BÜTÜN YOLLAR EĞİTİME ÇIKIYOR
Yunan mitolojisine göre Fenike kralı Agenor’un güzel kızı Europa, tanrıların tanrısı Zeus’u kendisine aşık eder. Zeus, görkemli bir boğa kılığına girerek Europa’nın arkadaşlarıyla çiçek topladığı sahile gelir. Europa boğanın cazibesine kapılır, sırtına biner ve Zeus onu bir anda denizleri yara yara Girit’e götürür. Europa’yı aramak için yollara düşen kardeşleri ise onu bulamaz fakat yolları boyunca birçok yeni şehir kurarlar.
Bu mitolojik öykü, aslında Avrupa’nın nasıl şekillendiğinin sembolik bir anlatımıdır:
Arayış → Yolculuk → Keşif → Yeni medeniyetler…
Tarih bize gösterir ki, insan hangi amacı arıyorsa, yol boyunca kurduğu medeniyet onun aynasıdır.
Bugün insanoğlunun en büyük arayışı ise çok nettir: EĞİTİM…
Çünkü bütün yolların çıktığı yer, sonunda hep aynı kapıdır: İnsanı inşa etmek.
DOĞU’DAN BATI’YA MEDENİYET TAŞIYAN GÜÇ: EĞİTİM
Finike dilinde batıya “akşam ülkeleri”, doğuya “sabah ülkeleri” deniyordu. Güneş her sabah doğudan doğuyor, ışığını batıya taşıyordu.
Tarihin bütün dönemlerinde bilgi de böyle taşındı:
Doğudan batıya doğru…
Çin’den Mezopotamya’ya, Orta Asya’dan Anadolu’ya, Selçuklu’dan Osmanlı’ya…
İnsanlığın düşünce yapısını şekillendiren her büyük dönüşümün merkezinde eğitim, öğretim, kültür aktarımı ve insan yetiştirme anlayışı vardı.
Bugün de değişmeyen tek gerçek budur:
Bir ülkenin kaderi okullarında yazılır.
NEREYE BAKARSAK BAKALIM: SON DURAK EĞİTİM
Medeniyetin yolları eskiden Roma’ya çıkardı; bugün ise gelişmişlik, huzur, adalet ve refahın yolu kesintisiz olarak eğitime çıkmaktadır.
Çünkü;
- Ekonominin temeli eğitimdir.
- Kültürün temeli eğitimdir.
- Demokrasinin temeli eğitimdir.
- Bilimin temeli eğitimdir.
- Toplumun geleceği ise tamamen öğretmenin elindedir.
Eğitime yapılan yatırım, geleceğe yazılan mektuptur.
EĞİTİMİN EN BÜYÜK GÜCÜ: BİRLİKTE FİKİR ÜRETEBİLMEK
Bir grup insanı bir araya getirin; birine fikirleri yazma görevini verin.
Bu işleme beyin fırtınası diyoruz.
Yıllardır uygulanır, fakat her zaman aynı verimde sonuç alınmaz.
Bazı gruplar çekingen, bazıları katılımsız, bazıları ise hâlâ “yanlış söyleme korkusu” taşır.
Tıpkı sınıftaki öğrenciler gibi…
Oysa her öğretmen bilir ki:
- En sessiz öğrencinin bile söyleyecek bir sözü vardır.
- En geri planda duran öğrenci bazen en parlak fikri üretir.
- Katılımcılık olmazsa öğrenme eksik kalır.
Bir eğitim sistemi öğrenciyi dinlediği,
Bir öğretmen öğrenciyle birlikte düşündüğü,
Bir okul fikrin değerini koruduğu sürece güçlenir.
EĞİTİMDE ASIL TEHLİKE NEDİR?
Bazı düşünürler der ki:
“Beyin fırtınasının amacı yeni fikir üretmek değil; daha önceden verilmiş kararların onaylanmasını sağlamaktır.”
Ne kadar tanıdık geliyor değil mi?
Eğer eğitim sistemi:
- Sorgulamayı değil itaati,
- Düşünmeyi değil ezberi,
- Katılımı değil ezberci disiplini,
- Üretimi değil sınav performansını
ödüllendirirse…
O zaman öğrenciler kendi fikirlerini değil, başkalarının oluşturduğu fikirleri tekrar eden bireylere dönüşür.
Eğitimin en büyük açmazı budur.
GRUPLARI SERBEST BIRAKIRSANIZ…
“Grupları kendi hâline bırakırsanız kötü iş çıkarırlar,” der bazı sosyal psikologlar.
“Delilik bireyler için istisna, gruplar için kuraldır.”
Eğitim, işte bu yüzden yönlendirilmeye, planlamaya, rehberliğe ve liderliğe ihtiyaç duyar.
Bir ülkenin öğretmenleri, yöneticileri ve anne-babaları aynı yöne bakıyorsa:
- çocuk güçlenir,
- okul güçlenir,
- toplum güçlenir.
Aksi hâlde eğitim, duvarları örülmüş bir labirente dönüşür.
HAYDİ GELİN YENİ ŞEHİRLER KURALIM: EĞİTİMİN ŞEHİRLERİ
Mitolojik hikâyede Europa’yı arayan kardeşler onu bulamadı ama yol boyunca yeni şehirler kurdu.
Biz de bugün aynı çağrıyı duyuyoruz:
Yeni şehirler kuralım… ama bu kez taşla değil, bilgiyle.
Yeni yollar yapalım… ama asfaltla değil, düşünceyle.
Yeni medeniyetler inşa edelim… ama silahla değil, eğitimle.
Adını da hep birlikte koyalım:
Birlik, beraberlik, kardeşlik ve sevgi.
Çünkü bütün yollar gerçekten de eğitime çıkıyor.
Yusuf COŞAR
Uzm. Öğretmen