Zekâ ile sorunları olanlara “duygusal” zekâ yetmedi, nedense yine aynı zaman diliminde bu kez “çoklu zekâlar” ortaya çıkıverdi; hem de ne çıkıverme, yine zekânın ne olduğundan/olmadığından “bi’haberler” tarafından üstüne atlanıverdi, pek çok yayın yapılma
Kategori: Bilimsel Makaleler - Tarih: 08 Temmuz 2019 04:37 - Okunma sayısı: 4.448
“ÇOKLU” ZEKÂ: BU ZEKÂLARIN ‘DİBİ’ NEREDE?
Prof.Dr. Adnan Erkuş
Zekâ ile sorunları olanlara “duygusal” zekâ yetmedi, nedense yine aynı zaman diliminde bu kez “çoklu zekâlar” ortaya çıkıverdi; hem de ne çıkıverme, yine zekânın ne olduğundan/olmadığından “bi’haberler” tarafından üstüne atlanıverdi, pek çok yayın yapılmakla kalınmadı, üstelik ülkemin milli eğitim politikası haline bile getirildi! Aradan geçen bunca zamanda nasıl, mutlu musunuz “bi’haberler”; çocuklarımızın “çeşit çeşit” zekâlarını ölçebildiniz mi hiç değilse?
Gardner (2000) denen bir kişi hiçbir somut görgül veriye dayanmadan çıkıp, yine nedense aynı zaman diliminde, “bir tek puanla (IQ kastediliyor) birey ölçülemez, her birimiz ayrı zekâlara sahibiz” demiş ve zekâ konusunda “bi’haberler”i bir güzel avlamıştır! Eh ne de olsa “moda” olan yenidir, değil mi? O günden bu yana bir yığın makale/kitap yazılmış, konferanslar verilmiş; iyi para ve akademik puan da kazanılmıştır! Gardner’ın bu “zekâlarının” içinde neler yok ki; bedensel zekâdan matematik zekâya, müzik zekâsından iç-kişisel (ne demekse) zekâya (hatta “bunların içine daha başka yenilerinin de girebileceğini” ileri sürmek) kadar!? Bu zırvalık, daha sonra “kurumsal” zekâ, “Nokta Nokta” zekâ gibi başka zırvalıkların da öncüsü olmuştur. Üstünde durmaya bile gerek yok ama, bu “görüş” ne yazık ki güzel ülkemin genç beyinlerini, milli eğitimini vb bir güzel hallettiğinden dolayı devam etmek zorundayız. Özel yeteneklerden “güzel” yeteneklere, ilgiden tutuma hepsi harmanlanan ve gün geçtikçe içine yenilerinin atıldığı bir kötü çorba! Bu uydurma zekâları burada ayrıntılı ele alıp savunucularını sevindirmeyeceğiz. “Duygusal” zekâ zırvalığında olduğu gibi, yapısal olarak ve ölçme açısından bunların zekâ olamayacağını ortaya koymakla yetineceğiz; gerisi, savunucularına kalıyor.
Gardner’ın Çoklu Zekâ Görüşü
Geçen yazımızda, “duygusal” zekâyı ele alırken zekâ tanımını da yapmıştık ve aslında orada ipuçlarını da vermiştik: Zekâ bir sınır yeterliktir, çok bileşenli-tek faktörlü psikolojik bir yapıdır… Bazı psikolojik özelliklerimiz birbirinden ayrık ve toplanmayan, bazıları ise birbiriyle ilişkili ve toplanabilen yapılardan oluşur (Erkuş, 2016). Örneğin, kişilik ağırlıkla sıfatlarla tanımlanır ve birbiriyle toplanamayan özelliklerimizden oluşur; bu bakımdan, “kişiliksiz kişi” yaftasını günlük yaşamda kullanabilirsiniz, ama bunun psikolojik yapı ve ölçme açısından hiçbir anlamı yoktur! Çünkü kişilik toplanamayan ayrık özelliklerden (ayrık çokboyutlu) oluşan bir “çatı” değişkendir ve bu nedenle bir kişilik ölçeğinden alınan puanların azalışı veya artışı hiçbir anlam ifade etmez. Her alt kişilik özelliğinin kendi içinde artış ve azalışı anlamlı olabilir (tekboyutluluktan dolayı), ama toplam kişilik puanı bir şey ifade etmez! Örneğin, “içedönüklük” ile “saldırgan kişilik” gibi özelliklerimiz toplanamaz! Bu nedenle, bu tür ölçme araçlarına, bireyin değişik kişilik özelliklerinin dökümünü alma anlamında “dökmeç (envanter)” denir. Bazı psikolojik özelliklerimiz ise, yapısı (işleyişi) gereği aynı psikolojik yapının olmazsa olmaz bir parçasını oluşturan ve toplanabilen değişkenlerdir. Örneğin, eğitimde başarı, zekâ vb bu tür değişkenlerimizdir. Bilişsel olarak çözmeye karşılaştığımız bir “zorluk”ta (elbette bedensel de olabilir) birbirini bütünleyen bilişsel yeteneklerimiz işbaşındadır ve hepsi de serebral korteksteki bilgi işleme süreçlerinin ürünüdür. Zekâyı nasıl tanımlarsanız tanımlayın (elbette bu uyduruk “duygusal” ve “çoklu” hariç, zaten buradaki yazılar da bunların gerçek zekâ olmadığından dolayı yazılıyor), kaç alt-bileşen oluşturursanız (soyut, sayısal, sözel, uzamsal…) oluşturun, hepsi hem kendi başına bir anlam ifade eden hem de birbirleriyle toplanabilen bir özellikle karşılaşıyoruz: Hepsinin üstünde bir genel (G) faktör ve altında onu oluşturan alt-bileşenler. Merak edenler zekâ kuramları ve ölçekleri konusundaki en az yüzyıllık alanyazına bakabilirler.
