Yeme Bozukluklarının Gelişiminde Risk ve Koruyucu Faktörler
Uzman Psikolog Ayşe Özge OĞUZ
Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayımlanan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nın beşinci versiyonunda (DSM-5), yeme bozuklukları “Beslenme ve Yeme Bozuklukları” başlığı altında sınıflandırılmıştır (APA, 2013). Bu grupta yer alan bozukluklar arasında pika, geri çıkarma bozukluğu, kısıtlı ya da kaçınılan gıda alımı bozukluğu, anoreksiya nervoza (AN), bulimiya nervoza (BN), tıkınırcasına yeme bozukluğu (TYB), başka türlü adlandırılamayan yeme bozuklukları ve tanımlanmamış beslenme ve yeme bozuklukları bulunmaktadır.
Anoreksiya nervoza, düşük vücut ağırlığına rağmen bireyin kendini kilolu algılaması, kilo alma korkusuyla beslenmeyi kısıtlaması ve bu doğrultuda aşırı kontrol davranışları sergilemesi ile tanımlanır (APA, 2013). Bulimiya nervozada ise bireylerin beden algısı bozulmuş olup, öz-değerlendirmeleri büyük ölçüde kiloları ile ilişkilidir. Bu kişiler genellikle aşırı yeme nöbetlerinin ardından kendilerini kusturma, laksatif veya diüretik kullanım gibi telafi edici davranışlara başvurmaktadır. AN’den farklı olarak BN’de yineleyen tıkınırcasına yeme epizotları belirgindir. Öte yandan, TYB tanısı alan bireyler kontrolsüz biçimde aşırı yemek yerken, sonrasında suçluluk, pişmanlık ve depresif duygudurum belirtileri gösterebilirler (APA, 2013).
Risk Faktörleri
Yeme bozukluklarının ortaya çıkışında hem biyolojik hem de psikososyal olmak üzere pek çok faktör rol oynamaktadır. Genetik yatkınlık, hormonal ve nörolojik etkiler, bireyin çocukluk dönemi yaşantıları, stresli yaşam olayları, aile içi ilişkilerde yaşanan problemler ve duygusal zorluklar bu bozuklukların gelişiminde etkili olabilmektedir (Maner, 2001; Öztürk, 2002). Beden algısında bozulma, kilo alma kaygısı, katı diyet alışkanlıkları ve ailede benzer bozukluk öyküsünün bulunması, riskin artmasına neden olabilmektedir (Jacobi ve ark., 2004). Özellikle AN ve BN’nin gelişiminde genetik faktörlerin yaklaşık %50 oranında etkili olabileceği öne sürülmektedir (Sharan & Sundar, 2015). Ancak Kessler ve arkadaşlarının (2013) belirttiği üzere, bu bozukluklara ilişkin spesifik risk faktörleri ve başlangıç örüntüleri hâlâ tam olarak netlik kazanmamıştır. Bu nedenle her bir yeme bozukluğu türüne özgü bireysel risk faktörleri tanımlanmıştır.
Örneğin, Keel ve Forney (2013), AN için mükemmeliyetçilik ve çocuklukta yaşanan beslenme problemlerinin belirleyici rol oynadığını ifade etmektedir. Sadock ve arkadaşları (1999) ise düşük benlik saygısı, aşırı koruyucu ebeveyn tutumu ve beden algısına verilen yüksek önemin AN gelişiminde etkili olabileceğini vurgulamaktadır. BN açısından bakıldığında ise, Fairburn (2008), çocukluk döneminde obezite öyküsü ve akran zorbalığı (kiloyla alay edilme) gibi faktörlerin risk oluşturduğunu ileri sürmektedir. Ayrıca ebeveynlerin düzensiz yeme davranışları ve aşırı diyet uygulamalarına tanık olunması da BN gelişimini etkileyebilir. Cassin ve von Ranson’un (2005) araştırmasına göre, BN tanılı bireylerde kişilik özelliklerinden özellikle nörotisizm (duygusal dengesizlik) ve yenilik arayışının daha belirgin olduğu bulunmuştur. Bu durum, bireylerin yeme davranışlarını düzenlemekte zorlanabileceğini göstermektedir.
