“MESLEĞİM HAYATIM” PROJESİ VE EĞİTİMDE “MESEM” GERÇEĞİ

Fikir Yazıları - Hasan TURUNÇ

“MESLEĞİM HAYATIM” PROJESİ

VE EĞİTİMDE “MESEM” GERÇEĞİ

20 Kasım’da Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlamamızın üzerinden henüz üç hafta geçmedi ve daha birkaç gün önce 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutlayıp okullarımızda İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni yüksek sesle okuyarak panolarımızı konuya dair şatafatlı görsellerle süsledik. 18 yaşından küçük her bireyin çocuk olduğunu ve ülkemizin de altında imzalarının olduğu Uluslararası sözleşmeler gereğince tüm çocukların insanca yaşam haklarından eşit eğitim haklarının sağlanmasına, sağlık güvencelerinden her türlü kötülük, şiddet ve zorbalıktan korunmalarına kadar tüm sorumluluğun devlete ait olduğunu yeniden hatırladık. Hatırladık hatırlamasına da devletin bu sorumluluğuna rağmen resmi rakamlara göre ülkemizde 8 milyon 700 bin çocuğun yoksulluk nedeniyle hiç de sağlıklı olmayan koşullar altında yaşam mücadelesi verdiğini ve hergün sayısız çocuğun kötü muamelelere maruz kaldığını hep birlikte yüksek sesle haykıralım ki bu acı gerçeği unutmayalım, unutturmayalım.

MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) Nedir?

Ülkemİzde eski adıyla Çıraklık Eğiim Merkezi olarak bilinen yapı, 9 Aralık 2016 yılında alınan kararla Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) olarak değiştirilmiştir. 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 26. maddesine ilaveten örgün ve zorunlu eğitim veren kurumlar kapsamına alınmıştır. MESEM programı sermayenin Milli Eğitim Bakanlığıyla el ele vererek devlet katkısını da arkasına alıp çocuk işçiliğini “Mesleğim Hayatım” adıyla teşvik ettiği büyük bir projeye dönüşmüştür. Yıldan yıla yoksullaşan topluma aşağıdaki maddeleri avantaj olarak sıralayıp sistemin cazibesini arttırmayı hedefleyen iradenin 2022 yılında koyduğu bir milyon mesleki eğitim öğrencisi hedefine çoktan ulaştığını görmekteyiz. Önce lisede sınıf geçmeyi zorlaştıran değişiklikler yapıp ardından sınıf tekrarına kalan öğrencilere nakil yoluyla MESEM’e geçiş yapmaları halinde af getirerek “lütufta bulunan” bakanlığın bu uygulamaları, eğitim hakkından yoksun bırakılıp sisteme dahil olmak zorunda kalan çocuk işçi sayısında büyük bir artışa sebep olmuştur.

MESEM’in “Avantajları!”

  1. 39 Alan ve 193 Farklı Dalda Mesleki Eğitim İmkanı
  2. % 88 Oranında İstihdam İmkanı
  3. İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sigortası
  4. 9, 10 ve 11. Sınıf Öğrencilerine Asgari Ücretin %30’u Oranında Devlet Katkısı
  5. 12. Sınıf Öğrencilerine Asgari Ücretin % 50’si Oranında Devlet Katkısı
  6. Kalfalık Belgesi
  7. Ustalık Belgesi
  8. Usta Öğreticilik Belgesi
  9. Meslek Lisesi Diploması
  10. İşyeri Açma Belgesi

MESEM’in Görünen Yüzü

Mesleki Eğitim Merkezi öğrencileri haftada 1 gün okullarda teorik eğitime tabi tutulurken, haftanın 4 günüyse işletmelerde beceri eğitimi alırlar. Bu kapsamda eğitim almak isteyenlerin 81 ilimizde bulunan Mesleki Eğitim Merkezlerinden herhangi birine kayıt olmaları gerekir. 14 yaşını dolduran, ortaokul mezunu, sağlık durumunun yapacağı meslek için elverişli olduğunu raporla belgelendiren ve kayıt olacağı alanda faaliyet gösteren bir işletmeyle sözleşme imzalayan adayların kaydı gerçekleştirilir. Buraya kadar süreç normalmiş gibi görünse de perde arkasında yaşananlar durumun hiç de öyle olmadığını kanıtlar nitelikte.

