Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular Klinik Psikoloji İletişim
Kolay Yaşamın Aldatıcılığı ve Dünyanın İyi Geleceği Üzerine

Kolay Yaşamın Aldatıcılığı ve Dünyanın İyi Geleceği Üzerine

Sosyal Bilimler 21 Ağustos 2025 18:41 - Okunma sayısı: 47

Prof. Dr. Muhammet Özdemir

Dünya genelinde konforlu yaşama alışmış ve belirli bir seviyede ekonomik varlık elde etmiş insanların çoğunluğunda gözlemlenen bir mutsuzluk var. Göçmenler, ucuz işgücü olarak çalışanlar veya daha az başarılı olanlar daha mutlu ve iyimser bir havaya sahipler. ABD'de 2010'larda yapılan bazı deneysel araştırma ve spekülatif incelemelerde yerli insanların daha az mutlu ve karamsar, göçmenlerin daha fazla mutlu ve iyimser oldukları; Amerikalı beyaz dindar insanların ateizme değil ama agnostisizme ciddi şekilde eğilim gösterdikleri işlenmişti. Eğer bu veriler geçerli ve tutarlı ise dünyanın geleceğini melez insanlar yani yerli ile göçmenin deneyimlerine birlikte sahip insanlar belirleyecek demektir. Çünkü ancak bunlar iki tarafın deneyimlerini yeterince verimli değerlendirebiliyorlar. Her iki deneyime de hâkimler.

Bütün belirli ve kesin kimliklerin kendi iddialarını tüketmiş olmaları nedeniyle insanlık herhangi bir büyük anlatı ile ilgilenmek istemiyor. Bu da büyük anlatıları reddettiğini öne süren Yuval Noah Harari ve bir grup kişisel gelişim uzmanının insan ve tarih anlatımlarının büyük anlatı niteliğinde yayılmasına yol açıyor. Bu gelişmeye iyi veya kötü olarak bakmak yanlış olur. Çünkü iyi demek kazananların tarafındaki memnuniyeti onaylamak demek olabilirken kötü demek de kazananlardan olamayanın kazananları eleştirmesi demek olabilir. Böyle bir bağlamda bireyselleşmenin kendi yan etkilerini sınayarak yeni bir yoruma evrilmek istediği söylenebilir. Burada tekrar Avrupa'nın 18.-19. yüzyıldaki iddialarına dönerek dinin ve onun öğretilerinin yanlışlıklarından söz etmek de bireyselleşmenin yerlileşme avantajlarını abartarak kurtuluşun ancak dinlerle olabileceğinden söz etmek de etkileyici ve ilginç bulunmayacaktır. Bu gerçeği vaktinde anlayabilen ve kendi iç iletişim, işbölümü ve dayanışmasını melezliği merkeze alarak kurgulayabilen toplumlarda işler daha yolunda gidecek gibi görünmektedir.

Burada bireyselleşmenin tarihsel ve işlevsel varlığını hemen anlayamayan geniş yığınların kolay yaşama strateji ve hedeflerinden bahsetmek yararlı olabilir. Reklam, tanıtım veya avantajlı özelliklerin öne çıkarılması bireyselleşmenin meşruiyetini sağlayabilmek içindir. Reklam veya tanıtım yaparken bir abartı ve değiştirmeyi az yapan toplumlar vardır, bir de bunu abartılı yaşayıp konuşmaktan zevk alan insanlar vardır. Somut bir şekilde anlatmak gerekirse özgürleşmenin aslında bütün toplumsal kesimlerin ortak emeğiyle mümkün olabildiğini fark ederek bu fikri yayan toplumlar kadar şans eseri ve fırsatları hep doğru kullandıkları için daha özgür olunabileceğini işleyen ve bu fikirle yaşamı bugünkü bir talihe ve fırsat kovalamaya indirgeyen toplumlar vardır.

