21 Aralık , coğrafi olarak Kuzey Yarımküre için kış solstisi (gündönümü), Güney Yarımküre için ise yaz solstisidir. Kış gündönümünde güneş ışıkları Oğlak Dönencesi'ne dik gelir. Kuzey Yarımküre'de en uzun gece, Güney Yarımküre'de ise en uzun gün yaşanır. Kuzey Yarımküre'de gölgelerin en uzun olduğu gündür.
İngilizcede gün dönümü anlamına gelen "solstice" kelimesi, Latince "sol" (Güneş) ve "stare" (sabit durmak) kelimelerinin birleşiminden oluşur. Güneş'in doğudan doğup batıdan batması sırasında, mevsimlere bağlı olarak yıl boyunca gökyüzündeki konumu değişir. Gündönümü sırasında Güneş, gökyüzündeki en yüksek ve en alçak noktasına ulaşır. Bu noktalar, Güneş'in gökyüzündeki yolculuğunda yaz ve kış ortasına denk gelen dönüm noktalarıdır. Güneş, yaz gündönümünde zirveye ulaştığında ufka doğru yolculuğuna başlar ve kış gündönümündeyse ufuktaki en alçak noktaya gelir. Bu dönüm noktalarından önceki haftalarda Güneş'in gökyüzündeki hareketi yavaşlar ve neredeyse durmuş gibi görünür; bu duruma "Güneş'in durması" denir.
Dünya'nın eksenel eğimi, mevsimlerin oluşmasında eliptik yörüngesinden çok daha büyük bir rol oynar. Dünya, Güneş'e en yakın konumunu 21 Aralık gündönümünden yaklaşık iki hafta sonra, Kuzey Yarımküre'nin kış mevsiminde gerçekleştirir. Kuzey Yarımküre'nin yaz aylarında, 21 Haziran gündönümünden yaklaşık iki hafta sonra Güneş'ten en uzak konumdadır.
Kış gündönümünde, öğle vakti dışarıda durup gölgenize baktığınızda yılın en uzun gölgesini görebilirsiniz. Bunun nedeni, Güneş'in gökyüzünde çizdiği sanal yayın yıl içindeki en alçak konumda olmasıdır.
Bazı bitki ve hayvanlar gün ışığındaki değişikliklere göre yaşamlarını düzenler. Örneğin günler kısaldığında, yapraklar daha az gün ışığı ve daha düşük sıcaklıklar nedeniyle yeşil rengini kaybeder. Antik çağlardan bu yana, dünyanın dört bir yanındaki insanlar da bu yıllık ritme dikkat etmişlerdir. Dünyanın dört bir yanındaki kültürlerde kış gündönümü kutlamaları yapılır. Ateş ve ışık, yılın en karanlık bu gününde yapılan kutlamaların geleneksel sembolleridir.
KIŞ GÜNDÖNÜMÜ KUTLAMALARI
Birçok kültürde, çok eski tarihlerden beri kış gündönümü kutlamaları yapılmaktadır. Bu kutlamalarda, kışın hayvanları besleme zorunluluğundan kurtulmak ve insanlar için yiyecek sağlamak amacıyla kurbanlar kesilir, bira ve şarap fermente edilirdi.
ANTİK MISIR
Kış gündönümüyle ilişkilendirilen Wadjet (Wadjyt, Wadjit, Uto, Edjo, Buto), en eski Mısır tanrıçalarından biridir. Başlangıçta Per-Wadjet'in yerel tanrıçasıyken, sonraları Aşağı Mısır'ın koruyucu tanrıçası haline geldi. Genç Horus'u besleyip koruduğuna inanılırdı. XVIII. Hanedanlık döneminde kraliçeler, taçlarına bir yılan daha ekleyerek iki yılanlı taç giyerlerdi; bu yılanlardan biri Wadjet'i, diğeri ise kız kardeşi Nekhbet'i temsil ederdi. Wadjet, Mısır takviminde hasat ayı olan "iput-hmt" (Epipi) ayının beşinci günü ve beşinci saatiyle ilişkilendirilirdi. Ayın onuncu günü onun şerefine festivaller düzenlenirdi. Yedinci günü "khnty-khty" (payni) ve sekizinci günü "Wpt-rnpt" (Mesori) ise "Tanrıçanın ilerlediği gün" olarak anılırdı. Bu son iki tarih, kabaca kış ve ilkbahar gündönümlerine denk gelmekteydi.
