PSİKOLOG AYŞE ÖZGE OĞUZ
Kategori: Psikoloji-Sosyal Psikoloji - Tarih: 02 Aralık 2025 10:26 - Okunma sayısı: 53
Tükenmişlik, 1970’lerden itibaren özellikle iş yaşamında yoğun kişiler arası stres yaşayan çalışanları anlamak için kullanılan temel kavramlardan biri hâline gelmiştir. Freudenberger’in ilk tanımı, kişinin hem içsel hem dışsal baskılar nedeniyle enerjisinin, dayanıklılığının ve baş etme kaynaklarının tükenmesi üzerine kuruludur. Maslach ve arkadaşları ise tükenmişliği üç boyutlu bir sendrom olarak ele alır: duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı hissinde azalma. Duygusal tükenme, bireyin duygusal kaynaklarının tüketilmesi; duyarsızlaşma, hizmet verilen insanlara karşı mesafe ve olumsuz tutum geliştirilmesi; kişisel başarı hissinde azalma ise kişinin kendini işte yetersiz ve etkisiz hissetmesidir.
Tükenmişlik özellikle insanların yüz yüze hizmet verdiği mesleklerde daha belirgin bir risk faktörüdür. 1980’lerden itibaren kavram sağlık, sosyal hizmet, eğitim, yöneticilik, bankacılık, çağrı merkezi gibi birçok meslek grubu için ele alınmaya başlanmıştır. Bunun nedeni modern çalışma yaşamının giderek daha yoğun, rekabetçi ve bireyselci yapıya bürünmesi; çalışanların sosyal destekten uzaklaşması ve yüksek talepleri karşılamakta zorlanmasıdır. 21. yüzyılda ise küreselleşme, neo-liberal politikalar, performans baskısı ve iş güvencesizliği tükenmişliği artıran temel etkenler arasında görülmektedir.
Dünya çapında tükenmişliğe ilgi giderek artmıştır. ABD’de ortaya çıktıktan sonra Avrupa’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya kadar birçok ülkede araştırmalar yapılmış; sosyal güvenlik sistemi gelişmiş ülkelerde tükenmişlik tıbbi bir teşhis olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. ICD-10’da tükenmişlik “yaşam yönetimiyle ilişkili zorluklar” başlığı altında yer alsa da DSM-5’te bağımsız bir bozukluk olarak tanımlanmamıştır. Yine de kas ağrıları, uyku bozuklukları, kronik yorgunluk, baş dönmesi gibi fiziksel belirtiler ile duygusal zorlanmalar en az üç ay boyunca devam ettiğinde tıbbi değerlendirme önerilmektedir.
Araştırmacılara göre tükenmişlik ani değil, yıllar içinde gelişen bir süreçtir. Çoğu zaman duygusal tükenme ile başlar. Çalışan, yoğun iş taleplerine karşı enerjisinin yetmediğini fark eder; bu durum zamanla işten uzaklaşmaya ve duyarsızlaşmaya yol açar. Örgütsel destek eksikliği, rol çatışmaları, aşırı iş yükü, adaletsizlik ve düşük kontrol düzeyi süreci hızlandırır. Bazı araştırmacılar bu süreci stresin üç aşaması olan alarm–direniş–tükenme döngüsü ile açıklar.
Tükenmişliğin gelişiminde bir dizi evre olduğu kabul edilir. İlk evre, kişinin işe büyük bir ideal ve coşkuyla başladığı şevk ve coşku dönemidir. Ardından, beklentilerin karşılanmadığı durgunluk evresi gelir. Üçüncü evre olan engellenme, bireyin işteki sorunlara uyum sağlayamaması, hayal kırıklığı yaşaması ve olumsuz tepkiler geliştirmesiyle karakterizedir. Son aşama olan umursamazlık döneminde ise kişi işten, insanlardan ve kendinden uzaklaşır; suçluluk, yetersizlik ve çökkünlük duyguları belirginleşir.
Tükenmişlik literatüründe Maslach’ın üç boyutlu modeli en yaygın kabul gören teorik çerçevedir. Bunun yanında Cherniss, Edelwich-Brodsky, Pines, Perlman-Hartman ve Leiter gibi farklı araştırmacıların modelleri tükenmişlik sürecini değişik açılardan açıklamaktadır.
TÜKENMİŞLİĞE NEDEN OLAN FAKTÖRLER
Araştırmalar, tükenmişliğin sadece kişilikten kaynaklanmadığını; iş yükü, örgüt yapısı ve çalışma koşulları ile çok yakından ilişkili olduğunu göstermektedir. Tükenmişliği etkileyenler genel olarak bireysel ve örgütsel faktörler olarak ikiye ayrılır.
1. BİREYSEL FAKTÖRLER
Bireyin yaşam özellikleri, kişilik özellikleri, stresle başa çıkma becerileri tükenmişlik riskini etkiler.
1.1. Demografik Faktörler
• Cinsiyet: Bazı çalışmalar kadınların daha fazla duygusal tükenme, erkeklerin daha fazla duyarsızlaşma yaşadığını gösterir. Bazı araştırmalarda fark yoktur.
