MESLEKİ TEKNİK EĞİTİMDE PARADİGMA DÖNÜŞÜMÜ: YENİ NESİL MESLEKİ TEKNİK EĞİTİM

Eğitim Bilimleri - Prof. Dr. Adnan BOYACI

21. Yüzyıl ilk çeyreği biterken genel olarak ‘eğitim’de, özelde ise ‘mesleki teknik eğitim’de genel bir paradigmatik dönüşüm içine girmiştir. Bu dönüşümün temelinde değişimin niteliğimdeki değişim vardır. Değişim artık daha hızlı (v), daha kısa aralıklı (f) ve daha büyük ölçekli (m) olurken, üretilen bilginin miktarı ve çeşidi de artmaktadır. Miktarı ve çeşidi artan bilgi hızla güncellenmektedir. Bu durum eğitimde; bu kadar çok çeşitli bilgi varsa hangisi öğretilecek, bu kadar çok bilgi varsa nasıl öğretilecek ve miktarı ve çeşidi artan bilgi hızla güncelleniyorsa neden öğretilecek gibi 20. yüzyıl eğitim paradigmasının ve okul sisteminin varsayımlarına meydan okuyan 3 temel soruyu da beraberinde getirmektedir. Bu sorular geleneksel eğitim ve okul tasarımında bir kriz alanı olarak ortaya çıkarken, ‘Zamanın Ruhu’nu (Zeit Geist) yakalayan yeni bir dünya görüşü ve bu dünya görüşüne eşlik eden başarılı sistem ve uygulama tasarımları da eş zamanlı olarak ortaya çıkmaktadır. Eğitim süresinin kısalması (erken yaşta eğitime başlama ve erken yaşta iş yaşamına katılma), akıllı kampüslerle zenginleştirilmiş öğrenme tasarımı; esnek modüler müfredat tasarımı, uluslararası mikro sertifikasyon; seçici kariyer yolu geçişleri (lise- yüksekokul- üniversite) ve uluslararası beceri seti başarılı sistem ve uygulamaların bazı özelliklerindendir.

Mesleki Teknik Eğitim ise bilgi ekonomisine bağlı yeni bir paradigma ve okul modeliyle yükselmektedir. Bir önceki yüzyılın mavi yakalı insan kaynağı yetişmek için kurulmuş meslek liselerinin yerini; (a) ‘üretimin içinde eğitim’ ilkesini temel alan, (b) sektörel işbirliğinin ötesinde müfredatın ve makine ekipman parkının endüstriyle birlikte tasarlandığı ve fonlandığı, (c) geleneksel katı müfredat yerine esnek, modüler, mikro sertifikasyona dayalı, uluslararası beceri setlerini kazandıran, (d) işverenler için ‘işe hazır’ öğrenciler için ise ‘iş garantisini’ sağlayan, (e) eğitimi sadece teknik becerinin ötesinde, üretim alanlarında en çok ihtiyaç duyulan problem çözme, analitik düşünme, takım üyesi olma ve takım lideri olma gibi 21. yüz yıl beceriyle birlikte düşünen yeni bir eğitim paradigması ve meslek okulu modeli almaktadır.

Küresel Ekonomide Üretimin Asya’ya Kayması ve Mesleki Teknik Eğitimde Yığınlaşma: Özellikle geçtiğimiz 20 yıl içinde üretim ekonomisinin başta Çin olmak üzere Asya ülkelerine kayması, sürdürülebilir bir mesleki teknik eleman ihtiyacını karşılamaya yönelik mesleki teknik eğitimi hiç olmadığı kadar önemli bir noktaya taşımıştır. Dünyadaki toplam üretimin yaklaşık %70’ini elinde tutan Çin, Hindistan, Güney Kore, Japonya, Tayvan, Tayland ve Vietnam gibi ülkelerde üretim ve imalat sektöründeki gelişmelere paralel olarak Mesleki Teknik Eğitim radikal olarak kitleselleşme sürecine girmiştir. Hindistan’da 4600’ün üzerinde kurum ve 1,6 milyon öğrenci, Çin’de 1200’ün üzerinde kurum ve 10 milyon öğrenci, Japonya’da 3500’ün üzerinde kurum ve 550 bin öğrenci mesleki teknik eğitimin içinde yer almıştır. Kısmen daha küçük ölçekli ülkeler olan Tayvan’da 650 bin, Vietnam’da 1 milyonun üzerinde ve Taylan’da 1,5 milyonun üzerinde öğrenci mesleki teknik eğitim okullarına devam etmektedir. Mesleki teknik eğitim kapasitesinin arttırılması ulusal öncelik olarak değerlendirilmektedir. Tüm bu yığınlaşmaya rağmen okul terki önemli bir sorun olarak varlığını devam ettirmektedir. Yeni mesleki teknik eğitim okul modelleri okul terkini önlemek için yeni müdahale mekanizmaları ve stratejileriyle birlikte yapılandırmakta ve önemli ölçüde başarı sağlamaktadır.