Modern toplumda özellikle kadınlar için zayıflığın idealize edilmesi, yeme bozukluklarının yaygınlaşmasında önemli bir toplumsal etkendir (Ricciardelli & McCabe, 2003). Coughlin ve Kalodner (2006), bireylerin yeme davranışlarında medya etkisinin belirleyici olduğunu belirtmiştir. Medyanın zayıf, başarılı ve çekici bedenleri idealize etmesi, bireylerde beden memnuniyetsizliğine ve olumsuz beden algısına yol açmaktadır. Bu durum bireyin fiziksel görünümüne aşırı odaklanmasına neden olabilmektedir (Yıldız, 2018).
Kültürel etkiler de yeme bozukluklarının gelişiminde belirleyici olabilir. Abrams ve arkadaşlarının (1993) yürüttüğü çalışmada, Afrika kökenli Amerikalı kadınların beden kitle indekslerinin beyaz Amerikalılardan daha yüksek olmasına rağmen beden imajı algılarının daha olumlu olduğu görülmüştür. Buna karşılık, beyaz Amerikalı kadınların daha sık diyet yaptıkları, bedenlerinden memnun olmadıkları ve düzensiz beslenme davranışları gösterdikleri rapor edilmiştir.
Yeme bozukluklarının oluşumuna yol açan pek çok risk faktörü literatürde detaylı biçimde incelenmiş olsa da, koruyucu faktörlerin belirlenmesi de önleme ve müdahale stratejileri açısından önem arz etmektedir. Bu koruyucu unsurlar, bireyin yeme bozukluğu geliştirme riskini azaltan ve psikolojik sağlamlığını destekleyen psikososyal ve çevresel özelliklerdir.
Bunlardan ilki, sağlıklı beden algısı olarak öne çıkmaktadır. Bireyin bedenini olduğu haliyle kabul etmesi, dış görünüş yerine bedenin işlevselliğine (sağlık, hareket kabiliyeti, güç vb.) odaklanması, beden memnuniyeti açısından koruyucu bir zemindir. Medyada sunulan idealize edilmiş beden imgelerine eleştirel bakabilen bireylerde, beden algısı bozulma riski düşmektedir (Levine & Piran, 2019).
Yüksek benlik saygısı, yeme bozukluklarına karşı koruyucu psikolojik bir faktör olarak tanımlanmaktadır. Kendisini yeterli, değerli ve kabul edilebilir gören bireylerin, dışsal onay arayışına daha az ihtiyaç duyması, beden algısına yönelik dışsal baskılardan daha az etkilenmelerine neden olmaktadır (Button ve ark., 1997).
Ayrıca, destekleyici aile ve sosyal ilişkiler yeme davranışları üzerinde olumlu bir rol oynamaktadır. Özellikle ergenlik döneminde ebeveyn-çocuk arasındaki açık iletişim, duygusal yakınlık ve koşulsuz kabul, bireyin yeme davranışlarında aşırı kontrol ya da kaçınma geliştirmesini engelleyebilmektedir (Rodgers & Paxton, 2014).
Duygu düzenleme becerileri ve sosyal problem çözme yetkinliği de önemli koruyucu faktörler arasındadır. Özellikle stresli durumlarla baş edebilme, duyguları uygun yollarla ifade etme ve içsel kaynaklarla rahatlama sağlayabilme becerileri gelişmiş bireylerin, yemek yeme davranışını bir başa çıkma stratejisi olarak kullanma ihtimali daha düşüktür (Lavender ve ark., 2015).
Medya farkındalığı da koruyucu etki yaratabilir. Bireyin sosyal medya ve reklamlarda sunulan gerçek dışı beden ideallerine karşı eleştirel bir tutum geliştirmesi, beden imajı üzerindeki olumsuz etkileri azaltabilir (Fardouly ve ark., 2015).
Son olarak, kültürel faktörler de bu bozukluklara karşı tampon işlevi görebilir. Beden çeşitliliğinin normalleştiği ve ideal beden algısının daha geniş aralıkta tanımlandığı kültürlerde, bireylerin bedenleriyle barışık olma olasılıkları daha yüksektir (Abrams ve ark., 1993).