• Yaş: Genç ve deneyimsiz çalışanlar, yüksek beklentiler ve idealizm nedeniyle daha fazla tükenmişlik yaşar.
• Medeni durum: Evli bireyler sosyal destek nedeniyle daha dayanıklı olabilir; fakat bazı araştırmalar fark bulmamıştır.
• Meslekte çalışma süresi: İlk 1–5 yıl tükenmişlik riski daha yüksektir. Deneyim arttıkça kişisel başarı hissi arttığına dair çalışmalar mevcuttur.
1.2. Eğitim Düzeyi
Eğitim seviyesi yükseldikçe beklentiler arttığı için tükenmişlik de artabilir. Yüksek eğitimli bireyler daha stresli işlerde çalıştıkları için risk altındadır.
1.3. Kişilik Özellikleri
• Nevrotiklik yüksek: Daha fazla tükenme.
• Dışadönüklük ve deneyime açıklık: Daha düşük tükenme, daha güçlü kişisel başarı hissi.
• A tipi kişilik: Mükemmeliyetçi, rekabetçi yapı → tükenmişlik riski yüksek.
• Kontrol odağı:
o Dış kontrol (şans, kader): Tükenmişlik daha fazla.
o İç kontrol: Daha düşük tükenme.
• Dayanıklılık (hardiness): Stresle baş etmeyi kolaylaştırır, tükenmeyi azaltır.
1.4. Benlik Saygısı
Benlik saygısı yüksek olanlar:
• Daha az duygusal tükenme yaşar,
• Daha fazla kişisel başarı hisseder.
Benlik saygısı, tükenmişliğin hem nedeni hem de sonucu olabilir.
2. ÖRGÜTSEL FAKTÖRLER
Tükenmişliğin en güçlü belirleyicileri genellikle iş ortamına ilişkindir. Bunlar:
• Aşırı iş yükü, uzun çalışma saatleri
• Rol belirsizliği ve rol çatışması
• Düşük ücret, ödül–ceza dengesizliği
• Yetersiz geri bildirim
• Yönetici ve çalışma arkadaşlarıyla çatışma
• Özerklik eksikliği, kararlara katılamama
• Fiziksel koşulların yetersizliği
• Sosyal destek eksikliği
• İşte ilerleme fırsatlarının azlığı
• Müşteri yoğunluğu
TÜKENMİŞLİĞİN SONUÇLARI
Tükenmişlik hem birey hem aile hem de örgüt açısından önemli olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Literatürde tükenmişlik belirtileri aynı zamanda tükenmişliğin sonuçları olarak da değerlendirilmektedir. Bu bölümde tükenmişliğin etkileri bireysel, örgütsel ve aile yaşamına ilişkin sonuçlar olmak üzere üç başlık altında ele alınmaktadır.
3.1 Tükenmişliğin Bireysel Sonuçları
Tükenmişlik, uzun süreli stresin etkisiyle kişide bitkinlik, tükenme ve enerji kaybına yol açar. Bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucunda sık hastalanma, uyku bozuklukları, baş ağrıları ve psikosomatik belirtiler ortaya çıkabilir. Bu fiziksel belirtiler zamanla kaygı, depresyon, çaresizlik ve özgüven kaybı gibi psikolojik sorunlara dönüşür.
Bireyin işteki başarısı ve kendine saygısı azalır; düşük performans, iletişimde bozulma, işten soğuma ve işten ayrılma eğilimi görülebilir. Tükenmişliğin yarattığı gerginliği azaltmak amacıyla sigara, alkol veya ilaç kullanımına yönelme gibi sağlıksız başa çıkma davranışları da artabilir. Bazı bireyler ise “yeterli olduğunu kanıtlama” çabasıyla gereğinden fazla riskli davranışlar sergileyebilir. Genel olarak tükenmişlik bireyin yaşam kalitesini ciddi biçimde olumsuz etkiler.
3.2 Tükenmişliğin Örgütsel Sonuçları
Tükenmişlik, örgütlerde işin niteliği ve niceliğinde düşüşe yol açarak verimliliği olumsuz etkiler. Bireyin örgütsel amaçlara ilgisi azalır, kurallara karşı kayıtsızlık görülür ve çalışan motivasyon kaybı yaşar. Bu durum iş performansında düşme, devamsızlık, geç kalma, erteleme ve iş kazalarında artış gibi sonuçlara neden olur.
Ayrıca tükenmiş çalışanlar örgütsel bağlılıkta azalma, işten ayrılma isteği ve çalışan devir hızında artış gibi sonuçlar doğurur. İşten ayrılmak isteyen ancak enerjisi olmayan bireylerin isteksizce işte kalması da işyeri atmosferini olumsuz etkiler. Kişilerarası çatışmaların artmasıyla tükenmişlik adeta örgüt içinde bulaşıcı bir süreç haline gelir. Sonuç olarak tükenmişlik örgüte hem doğrudan hem de dolaylı maliyet yüklemektedir.
