Sınav Olmadan Da Yerleştirme Olur!

Eğitim Bilimleri - Alaaddin DİNÇER

Yaşanan korona virüs pandemisi  bütün insanların yaşamını alt üst eden bir seyir izliyor.Bu alt üst oluştun her yaş grubundan bireyler bir biçimde etkileniyor.Her alanda yeni tedbirler devreye sokuluyor.Böyle giderse önümüzdeki günlerde sokağa çıkmanın yasaklanması da ister istemez gündeme gelecek.Test yapmaya gerekçe olan belirtiler listesinin genişlemesi önümüzdeki günlerde test yapılacak kişi sayısında artışa neden olacak.Açıklamalar ve gelişmeler okulların daha uzun bir zaman,belki de bu dönem sonuna kadar kapalı kalacağını gösteriyor.Dolaysıyla eba tv ve diğer tv kanalları üzerinden yürütülen uzaktan eğitim de devam edecek gibi görünüyor.Eğer okullar dönem sonuna kadar kapalı kalırsa sanal ortamda sürdürülen eğitimin sonuçlarını ölçmek ve değerlendirmek mümkün olmayacaktır.Belki deneme sınavları yapılacak ancak, bunlarında notla değerlendirmesi yapılamayacaktır.Okullar açılsa bile bu süreçte çıcuklarda oluşabilecek olası travma ve örselenmelerin etkilerini üzerlerinden atmaları,ders ve sınavlara odaklanmaları, istendik davranışların kazandırılmasına ve geri bildirimlerin objektif bir biçimde ölçme ve değerlendirmeye tabi tutulmasına olanak vermeyecektir.

Bu bağlamda mayıs ayında yapılması planlanan devlet parasız yatılı sınavları ile haziran ayında yapılması planlanan liselere giriş sınavı amaca hizmet etmekten ve nesnellikten uzak sonuçlar üretecektir.Gelecek eğitim öğretim yılında halen 8.sınıfta okumakta olan 1milyon 688 bin öğrenci liseye gitme adayıdır. Bu yıl geçmiş yıllardan farklı olarak yaklaşık 488 bin öğrenci daha kendilerine bir lise türüne yerleşme fırsatı yakalamaya çalışacaktır. 2019-20 eğitim yılında 8.sınıfta okuyan öğrenciler ortaokulda okuyan öğrencilerin 30.7’sini oluşturmaktadır. 1 milyon 688 bin öğrencinin en az %90’nın (2019 yılında öğrencilerin %11.25’i sınava girmemişti) sınava gireceği düşünüldüğünde, sınav sonuçlarına göre tercihlere yerleştirmekte Bakanlığın bir haylı zorlanacağını geçmiş yerleştirmelerde yaşanan sorunlara bakarak söylemek mümkündür.2018-19 MEB İstatistiklerine göre ortaokullarda örgün eğitimde okuyan 5 milyon 507 bin öğrencinin %5,8’i özel, %12,9’u imam hatip,%81,3’ü genel ortaokullarda okumaktadır.1 milyon 688 bin 8.sının öğrencisinin ise  yaklaşık 1 milyon 371 bini genel,219 bini imam hatip 99 bini özel ortaokullarda okumaktadır.  

Sayın Bakan eğitim  sürecini bir “maraton yarışına” benzetmektedir.Değerlendirmemi asla katılmadığım Bakanın bu benzetmesi üzerinden yapacak olursam; mevcut koşulların bu “maratona” katılacak çocukların psiko-spsyal olarak kaygılı,öz güvenden,yeterli hazırlık ve bilgi birikiminden yoksun bir biçimde bu sınava gireceklerini göstermektedir.Aile bireylerinden birilerini katbetmiş ya da hastahanede yatar vaziyette bırakan çocukların sınavda başarılı sonuçlar elde etmesinin olası olmayacağını herkesten daha çok bir eğitim bilimci olan Sayın Bakan bilmektedir.O nedenle sınavlara ilişkin farklı seçenekler düşünülerek kamuoyu ile  paylaşılmalıdır. Bilgi paylaşımında güven, saydamlık ve şefaflık ilkesine uygun davranmak etik değerler açısından önemlidir.Bu anlamda Bakanlık tarafından önümüzdeki dönemde değerlendirilmesi için 3 alternatif  öneriyi paylaşmak istiyorum.

-Birincisi,ortaokul öğrencilerinin 3,5 yıllık okul not başarım puanları üzerinden ve ön kayıt koşuluna bağlı olarak özel ortaokulların kendi alanındaki liselere,imam hatip ve genel ortaokulların kendi alanındaki  sınavla öğrenci alan liselerine(proje liseler) ve diğer liselere yerleştirilmesi.

-İkinci öneri,sınavla öğrenci alan liselerin 3,5 yıllık dönemi kapsayan bilgiler üzerinden kendilerinin yapacağı sınavlara ek olarak,öğrencilerin 3,5 yıllık ortaokul başarım not ortalamalarının dahil edilerek bulunacak puan sıralamasına göre yerleştirme.

-Üçüncü olarak,illa standart sınav yapmadan olmaz deniliyorsa,yapılacak standart sınavın öğrencilerin 3,5 yıllık bilgilerini ölçen ve okul başarım not ortalamalarını içeren puan sıralaması üzerinden yapılacak tercihlere göre yerleştirme.

Yukarıda yer alan öneriler DPYS içinde geçerlidir.

Sonuç olarak,alternatif önerilere ilişkin detay çalışma ve senaryolar yapılabilir.Bu sürecin sağlıklı ve doğru yönetilmesi,eğitim sisteminde var olan eşitsizlikler ile okullar arasındaki farklılaşmanın her senaryo aşamasında göz önünde bulundurulması krizin dezavantajlı grupları daha çok mağdur etmesini önlemek bakımından önemlidir.Böylece minimum düzeyde de olsa fırsat adaleti belki yakalanabilir. Alanda örgütlü sendikalar ile bilim insanlarının katılımından oluşacak bir kurulun yapılacak çalışmalar ve alınacak kararlara katılımının sağlanması yararlı olacaktır.Uzaktan eğitimin başladığı gün çocuklara televizyonlarda gösterilen ancak toplumun büyük bir bölümünün tepkisine neden olan idam vb gibi görüntülerin benzerlerinin tekrarlamaması içinde böyle bir kurulun varlığı yararlı olacaktır. Bu dönem dikkat edilmesi gereken başka bir hususta her krizi fırsata çevirmeyi yaşam biçimine dönüştürmüş olanlardır.Mevcut kriz halini eğitim,sınav,okul ve politk fırsatçılığa/avantaja çevirmek isteyenlere asla müsamaha gösterilmemelidir. Alaaddin Dinçer/Eğitimci/26.03.2020