MESEM’in Gerçek Yüzü

Kendi yükseköğretim kurumlarından mezun ettiği ve gerek örgün gerek yaygın eğitim kurumlarında yine kendi görevlendirdiği öğretmenleri; Ücretli, Sözleşmeli, Kadrolu, Uzman ve Başöğretmen sıfatlarıyla ayrıştırarak sıklıkla niteliklerini sorgulayan, itibarlarını zedeleyen, adeta kendi verdiği diplomaları yok sayan Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri ile örgün eğitim ortamlarında güven içinde nitelikli eğitim gören öğrencileri alıp kendi eliyle hiçbir formasyon eğitimine ve pedagojik bilgiye sahip olmayan kişilerin sadece mesleki bilgisine güvenerek sağlıksız sanayi ortamlarına adeta “Eti de Kemiği de Senin” diyerek teslim eden kurum yetkilileri farklı kişiler midir, yoksa kurum da kişiler de aynı olup bu yaşananlar yaman bir çelişkiden ibaret midir?

Bugün sanayide bir işletme sahibi ülkenin ağır vergi sistemi içerisinde varolma mücadelesi verirken çalıştıracağı sigortalı ve en az asgari ücretli bir yetişkinin maliyetini üstlenmek yerine sigortalarını da maaşlarını işsizlik fonundan devletin karşıladığı 3 Mesleki Eğitim Merkezi öğrencisini istihdam etmeyi daha makul bulmaktadır. Ayrıca hiç tanımadığımız bu insanların vicdanına mahkum edilen her çocuk işçi ağır koşullar altında, mesai süresinin çok üstünde, bir yetişkin gibi çalıştırılmakta, can güvenliği Allah’a emanet aç-susuz emeği sömürülmekte, eğitim hakkından mahrum bırakılmakta, şiddete-zorbalığa maruz kalmakta ve en acısı da onca zorluğa dayanabilenlerin devlet katkısı hesaplarına yattığı gün kimi ustalar tarafından bir kısmı ya da tamamı gaspedilmektedir.

MESEM’in Geleceği

Bu acımasız sistem sermayedarların insan gücü ihtiyacını işlerine geldiği gibi temin edip giderek yoksullaşan halkın çocuklarının emeğini diledikleri şekilde sömürebildiği müddetçe elbette ki egemenler tarafından desteklenmeye devam edecektir. Üstelik sisteme kayıtlı olup sayıları milyonu geçen çocuk işçi ordusunu daha da büyüterek, şiddetini arttırarak, mecbur ederek, daha çok can yakarak...

Sistemin Organize Sanayi Bölgelerinde kurulacak büyük kamplarda barındırılacak çocukların 10 yaşından itibaren yetiştirilip 7/24 çalıştırılması yönünde yeniden düzenlenerek hayata geçirilmesi konuşuluyor ki bu bir felaket olur.

Türkiye Yüzyılı Mesleki ve Teknik Eğitim Zirvesi

İstanbul’da düzenlenen ve Milli Eğitim Bakanı’nın da katıldığı zirve birtakım eylemlere sahne oldu. MESEM’e karşı çıkan, çocuk işçiliğini reddeden ve ağır iş koşulları nedeniyle hayatını kaybeden çocuk işçileri hatırlatarak protesto haklarını kullanan 4 öğretmen gözaltına alınırken çoğu Marmara ve Boğaziçi öğrencisi 16 genç ters kelepçe takılarak tutuklandı.

Sonsöz

Sadece bu sene 85 çocuk iş cinayetlerine kurban gitti.

Sadece bu sene 16 MESEM öğrencisi ağır iş koşulları nedeniyle hayatını kaybetti.

Ve bir MESEM öğrencisin mektubunun son cümlesi:

“17 yaşındayım ama içimde 40 yaşında birinin yorgunluğu var!”

Hani “Güzel günler göreceğiz çocuklar” diye yazmıştın Nazım Usta

Hani “Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar” diye haykırmıştın Edip Abi

İkiniz de gittiniz, yoksunuz artık

Bense yoruldum fakir fukaraya ekmek diye umut satmaktan

Peki söyler misiniz bana

Kime inanacak bu çocuklar şimdi....

hasanturunc47@gmail.com

Hasan TURUNÇ