Hasan Güneş: Sayın Abdurrahman Tanrıöğen; Söyleşi teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür eder, saygılar sunarım. Sayın hocam okullarda öğretmenlerin kendini gerçekleştirme ihtiyacının karşılandığını söyleyebilir misiniz?
.
Prof. Dr. Abdurrahman Tanrıöğen: Türkiye’de okullarda öğretmenlerin kendini gerçekleştirme ihtiyacının (Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nin en üst basamağı) ne ölçüde karşılandığını söylemek, oldukça tartışmalı ve bağlama göre değişen bir konudur. Türkiye’de öğretmenlerin “kendini gerçekleştirme” / üst düzey ihtiyaçlarının (otonomi, mesleki anlam, yaratıcılık vb.) okul bağlamında ne ölçüde karşılandığına dair çok sayıda araştırma var ve çoğu çalışma bu ihtiyaçların tam olarak karşılanmadığını; özellikle özerklik, mesleki gelişim ve yeterlik algısında eksiklikler bulunduğunu rapor etmektedir. Bu araştırmaların bazıları nitel, bazıları da derleme türünde çalışmalardır. Bu soruya evet ya da hayır şeklinde yanıt vermek yerine, önce kendini gerçekleştirmenin kavram olarak anlamını sonra da bu ihtiyacın karşılanabilmesi için gerekli olan koşulların neler olduğu konularına değinmek daha doğru olacaktır.
.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üst basamağında bulunan “kendini gerçekleştirme”nin çok fazla tanıma yapılabilir. Kendini gerçekleştirme genel olarak bireyin gizil güçlerini tam olarak kullanabilmesi, yaratıcılığını ortaya koyabilmesi, mesleğinde ve kişisel yaşamında anlamlı üretim yapabilmesi, içsel tatmin duygusuna ulaşması olarak düşünülebilir.
.
Öğretmenler için kendini gerçekleştirmenin olumlu sonuçları arasında “etkili ders anlatmak”, “öğrenciler üzerinde kalıcı etki bırakabilmek”, “eğitimde yenilikçi uygulamalar geliştirebilmek”, “mesleki gelişimini sürekli sürdürebilmek” ve “birey olarak değer gördüğünü hissetmektir” gibi olumlu durumlar bulunmaktadır.
.
Öğretmenlerin kendilerini gerçekleştirebilmelerinin en temel koşulu, hiyerarşide daha alt düzeylerde bulunan güvenlik, aidiyet, saygı gibi ihtiyaçların yeterince tatmin edilmesidir.
.
Eğitim sistemimizde öğretmenlerimizin kendini gerçekleştirebilmeleri önünde bir takım engellerin bulunduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce, öğretmenlerin ders yükü, evrak işleri, sınav ve ölçme baskısı, çevreden gelen talepler vb. gibi yoğun iş yüklerinin bulunması, öğretmenlerin içinde bulundukları ekonomik koşullar, karar alma süreçlerindeki etkisizlikleri, yani kararlara katılmamaları), toplumdan gördükleri değer, farklı bölgelerde çalışan öğretmenlerin çalışma koşullarının fırsat eşitsizliği yaratması, özerkliklerinin sınırlı olması gibi olumsuz koşullar öğretmenlerin kendilerini gerçekleştirmeleri önündeki engellerden bazılarıdır.
.
Bu noktada şunu söylemek gerekir ki, bir öğretmenin kendini gerçekleştirme ihtiyacını yeteri kadar karşılayamaması, tamamen sistemsel bir sorun değildir. Öğretmen sistemden destek görmese bile kendini gerçekleştirme ihtiyacını hissedebilir ve bu ihtiyacı karşılayabilir. Ancak, eğitim sistemi öğretmenlerin güvenlik, ait olma ve saygı gibi ihtiyaçları üzerinde önemli etkilere sahiptir. Bu ihtiyaçların karşılanamaması, öğretmenlerin kendilerini gerçekleştirme ihtiyaçclarının tatmin edilmesini engelleyebilir.
.
