Haydar Uzunyayla
Kategori: Sosyal Bilimler - Tarih: 24 Kasım 2025 19:38 - Okunma sayısı: 116
Hemen her hafta olmazsa bile, birkaç hafta veya ayda üç beş defa falanca yerde, falanca sokakta bir kadın öldürüldü haberlerini sıkça duyar olduk. Öldürülenler de sırf kadın oldukları için eylemin adını, “Kadın cinayetleri” olarak hafızamıza kazıyoruz.
Gerekçelere baktığımız zaman, cinayetleri işleyenlerin ortak özellikleri genel olarak şöyle sıralanıyor: Tartışma, aldatma, kıskançlık, namus, töre, ekonomik, psikolojik sorunlar, boşanma talepleri gibi bir yığın aptalca söylem vs…
Birini öldürmenin gerekçesi her zaman vardır. Hatta bazen gerekçesiz de öldürebiliyorlar.
-Bunlar ruh hastaları mı ya da hepsi birer sapkın mı?
Soruları karşılayan cevaplar birden fazladır, ama esas olarak bunlar arkaik kültürle beslenmiş, niteliksiz değerler içinde yoğrulmuş niteliksiz kişiliklerdir. Kendilerine ‘hayır’ denilmesine tahammülsüzdürler. Kendilerinden emindirler… Üstün olduklarına inanırlar ve bizleri yönetiyorlar. Evet, yanlış duymadınız… Bizleri yönetiyorlar. (Ufkumuzu genişletip aileden başlayarak, basamak basamak yukarı çıktığımızda karşımızda HİTLER’i, NERON’u ve tarihte kendilerine yer bulmuş çarpık yöneticiler görebiliriz.) Ve biz nitelikli insanlar bunların şiddet ve gözü dönmüşlüğü karşısında geri çekiliyoruz. Bizi sefalete, yıkıma sürüklüyorlar; bilgi ve donanımımıza düşman kesiliyorlar. Mekan ve zamanda özgür olmak istediğimizde, şiddetle karşılık veriyorlar ve çok zaman sesimizi çıkaramıyoruz. Neden bu haldeyiz peki? (Düşük seviyeli insanlar tarafından yönetilmenin sırrını asla çözemeyeceğiz.- JEAN EDMOND SYRUS ROSTAND)
Bu rolü kimler veriyor bunlara?
-Üstünlük rolünün ilk basamağında anne vardır. Oğlunu yücelten annenin davranışı sokak, mahalle, çevre vasıtasıyla pekişir, güç egemen (erkek) değerler yaratılır ve kabul görür. Böyle olunca, gücü
eline geçiren her şeyi kendine hak olarak görmeye başlar ve ‘hayır’ denilmesine çıldırır. Çünkü yetki onundur… Otoritenin sahibi odur. Şimdi birdenbire ölümsüzlüğü elinden alıp, onu ölümlü faniye dönüştürmek olacak iş mi? Bilgi, enformasyon, iş hayatına katılım gibi fırsatlara sahip olup hayatı sorgulamak da neyin nesi? Tahakküm kurmaya alışkın bana, hegemonyama baş kaldırmak ne demek? Nerden çıktı bunlar?
Dünyanın her yerinde kadın cinayetlerinin gerekçesi, aşağı yukarı benzerdir. Kadın, yaşamın görev dağılımını ve eşitliğini sorgulamaya başlayınca şiddet artıyor. Bunu hayatın her alanında görüyoruz. Geleneksel yaşam formları; inanç, namus, din ve ötekiler şiddet uygulamaya meşruiyet kazandırabiliyorlar. Öfke, çocukluktan gelen travmalar, ailedeki eksik ve yanlış davranışlar, kişilik bozuklukları şiddeti besliyor. Ve bu oluşumlardan devletler de en az caniler kadar sorumludurlar. Çünkü erkek egemen politik söylemler, yöneticilerin, tarikat-cemaatlerin vs. bakış açıları, kadını geri planda kalmaya teşvik ediyor.
-Kadının kaç çocuk doğuracağı bile iktidar sahibi tarafından öğütleniyorsa, üzerinde durup düşünmek gerekiyor.
-Yoksulluk ve cehalet ötekileştirmeyi derinleştiriyor. Yalnızlaşma, yabancılaşma artıyor. Dizi filmler, medya, sokaklar ayrımı derinleştiren anlatımlarla dolu. Eğitim sistemi de böyle… Hatta kadını eğitim dışına çıkaran girişimler gündeme alınabiliniyor.
