1) Aile içi güç dinamikleri ve ilişkilerdeki eşitsizlikler göz önüne alındığında güçlü kadın olgusu üzerine oluşan beklentiler konusunda düşünceleriniz nelerdir?
Küreselleşen Dünya Düzeninde rekabetin giderek arttığı malumumuzdur. Daha güçlü, daha demokratik, daha gelişmiş olmak veya görünmek adına kadın temsilinin de oransal olarak artması beklenirken psikolojik etkilerini de kabul etmek gerekir. Antropolojik evrimde cinsler arasındaki fiziksel dezavantajların giderek azalması ardından, bir rövanş alınırcasına kadın cinsine yönelen bir yüceltmeden söz edebiliriz. Toplumsal hayat içerisinde kadına yönelen bu “dengelenme” beklentisi, ultra süper kadın modellenmesine yol açmış olabilir. Güçlü kadın; “erkek gibi kadın” değildir, olmak zorunda değildir, hatta olmamalıdır. Aile dinamiklerinin kadına yüklediği sabırlı, fedakar, şefkatli rol ile çelişen “güçlü kadın” modeli karşısında kadın; kendi özgün kimliğini var etme adına daha cesur ve istekli olmalıdır.
2) Karma eğitim sisteminde cinsiyet eşitliğini güçlendirmek için yapılabilecek değişikler nelerdir?
Cinslerin birlikte eğitilmesi noktasında en büyük direnç bizzat Milli Eğitim Bakanlığı kaynaklıdır. Aklın ve bilimin ışığında bir defans gösterecek isek yapacağımız şey bakanı, bakanlığı ve nihayetinde iktidarı değiştirecek şekilde muktedir olmak zorundayız. Müfredatta tuzakları ayıklamak, ders kitaplarında metinleri veya resimleri eleştirmek son derece romantik eylemler olarak var olabilir. Cinsiyet eşitsizliğini kurgulayan akıl değişmedikçe akıbet değişmeyecek.
3) Kültürden kültüre toplumsal cinsiyet normlarının farklılık gösterdiği düşünüldüğünde, toplumsal dönüşüm için kültürel duyarlılık nasıl dikkate alınmalıdır?
Cinsiyet normları toplumdan topluma farklılık gösterse de kültürel farklılıkların etkisi giderek gücünü kaybetmektedir. Bilişim teknolojilerinin gelişmesiyle büyük bir köye dönüşen Dünya, duyarlılıklarını paylaşmakla kalmayıp tepkilerini yansıtırken oldukça cömert davranmaktadır. İktidarlar; kendi yönetim erkleri ve sınırları dışına taşabilecek etkileri olan kararları alır ve uygularken kültürel duyarlılıkları geniş ölçüde dikkate almak zorundalar. Muktedir olmanın şehvetiyle, kendi kültürün dinamiğine de güvenerek bir cinsiyet normunun aleyhine aksiyon alınırsa bunun küresel tepkileri yıkıcı olacaktır.