İkinci grupta yer alanlar yaşamda başarılı ve mutlu olmanın yolunun onu aslında basit, kolay, hızlı ve sadece fırsatların değerlendirildiği bir oyun olarak görülmesi gerektiğini düşünürler. Bu insanlar tarihe ve diğer bütün insanlara da birer oyun unsuru olarak bakarlar. Oysa birinci gruptakilere göre yaşam karmaşık, öğretici, mümkün olduğunca adil, çalışmanın çok anlık hazzın az olduğu bir sosyal bütünlüktür. Herkes doğarken ve ölürken tek başınadır ama daima sosyal organizasyonun bir parçasıdır. Kimse ormanda kendi kendine dünyaya gelmez ve kimsenin bedeni geceleyin ansızın yok olmaz. Kuşkusuz iki grup meseleyi anlayabilmek üzere yapılmış bir indirgemenin neticesidir. Aksi takdirde pek çok gri veya arada bulunan insan biçimi vardır. Yaşamın hep doğru zamanda doğru yerde olmak olduğunu zannedenler ve böylece genellikle borsadaki başarı dışında başarının tarifine aşina olmayan insanlar günümüzde yeni bir kolay fırsat peşindeler ve fakat bu kez bu fırsatı bulmakta çok zorlanıyorlar. Başka insanların çalışma ve emeklerini sömürmeye çok karşı olduğunu öne süren ve bu iddia ile tarih ve insanlar arasında büyük seçimleri anlatan bu insanlar bir yaşam hızlı, kolay ve fırsata dayalı olduğunda bunun sömürü ve haksızlık olmadığını bütün samimiyetleriyle savunabiliyorlar. Eğer onlar kazanıyorsa bu neden yanlış olsun? Gerçek bu iken ve başkalarının çalışma ve emekleriyle bile olsa kazanmaları bunları mutsuz ediyor iken yaşamın boş ve anlamsız, dinlerin, ideolojilerin ve inançların da gereksiz olduğunu ifade edebiliyorlar. Bu durum bireyselleşmenin bir tür yan etkisi olacak şekilde kolay ve fırsatçı yaşama alışmanın yol açtığı bir aldanma gibi görünmektedir. Herhangi bir din, ideoloji veya fikri kesinkes reddedenler kadar bunları kesinkes ve ısrarla savunanlar arasında da bu türden insanların bulunduğunu göz ardı edemeyiz. Dünyanın geleceğinde bu insanlar birer yan etki faktörü olarak söz sahibi olabilirler.

Dünyanın iyi geleceği demek sosyal organizasyonun geçerli, tutarlı, çalışıp üretmeye dayalı ve kurallı olması demektir. İyinin anlamı düzendir, fırsat değildir. İyinin anlamı karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmadır, bir kişinin veya tarafın yardım etmeksizin ve dayanışmada bulunmaksızın yardım ve dayanışmadan yararlanması demek değildir. Popüler Amerikan kültürünün ciddi şekilde etkilediği bütün dünya toplumları bir geçiş dönemindeler. Bu geçişin fırsat içeren tarafını aramak yerine emekle kazanç arasındaki ilişkiler açısından tutarlı bir topluma nasıl kavuşulabilir sorusuna cevap aramak lazımdır. Hiçbir toplum fırsatları kovalayarak daha zengin olmuş değildir. Hayy'dan gelen Hû'ya gider!

Bu yazıyı yazarken Rusya’nın Saint Petersburg kentinin sakinleri, göçmenleri ve turistleri arasındaki sosyal etkileşimler ve gelişigüzel meydana gelmiş diyalogların etkisinde yazıyorum. Ayrıca 74 kilometrelik kısa sayılabilecek uzunluğuna rağmen Avrupa’daki en geniş akan dört nehirden ve 24 metre derinliğiyle derin nehirlerden birisi olan Neva nehrinin kıyısında yüzen ve güneşlenen, Tavşan adasını ziyarete gelmiş insanlardan duyduklarımı değerlendirerek yeniden yorumluyorum. Türkiye’deki kentlerle kıyaslandığında İstanbul ile İzmir’in bazı özelliklerini birlikte içeren ve Orta Avrupa ve Batı Avrupa’daki kentler ile kıyaslandığında Amsterdam, Venedik ve Budapeşte’nin bazı özelliklerini birlikte içeren 6 milyonluk bir büyükşehir olarak St. Petersburg’da insanlar kolay yaşamın ve iyi yaşamın birbiriyle özdeş olduğunu ve insanın kendi bireysel kimliğiyle doğru zamanda doğru yerde konumlanması gerektiğini düşünmeye eğilimli görünüyorlar. Bu yönüyle Moskova’daki insan karakterinden farklı görünen St. Petersburg’un insan karakterinin dünyada genel bir eğilimi yansıttığını düşünüyorum. Bu arada Türkiye’deki kentlerle kıyaslandığında İstanbul ile Ankara’nın bazı özelliklerini birlikte içeren Moskova’daki yerli, göçmen ve turist insanların düşünüş eğilimleri bakımından dünyanın genel eğiliminden farklı olmadıklarını, özellikle Çinli turistlerin bu eğilimleri yansıttıklarını söyleyebilirim. Moskova’daki insanlar daha fazla ciddi görünerek bu eğilimleri yaşama geçirirlerken St. Petersburg’dakiler daha rahat görünerek bu eğilimleri yaşama geçiriyorlar. Ciddiyet ve rahatlık yansımaları muhtemelen her insanın kendine ayırabildiği vakitle ilgili olabilir. Çünkü Moskova St. Petersburg’a kıyasla daha pahalı bir kenttir. Kolay yaşam ile iyi yaşamın bir ve aynı olduğu genel eğiliminin bazılarına kazandırdığı ölçüde bazılarına da umdukları ve planlandıkları maddi kazanç bakımından kaybettireceğini düşünüyorum. Bütün bunlarla birlikte dünyanın iyi geleceği birbirini çoğunlukla aynı geçerlilik ve tutarlılıkla doğru anlayabilen ve memnuniyetle yardımlaşabilen çalışkan insanlardan müteşekkil kurallı toplumsal düzene bağlıdır.