Ayrık yapılar Bileşenli yapılar
Spearman’dan (1905 yılından) bu yana pek çok zekâ kuramı (Thurstone, Thorndike, Vernon, Wechsler, Kaufman, Piaget vd) ortaya atılmış ve pek çok zekâ ölçeği geliştirilmiştir. Elbette, çoklu (ayrık) zekâlar görüşü de öne sürülmüş, ancak ölçme sonuçlarına dayanarak bizzat öne sürenler tarafından bunun doğru olmadığı kabul edilmiştir. Bugün dünyada en çok kullanılan Wechsler ölçeklerinin; sayı dizisi, sözcük dağarcığı, küplerle desen, aritmetik, vb pek çok alt-bileşeni; onlarında üstünde sayısal, sözel gibi grup bileşenleri ve en üstte de toplam (G) bir zekâ puanı vardır. Bugüne kadarki tüm zekâ çalışmalarında bu tekfaktörlü-çokbileşenli yapı doğrulanmış, aksine bir kanıt bulunamamıştır!
Zekânın Yapısı
Wechsler’in Zekâ Görüşü
Guilford 120 tane zekâ tanımlamıştır! Ancak hepsini ölçmeye ömrü vefa etmemiştir. Ne olacak şimdi?
Şimdi gelelim, bu “çoklu” zekâların ne kadar çoklu olduğuna… Bir önceki yazımızda “duygusal” zekâyı ele alırken de sözünü ettiğimiz gibi, bir “kuramın” doğruluğunun/geçerliğinin test edilmesi ölçme yoluyla gerçekleştirilir; ölçme bize akla karayı gösterir. Aşağıda bazı “çoklu” zekâ testlerinden (!) bazı madde örnekleri (isteyen sadece “Google Amca”dan tarasa bile çok daha fazlasına ulaşabilir) verilmiştir:
- “İsimler, yerler, tarihler konusunda belleğim iyidir.”
- “Kitap okumayı severim.”
- “Kelimeleri doğru şekilde telaffuz ederim.”
- “Aritmetik problemleri kafadan hesaplarım.”
- “Matematik ve fen derslerinden hoşlanırım.”
- “Doğaya karşı duyarsız olanlara kızarım. (…)
Bu maddelerin hiçbirisi zekâ ile ilgili değildir; kimisi ilgiler ile kimisi tutumlar ile ilgilidir ve hepsi de kişinin kendisine ilişkin algısını (self-perception) uyarmaktadır. Bu maddelerin oluşturduğu bir araç her şeyden önce “test” değildir! Bir sınır yeterlik onu test etmeden, “belleğim iyidir”, “hesaplarım” vb ile ölçülebilir mi? Haydi hesaplatın bakalım ne çıkacak? Üstelik “kafadan hesaplamak” da ne, neyin göstergesi? Hoşlanmak, sevmek, kızmak zekânın göstergeleri mi? Ölçme-ölçek geliştirmenin temel ilke ve kuralları açısından felaket bir durum! Bu testlere (!) dayalı faktör analizi ve içtutarlık katsayıları ne gösteriyor dersiniz? Tek faktörlü ve tüm maddelerin içtutarlığının 0.80-90’dan yüksek olduğu katsayıları! Neden? Çünkü, önerdiğiniz gibi çok faktör yok, hikâye; maddelerin hepsi, bireyin “kendini beğenmişlik” düzeyini ölçüyor da ondan!Ama bu ölçekler (!) MEB RAM’larda ve pek çok araştırmada ne yazık ki sıklıkla ve halâ daha kullanılmaya devam etmektedir. Bunun sorumlusu kimlerdir, neye hizmet ettiklerini biliyorlar mı, halâ daha farkına varmadılar mı?
Bir önceki yazıda da belirttiğimiz gibi, hepsi aynı zaman diliminde düğmeye basılmış gibi azgelişmiş akademisyenlerin beyinlerine “alternatif ölçme/tıp”, “nitel araştırma” gibi daha pek çok virüs şırınga edilmiştir. Çok yazık! Bilimsel etik açısından herkes öncelikle kendi alanında top koşturmalıdır! Uyduruk “şeylerle” değil, gerçek bilimle kalın…
Kaynaklar
Erkuş, A. (2016).Psikolojide Ölçme ve Ölçek Geliştirme I: Temel kavramlar ve
İşlemler (3. Baskı). Ankara: Pegem Akademi.
Gardner, H. (2000). Intelligence reframed: Multiple intelligences for the 21st century. New
York: Basic Books, 2000.
04 Ekim 2024 14:08
09 Ekim 2024 01:01
01 Ekim 2024 22:48
06 Ekim 2024 21:34
06 Ekim 2024 20:54
01 Ekim 2024 17:29
05 Ekim 2024 13:12
01 Ekim 2024 19:24
09 Ekim 2024 10:39
05 Ekim 2024 19:52