Tüm bu koruyucu faktörlerin geliştirilmesi, yeme bozukluklarının önlenmesine yönelik psikoeğitim programlarının ve toplumsal müdahale modellerinin temel bileşenlerinden biri olarak ele alınmalıdır.
Abrams, K. K., Allen, L. R., & Gray, J. J. (1993). Disordered eating attitudes and behaviors, psychological adjustment, and ethnic identity: A comparison of black and white female college students. International Journal of Eating Disorders, 14(1), 49–57.
American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). American Psychiatric Publishing.
Button, E. J., Loan, P., Davies, J., & Sonuga-Barke, E. J. (1997). Self-esteem, eating problems and psychological well-being in a cohort of schoolgirls aged 15–16: A questionnaire and interview study. International Journal of Eating Disorders, 21(1), 39–47.
Cassin, S. E., & von Ranson, K. M. (2005). Personality and eating disorders: A decade in review. Clinical Psychology Review, 25(7), 895–916. https://doi.org/10.1016/j.cpr.2005.04.012
Coughlin, J. W., & Kalodner, C. R. (2006). Media influence on attitudes and perceptions toward the body among college students. American Journal of Health Studies, 21(3), 157–164.
Fairburn, C. G. (2008). Cognitive behavior therapy and eating disorders. Guilford Press.
Fardouly, J., Diedrichs, P. C., Vartanian, L. R., & Halliwell, E. (2015). Social comparisons on social media: The impact of Facebook on young women's body image concerns and mood. Body Image, 13(38–45).
Jacobi, C., Hayward, C., de Zwaan, M., Kraemer, H. C., & Agras, W. S. (2004). Coming to terms with risk factors for eating disorders: Application of risk terminology and suggestions for a general taxonomy. Psychological Bulletin, 130(1), 19–65. https://doi.org/10.1037/0033-2909.130.1.19
Keel, P. K., & Forney, K. J. (2013). Psychosocial risk factors for eating disorders. International Journal of Eating Disorders, 46(5), 433–439.
Kessler, R. C., Berglund, P. A., Chiu, W. T., Deitz, A. C., Hudson, J. I., Shahly, V., ... & Xavier, M. (2013). The prevalence and correlates of binge eating disorder in the World Health Organization World Mental Health Surveys. Biological Psychiatry, 73(9), 904–914.
Lavender, J. M., Wonderlich, S. A., Engel, S. G., Gordon, K. H., Kaye, W. H., & Mitchell, J. E. (2015). Dimensions of emotion dysregulation in anorexia nervosa and bulimia nervosa: A conceptual review of the empirical literature. Clinical Psychology Review, 40, 111–122.
Levine, M. P., & Piran, N. (2019). Reflections on the role of prevention in the link between sociocultural factors and eating disorders. Eating Disorders, 27(4), 366–381.
Maner, M. (2001). Yeme bozukluklarının psikodinamik kökenleri. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 2(4), 582–590.
Öztürk, M. O. (2002). Ruh sağlığı ve bozuklukları (8. Baskı). Nobel Tıp Kitabevleri.
Ricciardelli, L. A., & McCabe, M. P. (2003). Sociocultural and individual influences on muscle gain and weight loss strategies among adolescent boys and girls. Psychology in the Schools, 40(2), 209–224.
Rodgers, R. F., & Paxton, S. J. (2014). The impact of parental influence on children’s body image and eating patterns. In T. F. Cash & L. Smolak (Eds.), Body image: A handbook of science, practice, and prevention (2nd ed., pp. 255–262). Guilford Press
Sadock, B. J., Sadock, V. A., & Kaplan, H. I. (1999). Kaplan and Sadock’s synopsis of psychiatry: Behavioral sciences/clinical psychiatry (9th ed.). Lippincott Williams & Wilkins.
Sharan, P., & Sundar, A. S. (2015). Eating disorders in women. Indian Journal of Psychiatry, 57(Suppl 2), S286–S295.
Yıldız, T. (2018). Beden algısı ve medya etkisi: Kadınların bedenlerini değerlendirme biçimleri üzerine bir inceleme. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, 46(190–209).