INTİ RAYMİ
İnka İmparatorluğu'nda, Keçuva dilinde "güneş festivali" anlamına gelen Inti Raymi, kış gündönümünde güneş tanrısı Inti'ye saygı göstermek amacıyla kutlanırdı. Güney Yarımküre'de yer alan Peru'da kış gündönümü, Haziran ayında gerçekleşir. İnkalar, gündönümünden önce üç gün oruç tutar, ardından gündönümü günü şafaktan önce tören meydanına giderek gün doğumunu beklerlerdi. Güneş doğduğunda, önünde çömelir ve altın bardaklarda çhiça (fermente mısırdan yapılmış kutsal bira) sunarlardı. Tören sırasında lama gibi çeşitli hayvanlar kurban edilir, İnkalar güneş ışınlarını odaklayarak ateş yakmak için aynalar kullanırlardı. 1500'lerde İspanyolların İnka İmparatorluğu'nu fethinden sonra, Inti Raymi kutlamaları yasaklandı. 20. yüzyılda ise (sahte kurbanlarla) yeniden canlandırıldı ve günümüzde de devam etmektedir.
ANTİK ROMA: SATURNALYA
Antik Roma döneminde 17 Aralık'ta başlayıp yedi gün süren bu kutlama, tanrıların atası Satürn adına düzenlenirdi. Satürn adına kurulan tapınaklarda kurbanlar kesilir, ziyafetler düzenlenir ve hediyeler verilirdi. Hatta kölelerin bile kutlamalara katılmasına izin verilirdi.
ASYA: DONGZHI FESTİVALİ
Başta Çin, Kore ve Japonya olmak üzere Doğu Asya'da yılın en önemli kutlamalarından biri olarak kabul edilir. Dongzhi kelimesi "aşırı kış" anlamına gelir. Uzun günlerin başlangıcını ve pozitif enerji kaynağını simgelediği için kutlanır. Festivalin kökeni, evrendeki denge ve uyumu temsil eden "yin ve yang" felsefesine dayanır.
YULE - YUL - JUL (HRİSTİYANLIK ÖNCESİ KUZEY AVRUPA)
Günümüz İskandinavya bölgesinde yaşayan Cermen halkları tarafından kutlanan bu antik pagan kış festivalinde, güneşin dönüşünü, ışığı ve sıcaklığı temsil etmek amacıyla ateşler yakılırdı. İskandinav tanrısı Thor için kütükler yakılarak kötü ruhların kovulduğuna, gelecek yıl için iyi şans getirildiğine inanılır ve şarkılar söylenirdi. Günümüz Noel kutlamalarıyla benzerlikler taşır.
DRUID VE DİĞER PAGAN TÖRENLERİ (İNGİLTERE VE BATI AVRUPA)
Pagan ve Kelt topluluklarının rahip sınıfını oluşturan Druidler için kış gündönümü kutlamaları, güneşin geri dönüşünü müjdelediği için büyük önem taşıyordu.
NOEL
Noel, Hristiyanlık, paganlık ve antik Roma kutlamalarının bir birleşimidir. Roma döneminde kullanılan Jülyen takvimine göre kış gündönümü 25 Aralık'a denk gelmekteydi. Ancak 1500'lerde Miladi takvime geçilmesiyle günlerde kayma yaşanmış ve kış gündönümü 21 Aralık'a kaymıştır. Buna rağmen Hristiyanlar, ilk tarihe bağlı kalarak 25 Aralık'ı İsa'nın doğum günü olarak kutlamaya devam etmişlerdir.
NARDUGAN BAYRAMI
Roma'daki Satürnalya ve Antik Yunan'daki Dionysos Şenlikleri gibi, Türklerde "Güneş'in Doğuşu" anlamına gelen Nardugan Bayramı, Ön Türkler'deki atalar kültü döneminden günümüze kadar Orta Asya coğrafyasında Güneş kültü adına kutlanan bir bayramdır. Her yıl 22 Aralık'tan sonra gelen ilk dolunayda kutlanır. Türklerin eski inanışına göre, Mısır mitolojisinde olduğu gibi gece ile gündüzün sürekli bir savaş halinde olması ve 21 Aralık'ta yaşanan en uzun gecenin ardından Güneş'in daha çok görünmeye başlaması, yani günlerin uzaması bu bayramın nedenidir. Bu nedenle Türklerde, Ay yılı esasına göre 22 Aralık gününü takip eden ilk dolunayın çıktığı gün, yeni yılın ilk günü olarak kabul edilir.
ORTA AMERİKA: UÇUŞ DANSI
Beş "uçan kişi" veya "kuş adam" olarak bilinen dansçılar, 30 metrelik bir direğe tırmanır. Dördü iplere bağlı bir şekilde kendilerini boşluğa bırakarak havada dans ediyormuş gibi görünürken, bir kişi direğin tepesinde kalıp davul ve flüt çalar. Efsanelere göre bu dans, tanrıları mutlu etmek, kuraklığı dindirmek ve temel besin kaynaklarından mısır hasılatını artırmak amacıyla yapılır.
