
Eğitim, bir ülkenin geleceğini inşa ederken kullandığı en stratejik araçtır. Ancak garip bir paradoks içindeyiz. Bu paradoksu “Toplum olarak eğitim üzerine fikrimiz çok ama bilgimiz az.” şeklinde açıklayabiliriz. Herkesin bir yorumu, bir fikri var; ne yazık ki bu fikirler çoğu zaman veriye değil, kişisel algılara dayanıyor. Oysa gerçeği görmek için kulaktan dolma "fikirlere" değil, verilerin soğuk ve objektif "bilgisine" bakmamız gerekiyor. Küresel arenada eğitim sistemimizin nerede durduğunu anlamak için elimizdeki en güçlü pusula ise uluslararası raporlardır.
Bu raporların dilini çözmeden önce, masadaki aktörleri tanımakta fayda var.
OECD: Küresel Standartların Belirleyicisi
Sıkça duyduğumuz OECD (Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü), aslında dünyanın en gelişmiş ekonomilerinin oluşturduğu, küresel politikaların belirlendiği bir "devler ligi"dir. OECD’nin eğitimle ilgilenmesinin temel sebebi şudur: Ekonomik kalkınma, nitelikli insan kaynağı olmadan mümkün değildir. İşte OECD, üye ülkelerin gelecekteki ekonomik gücünü tahmin etmek için gençlerin donanımını ölçer.
PISA ve TIMSS: İki Farklı Ayna
Bu alanda küresel ölçekte kabul gören en önemli ölçüm araçlarından biri, OECD tarafından uygulanan PISA'dır. PISA, 15 yaşındaki gençlerin "ne kadar ezberlediğini" değil, fen, matematik ve okuma alanlarında "öğrendiği bilgiyi gerçek hayatta ne kadar kullanabildiğini" ölçer. Yani PISA, hayata hazırlık ve muhakeme becerisine odaklanır.
Bir diğer önemli ölçüt ise TIMSS'tir. Bu sınav daha çok 4. ve 8. sınıf düzeyinde matematik ve fen bilimlerinde "müfredatın ne kadar öğrenildiğine" bakar. Biri beceriyi (PISA), diğeri akademik bilgiyi (TIMSS) test eder.
Peki, bu iki dev aynada Türkiye’nin yansıması nasıl?
PISA: Dipten Dönüş Çabası
Hafızalarımızı biraz geriye saralım. Türkiye, PISA serüvenine 2003 yılında başladı ve her üç yılda bir yapılan bu sınavlara düzenli olarak katıldı. Aradaki yıllarda dalgalı bir seyir izlense de asıl büyük kırılma 2015'te yaşandı. 2015 sonuçları açıklandığında tablo pek iç açıcı değildi. OECD ortalamasının altında kalan performansımızla; 72 ülke arasında okuma becerilerinde 50., matematikte 49., fende 52. sıraya gerileyerek adeta duvara toslamıştık. Bu, sistemin alarm verdiği bir yıldı.
Neyse ki sonraki yıllarda bir toparlanma süreci başladı. 2018’de başlayan iyileşme, 2022 PISA sonuçlarıyla devam etti. Katılımcı ülke sayısı 81'e çıkmasına rağmen, Türkiye okuma becerilerinde 36., matematikte 39., fen bilimlerinde ise 34. sıraya tırmandı. Ancak burada "başardık" diyerek arkamıza yaslanamayız. Çünkü sıralamadaki bu yükselişe rağmen Türkiye, hâlâ tüm alanlarda OECD ülkeleri ortalamasının altındadır. Yani evet, dipten çıktık ve ilerliyoruz ancak gelişmiş ülkelerle aramızdaki makas hâlâ açık.
TIMSS: 1999'dan Bugüne Bir İrtifa Hikayesi
Eğer PISA’da dalgalı bir denizden bahsediyorsak TIMSS’te daha istikrarlı, adım adım yükselen bir grafik görüyoruz. Türkiye’nin TIMSS serüveni aslında PISA’dan da önce, 1999 yılında başladı. Ancak o ilk yıllarda sadece 8. sınıf düzeyinde katılım sağladık ve sonuçlar beklenen düzeyin çok altındaydı.
Asıl dönüm noktası ise 2011 yılı oldu. Türkiye bu tarihten itibaren hem 4. sınıf hem de 8. sınıf düzeyinde düzenli katılım sağlamaya başladı. Bu istikrar, başarıyı da beraberinde getirdi. 2011’den itibaren her döngüde puanlarımızı adım adım artırdık. Özellikle 2019 sonuçları, matematik ve fende belirgin bir sıçramanın habercisiydi.
İşte Aralık 2024’te açıklanan TIMSS 2023 sonuçları, bu 25 yıllık tırmanışın zirve noktasıdır. 4. sınıf fen Bilimlerinde Almanya ve Fransa gibi devleri geride bırakarak OECD ortalamasının üzerine çıkmamız ve matematikte 500 puan barajını kalıcı olarak aşıp tarihi bir yükseliş gerçekleştirmemiz, tesadüfi bir başarı değildir. Bu tablo, 2011’den beri süregelen planlı bir çalışmanın ürünüdür.
Sonuç: Henüz "Olduk" Deme Vakti Değil
Verileri alt alta koyduğumuzda gerçekçi fotoğraf şudur: Türkiye, PISA'da "dipten dönüş" çabasındayken, TIMSS'te "istikrarlı bir yükseliş" trendindedir. Ancak burada ince bir detay var: TIMSS müfredat bilgisini, PISA ise bu bilginin hayattaki kullanımını ölçer. Bizim öğrencilerimiz "bilgiyi öğrenmekte" (TIMSS) ustalaşırken, "bilgiyi kullanmakta" (PISA) hâlâ zorlanıyor.
Uluslararası sınavlardaki bu ilerleme ve yukarı yönlü ivme elbette umut verici. Peki, küresel karnemizdeki bu iyileşme, ulusal sınavlarımız olan LGS (Liselere Geçiş Sistemi) ve YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) sonuçlarıyla ne kadar örtüşüyor? Ulusal sınav verilerinin ortaya koyduğu fotoğrafı ve bu iki farklı kulvarın karşılaştırmalı analizini, veriler ışığında sonraki yazılarımda detaylarıyla masaya yatıracağız.
Fikir Yazıları26 Aralık 2025
Eğitim Bilimleri26 Aralık 2025
Psikoloji-Sosyal Psikoloji25 Aralık 2025
Eğitim Bilimleri22 Aralık 2025 22:36
Eğitim Bilimleri19 Aralık 2025 21:19
Eğitim Bilimleri10 Aralık 2025 20:43