Özet olarak söylemek gerekirse, eğitim sistemimizdeki öğretmenlerin kendilerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmak istiyorsak, onların güvenlik, toplumsal ve saygı ihtiyaçlarının karşılanmasına hizmet edecek olanakların yaratılması gerekir. Burada şöyle bir soru akla gelebilir: “neden temel fizyolojik ihtiyaçlar”dan söz etmiyoruk? Amerikalı yönetim bilimcisi Thomas Sergiovanni’ye göre, öğretmenlerin belirli işi ve geliri olduğundan dolayı, öğretmenlerin temel fizyolojik ihtiyaçlarını karşıladığı varsayılarak, okullarda hiyerarşinin güvenlik ihtiyaçları ve üzerindekiler tartışılmaktadır.
.
Sonuç olarak, Türkiye’de öğretmenlerin temel ve orta düzey ihtiyaçları (güvenlik, aidiyet, saygı görme) her zaman tam olarak karşılanmadığından, kendini gerçekleştirme ihtiyacının sistematik olarak karşılandığını söylemek güçtür.
Ancak bireysel düzeyde, kendi inisiyatifini kullanan, sürekli öğrenmeye açık ve destekleyici bir çevrede çalışan öğretmenler kendini gerçekleştirme yolunda ilerleyebilmektedir.
.
Peki bu konuda sistemin yapabileceği şeyler, alabileceği önlemler var mıdır?
.
Öğretmenler için sürekli ve nitelikli hizmet içi eğitim programlarının düzenlenmesi, akademik gelişim programlarına (yüksek lisans, doktora, sertifika programları gibi) erişim kolaylığının sağlanması, ders işleme yöntemlerinde özerklik verilmesi, yenilikçi öğretim teknolojilerini kullanmaya teşvik edilmeleri, başarılı oygulamaların paylaşılması ve ödüllendirilmesi gibi durumların yaratılması faydalı olacaktır.
.
Ayrıca öğretmenlerin okullardaki karar süreçlerine katılmalarının sağlanması, müfredat, ölçme-değerlendirme ve disiplin gibi konularda öğretmenlerin aktif rol almalarına imkan verilmesi, demokratik ve katılımcı bir okul kültürünün geliştirilmesi de öğretmenlerin kendilerini geliştirme ihtiyaçlarının tatminine yardımcı olabilir. Tabii ki, bunların sağlanabilmesi adil ve destekleyici bir okul yönetiminin sözkonusu olduğu durumlarda gerçekleştirilebilir.
.
Öğretmenlerin saygı ihtiyaçlarının tatmin edilmesini sağlayıcı önlemlerin de alınması yaşamsal bir öneme sahiptir. Öğretmenlik mesleğinin toplumsal saygınlığının korunması, öğrencilerin, velilerin ve yöneticilerin öğretmenlerin çabalarını takdir etmeleri, öğretmenlerinin başarılarının değerlendirilmesi (heba edilmemesi) ve ekonomik koşullarının geliştirilmesinin de son derece önemli olduğunu belirtmek isterim.
.
Görüldüğü gibi, Türkiye’de öğretmenlerin kendini gerçekleştirebilmeleri için yalnızca bireysel çaba değil, aynı zamanda kurumsal destek, eğitim politikalarında düzenlemeler ve toplumsal değer verme gibi olanakların da sağlanması gereklidir.
.
Hasan Güneş: İnsan ilişkileri ve eşgüdüm bağıntısını açıklar mısınız?
.
Prof. Dr. Abdurrahman Tanrıöğen: İnsan ilişkileri ve eşgüdüm (koordinasyon) kavramlarını birlikte ele almak, özellikle yönetim, grup çalışması ve örgüt davranışı bağlamında oldukça anlamlıdır. Bu iki kavramın arasındaki bağıntıyı açıklayabilmek için öncelikle “insan ilişkileri” ve “eşgüdüm” kavramlarının ne olduğunu bilmek gerekir.
.
İnsan ilişkileri, insanların birbirleriyle iletişim kurma, etkileşimde bulunma ve iş birliği yapma biçimlerini ifade eder ki bir örgütün/okulun etkili olabilmesinin temel koşuludur. Sağlıklı insan ilişkileri, saygı, güven, empati, açık iletişim ve iş birliği üzerine kuruludur. Bireyler arasındaki bağlar, sadece sosyal yaşamda değil, iş yaşamında da motivasyon, verimlilik ve bağlılık üzerinde doğrudan etkilidir.
.
