İletişim kurmak, özellikle rahatsız olduğumuz konuyu dile getirmek istendiğinde yararlanılabilecek, etkili ve yapıcı konuşma biçimlerinden biri ben dili. Ama her zaman “ben” ile başlaması gerekmiyor ve her “ben” ile başlayan cümle de ben dili demek değil. Bu yazı, bazı örneklerle bu dilin en rahat nasıl kullanılabileceğini anlatıyor.
Akşam saatinde eve dönüş yolunda iken kendinizi çok yorgun hissediyorsunuz. Yoğun tempoda geçen bir gündü, yetmezmiş gibi işten çıkınca uzun bir zaman trafikte kaldınız. Tek isteğiniz eve gitmek, biraz dinlenmek, müzik dinlemek ve erkenden uyumak. Bu hayal sizi bütün gün ayakta tutmuştu. Nihayet eve varıyorsunuz. Kapıyı eşiniz açıyor, ama farklı olarak hiçbir şey konuşmadığını fark ediyorsunuz, merhaba ya da hoş geldin demedi. Durumu anlamaya çalışıyorsunuz ve soruyorsunuz: “Bir şey mi oldu?” Sanki kızgın bir bakışla birlikte uzaklaşıyor, başka bir odaya gidiyor. Son zamanlarda ara ara yaptığı davranışlar bunlar hem konuşmamak hem de sert bakışları. Böyle olunca, onu böyle görünce içinizden ne müzik dinlemek geliyor ne de uyumak.
Çözülmesi gereken bir iletişim problemi var gibi, değil mi? Ben Dili’nin çeşitli basamakları iletişim problemlerinin çözümüne yardımcı olabilir.
İletişimi kurmak isteyen kişiler için ilk basamaklardan biri zamanlama diyebiliriz. Olumsuz bir fiziksel ya da duygu durumu yaşandığında, örneğin yorgun, kızgın, gergin, üzgün, endişeli olunduğunda önemli bir konuyu konuşmak için iyi bir zaman olmayabilir. Olabildiğince sakin bir zamanı seçmek iletişimi rahatlatır.
Yukarıdaki örnek olayda eve gelen kişi, yorgun, kızgın, stresli olduğu o anda (özellikle birkaç olumsuz duygu bir aradaysa, ya da duygular yoğunsa) pek yapıcı konuşamayabilirdi. Belki şunlara benzer cümleleri kendinizden ya da başkalarından duymuşsunuzdur:
-Zaten yorgun argın eve geldim, şu yaptığına bak!
-Neden hiç konuşmuyorsun? Hep böyle yapıyorsun.
-Bütün akşamımı mahvettin!
-Senin yüzünden evde huzurlu değilim.
-Geçen yıl evlilik yıl dönümümüzde de böyle yapmıştın.
Konuşmaya ve dinlemeye başlamadan önce sakinleşmek ve hazırlanmak, bunlar gibi cümlelerin sarf edilmesini ve gerginliğin tırmanmasını engelleyebilir. Ben dilinde amaç mümkün olduğu kadar sakin bir zamanda ve güvenli bir ortamda konuşmaktır, hatta bazen konuşmak için önceden ortak bir yer ve zaman belirlenebilir, tıpkı randevulaşmak gibi.
Konuşmanın öncesinde, sırasında ve sonrasında düşünceler kadar duygular dünyasına da bakmak algının genişlemesine, rahatlamaya, doyuma ve yakınlığa, kişinin kendisiyle olduğu kadar karşısındakiyle de yakınlık kurmasına yardımcı olur.
Bu konuda ilham olabilecek çeşitli örnek sorular:
Yorgun ve stresli bir şekilde eve gelip eşiniz sizinle hiçbir şey konuşmadığında kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Ya da sert bir şekilde bakıp sizden uzaklaştığında?
Eşiniz çok fazla harcama yaptığında nasıl hissedersiniz?
Size bilgi vermeden sizi de ilgilendiren bir karar aldığında?
Arkadaşınız hep kendi sıkıntılarını anlatıp sizi dinlemek istemediğinde hangi duyguları yaşarsınız?
Randevularına hep geç kaldığında?
Sorumluluğunu sürekli ertelediğinde ne hissediyorsunuz?
Duyguların keşfedilmesi, onların ben diliyle ifade edilmesine olanak sağlar.
“Randevularına sürekli geç kaldığında kızıyorum, çünkü…”
Burada kişi kendi duygusunu (kızgınlık) yargılamıyordur, karşısındaki kişinin davranışını (geç kalmak) yargılamıyordur, nedenlerini anlatıyordur ve yakınlık kurmak için bir adım söz konusudur.
Ancak “ben” ile başlayan her cümle ben dili olmayabilir, yine yargılama içerebilir: “Endişeleniyorum çünkü beni umursamıyorsun”, “beni deli ettiğin için sana kızgınım”, “hep …. yapmandan rahatsızım” gibi cümleler de yine suçlayıcı yaklaşımlar içerir ve kızgınlık, hayal kırıklığı, üzüntü, yetersizlik, değersizlik gibi olumsuz duygulara neden olarak var olan iletişim sorununu büyütebilir.
Bir cümlenin gergin mi sinirli mi sakin bir ses tonuyla mı söylendiği de iletişimde önemlidir. Bu, sözsüz iletişim için küçük bir örnek. Bir Psikoloji Profesörü olan Albert Mehrabian, yaptığı çalışmalar ve deneyleri sonucunda oluşturduğu “Sessiz Mesajlar” adlı kitabında, iletişim kurduğumuz zaman, anlamın %7'sini konuşulan kelimeler, %38'ini ses tonumuz ve %55'ini beden dilimizin oluşturduğu sonucuna vardı. Hayret verici bir şekilde, iletişimin %93’lük bir kısmı sözsüz olarak gerçekleşiyor.
Son olarak, dikkat iletişimin bir başka önemli parçası. Bazen çocuklar annelerinin dikkatini çekmek isterler ve duyulmadıklarında yaptıkları her ne ise, çıkardıkları ses, yaptıkları hareket, devam ederler, buna şahit olmuş olabilirsiniz. Ancak ve ancak, dikkatini çocuğuna yönelten, onunla göz teması kuran ya da çocuğun söylediğine sözlü ya da sözsüz yanıt veren anne iletişimi kurmuş olur. Tıpkı bu örnekteki gibi, diğer konulardan uzaklaşarak dikkatini tamamen karşısındaki kişiye vermek, iletişimde ana unsurlardan biri denebilir.
Okuma Önerisi:
• Öfke Dansı, Dr.Harriet Lerner – Varlık Yayınları
• Bana Sıkıca Sarıl, Sue Johnson – CK Yayınevi
• Şiddetsiz İletişim: Bir Yaşam Dili, Marshall B. Rosenberg – Remzi Kitabevi
• Sınır Koymak-Huzur Bulmak: Kendinizi Geri Kazanmak için Bir Rehber, Nedra Glover Tawwab -Butik Yayınevi