikinci ve asıl denetim yayınevlerinin kitap hazırlarken daha özenli davranmazlarına yol açıyordu. 2003’ten itibaren ders kitabı seçimi yetkisi öğretmenden alınıp özel yayınevlerine verildi. Bu ve benzer uygulamalar öğretmenin eğitim öğretim faaliyeti üzerindeki yetkisini elinden almakla ilgiliydi. Buna rağmen öğretmenin mesleğinden aldığı güç ve meşrutiyetle doğrudan (idari baskı) ve dolaylı engellemelere direnme yolları bulabileceğine inanıyorum. Öğretmenlik demokratik ve laik bir ortamda bilimle yapılan entelektüel bir iştir. Buna inanan öğretmen öğrencisinin lehine olmayan yönlendirmeleri eleştiriye tabi tutmanın yollarını bulabilir.

H. G.: Ders kitaplarını toplumsal cinsiyet eşitiliği bağlamında nasıl değerlendiriyorsun?

Ü. Ö.: Sanırım soruya şu haber yanıt olur: Eğitim Sen İzmir 4 No’lu Şube Kadın Sekreteri Evren Nesil Dinçer Çalık, Mali Sekreteri Erdal Balcı ve üyemiz Nurşen Turan Öğüt hakkında, 10 Mart 2025 Pazartesi günü girdiği derslerde “müfredatta yer almayan toplumsal cinsiyet eşitliği konularını işledikleri” gerekçesiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/B-a maddesi uyarınca “kınama” cezası verilmiştir. (13 Haziran 2025 tarihli Eğitim Sen basın açıklaması)

Türkiye’de eğitimin çerçevesini 2012’den beri din belirliyor. O nedenle dinle çelişen bilgi ve değerler eğitimden ayıklanıyor. Cinsiyet eşitliğine yönelik talep ve içerikler de kaçınılmaz olarak bundan payını alıyor.

Demokratik toplumun olmazsa olmaz koşulu olan cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve yaşaması demokrasiye ve laikliğe bağlıdır. Demokratik ve layık olmayan öğretiler ve yönetim sistemleri cinsiyet eşitliğini reddeder. Demokratik ve laik olmadığı için dinler ve özellikle İslam dini cinsiyet eşitliğine şiddetle karşı çıkar. Karma eğitime son vermeye çalışan bir partinin, öğretmenlerinin yüzde 51’i kadın, yönetim kadrosunun yüzde 97’si erkek olan Eğitim Bakanlığının ders kitaplarında cinsiyet eşitliği aramak abesle iştigal olur.

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
Kitap Tanıtımı - 17 Temmuz 2025 01:56

Yürümek

BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Eğitim Bilimleri Yazıları