Eşgüdüm (Koordinasyon) ise, farklı bireylerin ya da birimlerin ortak bir amaç için uyumlu, düzenli ve tamamlayıcı şekilde çalışmasını sağlama sürecidir.Başka bir deyişle, bireylerin ve grupların birbirlerinin etkinliklerinden haberdar olmaları sürecidir. Özellikle karmaşık sistemlerde veya okul gibi insan insana etkileşimin önemli olduğu örgütlerde eşgüdüm olmazsa, amaca ulaşmak çok zorlaşacak, iş tekrarları, çatışmalar, gecikmeler ve verimsizlik ortaya çıkacaktır.
.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında bu iki kavram arasındaki ilişkiyi açıklamak gerekirse, bu ilişki karşılıklıdır. Yani, insan ilişkilerinin niteliği, sağlıklı eşgüdümün başarısını getirir; sağlıklı eşgüdüm ise, etkili insan ilişkilerinin gelişmesini sağlar. Çünkü, başarılı bir eşgüdümün temelinde, insanların eşgüdüme inanmaları ve eşgüdümsel bir çabaya gönüllü olarak katılmaları bulunmaktadır. Bunun için de, eğer okul ortamını göz önüne alacaksak, tüm okul paydaşları arasında sağlıklı insan ilişkilerinin bulunması zorunludur.
.
Olumlu insan ilişkileri, okulda bir güven ortamının oluşturulmasına, açık bir iletişim sisteminin geliştirilmesine zemin oluşturur, böylelikle eşgüdümün gerekliliklerinden olan görev paylaşımının daha etkili olarak yapılabilmesinin yolunu açar. Öte yandan olumsuz insan ilişkilerinin bulunduğu okul ortamlarında, çatışma, iletişimsizlik ve güvensizlik durumlarının ortaya çıkması daha kolay olur. Bu da sağlıklı bir eşgüdümün oluşmasına engel olur.
.
Sonuç olarak, etkili bir eşgüdüm, insan ilişkilerinin kalitesine bağlıdır. İnsanlar arasındaki etkileşim ne kadar sağlıklıysa, ortak amaçlara ulaşmak için yapılan etkinliklerin uyumu da, o kadar güçlü olur.
.
Daha somut örnekler vermek gerekirse, bir okulda öğretmenler arası iş birliği zayıfsa, öğrencilerle ilgili kararlar eşgüdümlü alınamaz; çakışmalar yaşanır. Ama güçlü insan ilişkileri olan bir öğretmen kadrosu, ortak hedefler doğrultusunda birbirini destekler ve eğitim sürecinde yüksek düzeyde eşgüdüm sağlar.
.
Hasan Güneş: Öğretmenlerimizingerçekten insan ilişkileri gereksinmesi karşılanmakta mıdır?
.
Prof. Dr. Abdurrahman Tanrıöğen: Bu sorunun birinci soru ile yakından ilişkilidir. Sistemin öğretmenlerin insan ilişkilerini yeterince karşılayıp, karşılamadığını söyleyebilmek için bu konuda elimde sağlıklı verilerin bulunması gerekir. Bu veriler de sisteme tam olarak ayna tutamayabilir. Kaldı ki, benim bu soruya cevap olarak ileri sürebileceğim görüşler, halen sistem içerisinde aktif olarak bulunmadığımdan tamamen bana özgü görüşler olacaktır.
.
Türk Eğitim Sistemi’nde öğretmenlerin insan ilişkileri gereksiniminin ne ölçüde karşılandığına yanıt verebilmek, hem kurumsal yapı hem de okul iklimi bağlamında tartışmakla olanaklıdır.
.
İnsan ilişkileri ihtiyacı, öğretmenlerin, “saygı görme”, “değer verilme”, “açık iletişim kurabilme”, “işbirliği içinde çalışabilme”, “sosyal destek bulabilme” ihtiyaçlarını içermektedir. Eğer sistem, öğretmenlerin yukarıda değindiğim konulardaki ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsa, öğretmenlerin insan ilişkileri ihtiyacını karşılayabildikleri söylemek mümkün olabilir. Ben eğitim sistemimizin öğretmenlerin bu ihtiyacını karşılayabildiğine pek inanmıyorum. Ancak, bazı okullarda öğretmenlerin tamamen bireysel çabalarla insan ilişkileri ihtiyaçlarını tatmin edebildiklerini düşünebiliriz. Sistemin tüm alt sistemlerde çalışan personelinin insan ilişkileri ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini temin edecek önlemleri aldığını ileri sürmek pek mümkün görünmüyor.
