Karanlık Akademi: Üniversiteler Ölürken Kim İzliyor?
Peter Fleming’in “Karanlık Akademi: Üniversiteler Nasıl Ölür” kitabı üzerine genel bir değerlendirme.
Koç Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan ve Akın Emre Pilgir’in Türkçeye çevirdiği Karanlık Akademi, yalnızca akademisyenlere değil, bilgiye, eğitime ve topluma inanan herkese yöneltilmiş bir çağrı niteliğinde. Peter Fleming’in kalemi hem bir akademisyenin içsel isyanını hem de soğukkanlı bir entelektüel eleştiriyi taşıyor. Bu kitap, üniversitelerin nasıl öldüğünü değil, bizlerin bu ölümü nasıl sessizce izlediğini sorguluyor. Covid-19 pandemisiyle birlikte hepimiz yeni bir dünyanın eşiğinde bulduk kendimizi. Ancak Fleming’in hatırlattığı üzere, kimi kurumlar için o eşik zaten çoktan aşılmıştı. Üniversiteler de onlardan biriydi.
Yazar, Karanlık Akademi: Üniversiteler Nasıl Ölür adlı kitabında bu çöküşü pandemiyle birlikte görünür hale getiren sarsıcı bir gerçekliğe vurgu yapıyor. Fleming’e göre üniversiteler, zaten uzun zamandır ağır biçimde hastaydı, salgın sadece ölüm raporunu imzalamaktan ibaretti.
Kitabın merkezinde, modern yükseköğretimin geçirdiği şirketleşme sürecine yönelik keskin bir eleştiri var. Artık üniversiteler bilgi üretme, eleştirel düşünme ya da toplumsal fayda gibi ideallerin değil, büyüme, verimlilik ve gelir tablolarının etrafında efor sarf ediyor. Akademisyenler tutkularının değil, performans göstergelerinin peşinde koşmak zorunda bırakılıyor. Akademide kadrolu istihdamın yerini güvencesiz sözleşmeler alırken özgür düşünce korkuya, meraka dayalı öğrenme ise rekabete teslim oluyor.
Fleming’in pandemi döneminde gözlemlediği manzara, bu dönüşümün en net özeti. Üniversiteler bir gecede sanal platformlara taşınırken, teknoloji devrimi olarak pazarlanan bu süreç aslında uzun süredir devam eden ticarileşmenin tekrar ifadesinden başka bir şey değildir. Ayrıca akademisyenlerin tükenmişliği, yöneticilerin otoriterleşmesi, dedikodunun politik diyaloğun yerini alması… Tüm bu olgular birleştiğinde karşımıza çıkan manzara, Fleming’in deyimiyle Zombi Üniversiteler çağının habercisi oluyor. Yani hâlâ ayakta görünen ama ruhunu çoktan kaybetmiş kurumlar.
Neoliberal rekabetin rüzgârında savrulan akademi, Fleming’e göre artık kendi mezarını kazıyor. En çarpıcı tespitlerinden biri ise şu cümlede özetleniyor: “Modern üniversiteler, pandemi darbesini yemeden önce de ölümün eşiğindeydi. Covid-19 sadece o ölümü görünür kıldı.” Fleming’in tespiti sadece akademiye değil, çağımızın bilgiyle kurduğu ilişkiye de ayna tutuyor. Çünkü mesele yalnızca üniversitelerin çöküşü değil; bilginin, düşüncenin ve merakın piyasa ekonomisine teslim edilmesidir. Karanlık Akademi bu nedenle bir uyarı metni olduğu kadar bir vicdan çağrısıdır. Belki de Fleming’in asıl sorduğu soru şu: Üniversiteler ölürken, biz ne yapıyoruz?
Dr. Fatih SOLMAZ