3.3 Tükenmişliğin Aile Hayatına Dair Sonuçları
Tükenmişlik işten eve taşınarak aile yaşamını da olumsuz etkiler. Gerginlik, öfke ve duygusal yıpranma, aile ilişkilerinde iletişim bozukluklarına, çatışmalara ve uzaklaşmaya yol açar. Birey, duygusal tükenme nedeniyle eşini ve çocuklarını ihmal edebilir; bu durum aile üyelerinde yalnızlık ve kırgınlık hissini artırarak karşılıklı suçlamalara yol açar.
Aile içi gerginliğin artması çift ilişkilerinde kopma, boşanma ve ebeveyn–çocuk bağında zayıflama gibi ciddi sonuçlar doğurabilir. Öte yandan aileden alınan sosyal destek, tükenmişlik düzeyini azaltarak birey için koruyucu bir faktör görevi görür. Dolayısıyla iş ve aile yaşamı karşılıklı olarak birbirini etkilemektedir.
TÜKENMİŞLİKLE BAŞA ÇIKMA YOLLARI
Tükenmişlik hem bireysel hem de örgütsel düzeyde ortaya çıkan çok yönlü bir sorundur. Bazı araştırmacılar tükenmişliği örgütsel bağlamda ele alırken, bazıları bireyin çalışma biçimi ve tutumlarından kaynaklandığını belirtmektedir. Bu nedenle başa çıkma stratejileri iki temel düzeyde incelenir: bireysel ve örgütsel.
4.1 Bireysel Düzeyde Başa Çıkma Yolları
Bireysel stratejiler, kişinin kendi duygu, düşünce ve davranışlarını yönetmesine dayanır.
Tükenmişlik hakkında bilgi sahibi olmak, kendini tanımak, gerçekçi hedefler koymak ve stres yönetimi tekniklerini öğrenmek bireyin dayanıklılığını artırır. Nefes ve gevşeme egzersizleri, düzenli uyku ve beslenme, spor, müzik, seyahat, hobi edinme, mizah kullanma ve zaman yönetimi becerilerinin geliştirilmesi sık önerilen yöntemlerdir.
Sosyal destek de bireysel başa çıkmanın en güçlü koruyucu faktörlerinden biridir. Aile, arkadaşlar ve çalışma arkadaşlarından alınan destek, duygusal yükü hafifletir, kişinin gerginliği ile baş etmesini kolaylaştırır ve sorunlara daha objektif yaklaşım sağlar.
Bazı durumlarda işten kısa süreli uzaklaşma, iş değişikliği, monotonluğun azaltılması ve kişisel gelişim ortamlarına katılma bireyin tükenmişlik riskini azaltır.
Ayrıca; bilgi sahibi olmak, kendini tanımak, gerçekçi beklentiler oluşturmak, nefes ve gevşeme tekniklerini uygulamak, sosyal destek almak, hobi edinmek, zamanı doğru planlamak ve gerekli durumlarda işin yapılış şeklini değiştirmek başa çıkma yolları arasındadır.
4.2 Örgütsel Düzeyde Başa Çıkma Yolları
Örgütsel stratejiler, çalışma koşullarının iyileştirilmesini ve tükenmişliğin yapısal nedenlerinin azaltılmasını amaçlar. Bu düzeyde uygulanan yöntemler genellikle daha kalıcıdır ve örgüt genelinde tükenmişliğe karşı dayanıklılığın gelişmesini sağlar.
Çalışanların iş yükünün dengelenmesi, görev ve sorumlulukların açık şekilde tanımlanması, başarıların takdir edilmesi, adil ödül ve terfi sistemleri oluşturulması tükenmişliği azaltır. Kararlara katılımın artırılması, takım çalışmalarının desteklenmesi, etkili iletişim kanallarının kurulması ve pozitif geri bildirim verilmesi örgütsel iyilik hâlini güçlendirir.
Ayrıca hizmet içi eğitim programları, danışmanlık hizmetleri, sosyal etkinlik olanakları, dinlenme sürelerinin düzenlenmesi ve uzun çalışma saatlerinin azaltılması çalışanların tükenmişlik riskini düşürür. Görev değişimi, yetki devri ve yönetim desteği de örgütsel başa çıkmanın önemli araçlarıdır. Ayrıca; kaynak ve destek sağlama, iş yükünü eşit dağıtma, örgütsel iletişimi güçlendirme, gelişim fırsatları sunma, sosyal destek mekanizmaları kurma ve sağlıklı çalışma ortamları yaratma şeklinde ifade edilmektedir.
Sonuç olarak tükenmişlik; bireysel bir zayıflık ya da geçici bir yorgunluk değil, çağdaş çalışma hayatının yapısal dinamiklerinden beslenen sistematik bir sorundur. Bu nedenle bireysel, örgütsel ve toplumsal düzeyde olmak üzere bütüncül stratejiler gerektirmektedir. Tükenmişliğin erken fark edilmesi, etkili başa çıkma yöntemlerinin uygulanması ve sağlıklı çalışma koşullarının oluşturulması, hem çalışanların iyi oluşunu hem de örgütlerin sürdürülebilirliğini güçlendirecek temel adımlardır.

01 Aralık 2025 09:55

01 Aralık 2025 10:31

02 Aralık 2025 10:26

03 Aralık 2025 03:51