.
Eğitim sistemimiz ve okullarımız, toplumun genel yapısının bir yansıması niteliğindedir. Yani, okullarımız birer mikro toplumdur. Toplumda var olan iyi ya da kötü ne varsa, hepsi okulda da bulunmaktadır. Toplumdaki dinsel, etnik, politik vs. şeklindeki kutuplaşmalar, okullara da yansıyabilir. Farklılaşmış öğretmen gruplarının insan ilişkilerinin temelinde bulunan etkili iletişim sürecine sahip olabilmeleri pek mümkün görünmemektedir.
.
Sağlıklı insan ilişkileri dini ve politik görüşü ne olursa olsun tüm çalışanların birbirleriyle dayanışma içerisinde eğitim-öğretim sürecindeki sorumluluklarını yerine getirmeleri ile mümkün olabilir.
.
İnsan ilişkilerinin en önemli bileşenlerinden birisinin de “saygı” ihtiyacının tatmin edilmesi olduğunu söyleyebiliriz. Öğretmenlerin yöneticilerinden, öğretmen arkadaşlarından ve okulun diğer paydaşlarından saygı görmeleri, okullarda yaratılacak etkili insan ilişkilerinin merkezinde yer alır. Bu sayede öğretmenler kendilerini değerli bulur ve okuldaki rollerini daha etkili bir biçimde oynamaya çaba gösterirler.
.
Genel tabloya baktığımda, kişisel olarak öğretmenlerin insan ilişkileri gereksinimi sistem düzeyinde tam olarak karşılayamadıklarını düşünüyorum. Münferit olarak daha çok bireysel çabalar ve okul yöneticisinin liderlik tarzı ile öğretmenlerin insan ilişkileri gereksinimi karşılanıyor olabilir. Öğretmenler, mesleki gelişim ve kişisel doyum için çoğu zaman kendi sosyal çevrelerini ve dayanışma gruplarını oluşturmaktadır. Bu da insan ilişkileri gereksiniminin çok sınırlı oranda gerçekleştiğini söylememin nedeni olmaktadır.
.
Etkili insan ilişkilerinin etkili okulların yapısal ögelerinden biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Amacımız etkili okullar yaratmaksa ve bunun da temelinde etkili insan ilişkilerinin önemli bir yer tuttuğuna inanıyorsak, bu konuda neler yapılmalıdır sorusu da önem kazanmaktadır.
.
Öncelikle, katılımcı okul yönetimleriyle öğretmenlerin sistemin her düzeyinde alınacak kararlara dahil edilmesinin yolu açık tutulmalıdır.Öğretmenler kendi mesleki ve toplumsal yaşamlarını etkileyecek kararlarda söz hakkına sahip olduklarını hissetmek zorundadır.
.
Öğretmenler arasındaki mesleki ve toplumsal etkileşimleri artırmak amacıyla oluşturulacak “mesleki öğrenme toplulukları” nın oluşturulmasının sağlıklı insan ilişkilerinin kurulmasında önemli bir yeri olabilir. Bu yolla, öğretmenlerin hem profesyonel hem de bireysel gelişimlerine katkılar sunulabilir.
.
Öğretmenlerin hem toplumsal hem de örgütsel koşullardan kaynaklanabilecek stres durumlarını azaltmak ya da onların strese karşı daha toleranslı hale gelmelerine yarayacak psikososyal destek programlarının periyodik olarak düzenlenmesinin katkısı olabilir. Buna paralel olarak, sosyal etkinlikler ve takım çalışmaları yoluyla öğretmenlerin toplumsal ve ait olma ihtiyaçlarının karşılanması yoluna da gidilmelidir.
.
Öğretmenlerin etkili insan ilişkilerine sahip olabilmelerinin ve kendilerini geliştirmelerinin en önemli etkenlerinden birisinin yaşamlarını rahat bir biçimde sürdürebilecekleri ekonomik koşullara kavuşmaları olduğunu söyleyebilirim. Ekonomik olarak kendilerini rahat hissetmeyen öğretmenlerin hem aile içerisinde hem de okul çevresinde sağlıklı insan ilikilerine sahip olmasında sıkıntılar olabilir.