*****************
Yukarıda anlattığımız kadın cinayetlerinin toplumsal nedenleri yanında, tamamen bireyin iç dünyası kaynaklı nedenler de vardır. Bunlar:
-Eğer gerçekten şahıs, sapkın dürtülere sahipse, hem insani hem hayvani davranışları içinde taşıyorsa, ötekine zarar verebiliyor. Hayvani özellikler baskın kişilik haline gelince, geriye doğru gidiş başlar. Bu durumda can almak, talan ve yıkımda bulunmak normal ve hak tanımaz hale gelir. (Kendimden çok seviyordum, el üstünde tutuyordum. Rahatı için her şeyi yapıyordum) derken, sözünü ettiği değer, karşı tarafa verdiği değerden ziyade, kendi varlığına atfettiği
değerdir, ama yıllarca, bazen bir ömür, içindeki bu gerçeği gizler. Çünkü sorunlu insan, davranış ve eylemindeki esas gerçeği dışa vurmaz. İçindeki gerçek suskun, sessiz, pusuda bekler; günü gelince açığa çıkar ve açlığını gidermeye başlar.
- “Ya benimsin ya kara toprağın” demek, hem arzularına hem de otoritesine esir olmaktan başka anlam taşımaz. Bunun diğer bir adı, zevki korumak ve kullanmak isteğidir. Çünkü zevkten yoksun kalacak biri ölçüyü kaçırabiliyor. Akılsız, ahlaksız, zalimlik dolu canavara dönüşebiliyor. İnsanın en kötü yanlarından biri, zevki atık madde haline dönüştürmesidir. Atık zevklere yaşamında belirleyici rol yükleyen birinin gideceği yer mutsuzluktur ve yığınla insan bunun oyuncağı durumundadır. Oysa:
-Zevkin esiri olmakla değer vermek farklı şeylerdir ve biri diğerinden çok uzaktır.
-Zevk düşkünlüğü ve sevmek de aynı kefede tartılamaz.
*********************
Kadın ve erkek arasındaki bağ, taraflardan birinin keyif, tutku ve istemlerine bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. Ağırbaşlı, akıllı olmak zorundadır. Başıboş davranışlar ve doyumlar üzerinde ilişki yürütülemez. Kadın da erkek de birden fazla zararlı, kusurlu davranışı barındırabilir, ama bu cani ve sapkın olmaya kadar vardırılamaz.
- Aynı çatı altında yaşayan iki insanın birbirini yemesi acınılacak bir durumdur. İki kişiden birinin ötekine efendi olması akıl dışılıktır. Her şeye burnunu sokan bir efendiden ne dindarlık ne sevgi, saygı ne de hak hukuk beklenebilir.
-Yararsız, etkisiz tartışmalar sonuç vermez. Bir kusur eğer gerçekten kusursa, onu yaratan koşulları sorgulamak gerekiyor. Karı-koca ilişkisi akla yakın ölçülerle, çabalarla düzen bulur. Öfke insana yolunu kaybettirir ve tüketir… (Sesinin tınısı bozuktu. Sabrım taştı, sözleri sinirimi bozdu) gibi ahmakça gerekçelerle cinayet işlenmez.
-Bilgisizlik kusur yaratır. Eğitim ve bilgi ise kusuru alır, yaraları ve üzüntüleri iyileştirir. Bozuk töreler, gelenekler ve arızalı şartlarla yaşamı devam ettirmek zarardır. Bunun gibi boş gururlar da zarar verir ve vicdanımızın sesini dinlemeye engel olur. Oysa vicdan insanın en iyi taraflarından biridir.
-Herkesin yapabileceği bir işi, kadın ya da erkeğe sınırları çizilmiş görevler olarak sunmak yanlış ve kasıtlıdır. Benzeri gibi kadının erkeğe tabi olduğu fikri ile birliğin eşitlik ve hak dışında mülkiyet ilişkisi üzerinden kurgulanması da yanlıştır.
-Bütün eşitsiz ilişkilerin panzehiri, her zaman olduğu gibi tekrar ve yeniden eğitimle iyileşir. Çünkü eğitim insanı nesneleştiren ideoloji ve oluşumlara karşı güvencedir.

01 Kasım 2025 14:05

05 Kasım 2025 11:21

02 Kasım 2025 17:32

16 Kasım 2025 17:49
18 Kasım 2025 19:36

08 Kasım 2025 13:37

14 Kasım 2025 21:37

23 Kasım 2025 10:35

01 Kasım 2025 22:43

01 Kasım 2025 14:21