İRAN: YALDA
Yılın en uzun gecesinde yapılan bu kutlama sırasında aileler bir araya gelir, yiyip içer ve sabaha kadar şiirler okur. En gözde yiyecekler, kırmızı renkleri nedeniyle şafağın ve yaşamın sembolü olarak görülen nar ve karpuzdur.
PAKİSTAN: ÇATARMAS
Pakistan'ın Afganistan sınırındaki Hindikuş dağlarının vadilerinde yaşayan pagan azınlığı Kalaşlar, kış gündönümünü ateş yakıp dans ederek ve kuru meyveler yiyerek kutlar.
KIŞ DÖNÜMÜ SEMBOLİZMİ
Kış Gündönümü, zodyakta Oğlak dönencesinde gerçekleşir ve Tanrıların kapısını, Güneş'in yükselişini ve büyüyen gücünü temsil eder. Latince "Janua" kelimesi kapı anlamına gelir ve kapıların bekçisi, zamanın yöneticisi Janus da adını buradan alır. Janus, bir yüzü sağa, diğer yüzü sola bakan iki yüzlü bir Roma tanrısıdır; yüzlerinden biri somut olanı, diğeri ise soyut olanı temsil eder. Batı dillerinde Ocak ayını ifade eden January, Janvier, Januar gibi sözcükler Janus'tan türemiştir. Bunun nedeni, Ocak ayının bir yönüyle geçen yıla, diğer yönüyle ise gelecek yıla bakmasıdır. Elinde iki anahtar olduğu rivayet edilen Janus, gündönümlerinin kapılarını bu anahtarlarla açar: Kış gündönümünü altın anahtarla, Yaz gündönümünü ise gümüş anahtarla.
Eski bilge ve kadim inançlarda doğa döngüleri, hem ruhsal (hayatımızı ruhsal ve fiziksel olarak etkileyen) hem de fiziksel döngüler olarak kabul edilir. Her bir döngünün unsurları, tanrı veya tanrıça motifleriyle süslenmiştir. Güneş, burada karşımıza güneş tanrısı veya Kelt geleneğinde Meşe Kralı (meşe tanrısı) ya da Eski Türklerde Gün Han (21 Aralık Nardugan olarak geçer; "nar doğan" yani "ateşin doğuşu", "güneşin doğuşu" manasındadır) olarak çıkar. Güneş Tanrısı'nın Eylül'de öldüğü, daha doğrusu Toprak Ana'nın karnına geri döndüğü ve 21 Aralık'ta yeniden doğduğu düşünülürdü. İşte bu, yeniden doğuşun günüdür.
Ağaç süslemek, ateş yakmak, hediyeleşmek, kırmızı, beyaz ve yeşil renklerle evi süslemek gibi geleneklerin yanı sıra, en önemli gelenek; tüm soğuğa rağmen, güneşin yükseleceği, uykuya dalan tabiatın yeniden uyanışa geçeceği inancıyla neşe ve umudu yüreklerde taşımaktır. Bu aslında metaforik bir anlatımdır. Buradaki amaç, soğukta, yalnızlıkta, ölümde ve bitişte olsanız dahi, güneşin ve ışığın yeniden doğacağını, her şeyin geçeceğini ve bu yüzden hiçbir şeye takılı kalmadan neşeyle ve umutla ilerlemeniz gerektiğini hatırlatmaktır.
Gençliğin verdiği deneyimsizlikten kurtulup olgunluğa geçebilmesi ve bir kadın olarak yeryüzüne dönebilmesi için Persephone'nin Hades ile yüzleşmesi gibi, Kış doğa için bir ölüm değildir. Özünü kuvvetlendirmeye çalışan her tohumun ve her varlığın sabırla kendini gerçekleştirmesidir. Mevlana'nın da dediği gibi: "Sır gibi seversen eğer, muradın gerçekleşir. Çünkü tohum, toprağa gizlenirse yeşerir."
Biz insanlar için, dharmayı gözlemleyip svadarmamızı gerçekleştirebilmek adına, içimize olan yolculuğun bir başlangıcı, inzivaya çekiliş, sadeleşebilmek, arınmak, güç kazanmak, gölge taraflarımızla tanışıp kusurlarımızı erdemlerle alt edebilmemiz için bir fırsattır. Anaksagoras'ın da dediği gibi: "Varlıklar sonsuz tohumlardan oluşur." Bizler de birer varlık olduğumuza göre, içimizdeki kör tohumları yeşertecek bilgeliği elde edebilmek için öncelikle kanılarımızın yarattığı kirden ve pastan kurtulmalıyız. Ancak o zaman içimizdeki taş ustası, kurtulacağı fazlalıkları görmeye ve bizden yeni bir "Ben" yontmaya başlar. Ta ki bilgelik güneşiyle gözlerimiz kamaşana kadar.