Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular Klinik Psikoloji İletişim
Faşizm

Faşizm

Sosyal Bilimler 20 Kasım 2025 12:43 - Okunma sayısı: 155

Haydar Uzunyayla

Çok kişisel şeyleri dile getirmeyle pek ilgilenmem ama dün sokağın başındaki markete gittim ve bir gün önce kilosunu 30 liradan aldığım aynı domatesi 35 liradan aldım. Bu gelişme bir trajedidir aslında… Günlük enflasyon, derinleşen yoksulluk, işsizlik, yerlerde sürünen alım gücü, kimi zaman saat başı artan fiyatlar, yarın daha da yükselir endişesiyle günlük gıda ihtiyacının üç katını şimdiden yüklenip giden garip emekliler, sefalette dönüşmüş eğitim, sallantılı gelecek ve daha birçok şey ve bütün bunlara karşılık enflasyon oranında artmayan ücretler… (Aslında doğal olarak çalışanların ücretleri de günlük olarak artmalı ve ödemeler de 30 günde bir değil, her iş gününün sonunda enflasyon oranında yapılmalıdır…)

Elimde domateslerimle eve geliyorum ve duvarlar arasında başka bir trajediye karşılaşıyorum. Televizyonun haber kanallarında, gazetelerde, çeşitli medya mecralarında, kısacası gözlerin ulaşabildiği, kulakların duyabildiği hemen her yerde, bizi yönlendirme becerilerine yabancı olmadığımız birileri, nazi medya görevlisi Alfred Rosenberg’i** anımsatırcasına ateşli cümlelerle konuşuyorlar. Tıpkı yükselen enflasyon, artan fiyatlar gibi canımızdan bezdiriyorlar… Kendilerine verilen görevleri veya içine itildikleri alışkanlıkların gereğini yapma bilinçdışılığı içinde, kusursuz birer tacizci, yalancı, kusursuz birer kışkırtıcı, her şeye efendi olmak gibi kibir ve üstünlük içinde, ellerinde sopalar, bakışlarında karanlık, dillerinde öfke ve nefretle, uydurmalar üzerinden otoriteye yaranmaya çalışıyorlar ve bundan zerre utanç duymuyorlar. Ve isimlerinin önünde birkaç sözcükle uzayıp giden ünvanlara rağmen bilgelikten uzak, görgüsüz ve cahiller…

Soru şudur: Toplumda yıkıma ve ayrışmaya yol açıp yığınları şekillendiren bu habis tiplerle nasıl yaşamalıyız?

İnsanın en düşük, en bayağı yanlarından biri komşu karşıtlığını inşa etmektir. Bu aynı zamanda bozulmanın, hatta en yakın iki arkadaşın birbirlerini yok etmenin başlangıcı olabiliyor ve bu işi günümüzde en iyi şekilde siyaset ve kurumları ve onların görevlileri yapmaktadır. Çünkü onlar her şeyden pay elde etme peşindeler. Fitne fesat vazgeçilmezleri arasındadır ve bu konuda

olağanüstü yeteneğe sahiptirler. Öylesine şeytanidirler ki içimizde en temiz, en aklıselim olanlara bile kötülük yaptırabilirler. Bundan dolayı kimse benden komşu karşıtlığı üreten şeytani birine saygı ve kıymet vermemi beklemesin.

Şeytan, yanındakini de şeytanlaştırır… Eğer şeytani niteliklere sahip birilerini tanıma fırsatı elde ettiyseniz, bir şekilde onların sinsilik, ikiyüzlülük, şiddet ve yoldan çıkarma dolu olduklarını görmüşsünüzdür. Kötü ve aç gözlüdürler… Mutlak şekilde sevgi ve iyi ilişkilerden uzak bir çocukluk geçirmişlerdir; sorunlu bir aile, sorunlu bir ebeveyn, sorunlu bir çevre, eğitim ve tarih sarmalı içinde büyümüşlerdir ve bu da onlarda kusurlu kişiliğe neden olmuştur. (Kusur kendi iç bünyenizde habisleşmişse, kişiliğiniz daha sorunlu olur ve doğal olarak yıkıma hizmet eder…)