Hayatını sürekli kendisi kazanarak ve sorunları tek başına çözerek idame ettiren insanlar kendilerini iç dünyalarında sadece kendi eğilim ve deneyimlerine ait hissedebilirler. Bu insanlardan toplumsal değerler beklemek gerçekçi görünmüyor. En önemli ve öncelikli hak ve hakkaniyetin toplumsal mı yoksa bireysel mi olduğu değerlendirilirken toplumsal olanda tutarlılığın gerekliliğinin bireysel olanda ise bağlılığın gerekçesinin yeterince izah edilebilmesi beklenmektedir. Bu nedenle sözgelimi Alesdair McIntyre’ın komüniteryan etik yaklaşımı eksik veya tamamlanmamış bulunabilir. Zeki ve dikkatli araştırmacıların bu vakıa üzerine yoğunlaşmaları yararlı olabilir.

Yorumlar (0)

SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Sosyal Bilimler
İlişkilerde Superego’nun Sesi: Aşk, Suçluluk ve Öz-Annelik

Sosyal Bilimler21 Ağustos 2025 14:06

İlişkilerde Superego’nun Sesi: Aşk, Suçluluk ve Öz-Annelik

Kim Kimi Seçiyor?

Sosyal Bilimler10 Ağustos 2025 19:41

Kim Kimi Seçiyor?

Türkiye’de “Özgür” Kadın Olma Dilemması ve Cinskırım

Sosyal Bilimler05 Ağustos 2025 21:09

Türkiye’de “Özgür” Kadın Olma Dilemması ve Cinskırım

ÖLÜM KAVRAMININ AKILDAKİ İZİ

Sosyal Bilimler05 Ağustos 2025 17:28

ÖLÜM KAVRAMININ AKILDAKİ İZİ

ET TIRNAKTAN AYRILMAZ! TIRNAK YEME HASTALIĞI (ONİKOFAJİ)

Sosyal Bilimler05 Ağustos 2025 13:21

ET TIRNAKTAN AYRILMAZ! TIRNAK YEME HASTALIĞI (ONİKOFAJİ)

Demokrasi, Demokratik Kişilik ve Bal Arıları

Sosyal Bilimler26 Temmuz 2025 23:30

Demokrasi, Demokratik Kişilik ve Bal Arıları

ŞİDDET KONULU SÖYLEŞİ - 4

Sosyal Bilimler24 Temmuz 2025 19:59

ŞİDDET KONULU SÖYLEŞİ - 4

SİNEMA YAPAY ZEKÂ İLİŞKİSİ

Sosyal Bilimler24 Temmuz 2025 10:02

SİNEMA YAPAY ZEKÂ İLİŞKİSİ

2025 Yılı ÖSYM Sınav Sonuçları Mesajı Nedir?  Ülkenin Gelişmişliği ile Sınav Sonuçları Arasında Bir ilişki Var mı?

Sosyal Bilimler20 Temmuz 2025 16:09

2025 Yılı ÖSYM Sınav Sonuçları Mesajı Nedir? Ülkenin Gelişmişliği ile Sınav Sonuçları Arasında Bir ilişki Var mı?

Sosyal Bilimler12 Temmuz 2025 14:20

"Yunus bir söz söylemiş..."