*******

Her sorun aklın işlevselliğiyle çözülür… Yukarıda sorduğumuz “Habis tiplerle nasıl yaşamalıyız?.” sorusunun cevabını da vahiy veya birilerinin hezeyanlarında, hastalıklı kerametlerinde değil, kendi içimizde, kendi kararlı gözlem ve sorgularımızda bulabiliriz. Önce kararlılık… Çünkü insan belirsizlik içindeyken hayatı kontrol edemez. İkincisi: Habis türün sahip olduğu amaç ve hedeflerin tersi bir yol üzerinden yürümek… Bunlar ve daha başka öneriler, hem donmuşluğumuza hem de herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda başımıza bir musibet gelebilir korkusu ile hakim güce duyduğumuz kararsızlığımızı gidermeye yardımcı olur.

_________________________________________________________________

Dip not:** Alfred Rosenberg ilk başta -partinin kuruluşu ve örgütlenmesi aşamasında- nazilerin en iyi resmi ideologu, en ateşli propagandacısıydı. Hatta Hitler tutuklandığında hareketin liderliğini ona devretmişti. Ancak sonraki yıllarda safkan aryan kanı taşımadığı, yarı Yahudi olduğu savı ve “Übermensch (üstinsan)…” niteliklerini göstermediği gerekçesiyle, Hitler tarafından yeterli ölçüde onay göremedi…

Yorumlar (0)

SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Sosyal Bilimler
ÇOCUĞUNUZU BİR KATİLE YA DA SAPIĞA EMANET EDER MİSİNİZ?

Sosyal Bilimler20 Kasım 2025 14:11

ÇOCUĞUNUZU BİR KATİLE YA DA SAPIĞA EMANET EDER MİSİNİZ?

Köy Enstitüleri Yaşasaydı Türkiye Bugün Nasıl Bir Ülke Olurdu? (5)

Sosyal Bilimler16 Kasım 2025 17:49

Köy Enstitüleri Yaşasaydı Türkiye Bugün Nasıl Bir Ülke Olurdu? (5)

“RAHATI KAÇAN AĞAÇ”

Sosyal Bilimler15 Kasım 2025 21:45

“RAHATI KAÇAN AĞAÇ”

ŞİDDETİN SEMPATİZE EDİLMESİ: (Sanal Normalleşme)

Sosyal Bilimler10 Kasım 2025 23:45

ŞİDDETİN SEMPATİZE EDİLMESİ: (Sanal Normalleşme)

“EĞİTİMDE GÜNCEL KONULAR” ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Sosyal Bilimler08 Kasım 2025 13:37

“EĞİTİMDE GÜNCEL KONULAR” ÜZERİNE SÖYLEŞİ

ÖĞRENCİLER, DİJİTAL CİHAZLAR VE BAŞARI

Sosyal Bilimler04 Kasım 2025 14:35

ÖĞRENCİLER, DİJİTAL CİHAZLAR VE BAŞARI

Kadın ve Erkek Üzerine Bir Deneme

Sosyal Bilimler04 Kasım 2025 11:38

Kadın ve Erkek Üzerine Bir Deneme

Çocukların Sınıfa Aidiyet Duygusu Nasıl Geliştirilir?

Sosyal Bilimler03 Kasım 2025 21:19

Çocukların Sınıfa Aidiyet Duygusu Nasıl Geliştirilir?

POPÜLER KÜLTÜR VE UYGARLIK BUNALIMI

Sosyal Bilimler01 Kasım 2025 19:34

POPÜLER KÜLTÜR VE UYGARLIK BUNALIMI

Köy Enstitüleri Yaşasaydı Türkiye Bugün Nasıl Bir Ülke Olurdu? (4)

Sosyal Bilimler01 Kasım 2025 14:05

Köy Enstitüleri Yaşasaydı Türkiye Bugün Nasıl Bir Ülke Olurdu? (4)