Öğrenci Tercihleri Yerine Ülkenin Önceliklendirilmiş İhtiyaçları: Bugün var olan mesleklerin yaklaşık %47’sinin önümüzdeki 20 yıl içinde otomasyonun bir parçası olacağı öngörülmektedir. Bu durum genelde eğitimi özelde ise ekonomi ile organik bağı olan mesleki teknik eğitimi stratejik bir öncelik haline getirirken, genç nüfusun bireysel mesleki kariyer tercihleri ülkenin ekonomik ihtiyaçları doğrultusunda yönlendirilmesi zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Özellikle Çin ve Singapur gibi ülkeler öğrencilerin tercihleri yerine ülke ekonomilerinin öncelikleri doğrultusunda Mesleki Teknik Eğitimi önceliklendirmektedir. Singapur’da ön lisans programlarında öğrenim gören öğrencilerin yaklaşık %65’i mesleki teknik eğitimdedir.

Gençlerin Endüstriye Yönelmeleri İçin Mesleki Teknik Eğitimin İtibarını Arttırma: Global kültür içinde meslek seçimi gençler arasında çoğu zaman rasyonel bir kariyer seçiminden çok, egemen popüler değerlere hizalanmaktadır. E-ticaret, ya da evden çalışma, sosyal medya fenomenliği ya da youtuber olma gibi popülerliğin ön plana çıktığı uğraşlar gençler arasında yükselirken, ‘işçi’ olmayı temsil eden mavi yakalı mesleki tercihlerden uzaklaşılmaktadır. Mesleki Teknik Eğitimin başarılı uygulamalarının olduğu, başta Singapur gibi Asya ülkeleri mesleki teknik eğitim kurumlarını imaj ve algı olarak yeniden konumlandırarak rasyonel ve sosyal olarak tercih edilebilirliğini arttırmayı başarmışlardır. İş garantisi, görece yüksek ücret ve mesleğin ülke ve küresel ekonomideki önemine yönelik kampanyalar, pazarlama stratejileri ve halkla ilişkiler stratejileri üst düzey politik sahiplenmeyle birleştirilerek entegre bir algı yaratılmıştır.

Mesleki Teknik Eğitimde Yeni İş-Finans-Pedagojik Modelleri: Geleneksel mesleki teknik eğitim okul modelleri 21. Yüzyılda üç temel meydan okumayla karşı karşıya kalmıştır. Bunlar (a) kurulum/yatırım maliyetinin yüksek olması, (b) üretim teknolojilerindeki hızlı değişimlere bağlı olarak altyapı ve makine ekipman parkının sürekli güncel tutulması için re-finansman ihtiyacının yarattığı maliyet ve (c) yetiştirilen ara insan gücünün akademik ve teknik beceri setlerinin iş dünyasının ihtiyacını karşılamamasıdır. Bu üç sorun eksenine okullarda görev alacak yüksek becerili teknik personelin okulda tutulması ve bunun insan kaynakları maliyeti de eklenince özellikle Asya’da kitleselleşen mesleki eğitim okullarına yönelik yeni bir (a) iş, (b) finansman ve (c) pedagoji modelleri ön plana çıkmıştır. Yeni mesleki teknik eğitim okul modelinde (i) okulun kurulması, (ii) pedagojik ve teknik tasarım ve (iii) işletilmesi endüstriyel hizmet sektöründe faaliyet gösteren şirketlerle ‘ortak üretim’ ilkesine göre yapılandırılmaktadır. Eğitimde kamu-özel sektör işbirliği olarak adlandırılabilecek bu modelde ülke bazında yatırımcı şirketlerden oluşturulan konsorsiyumdan teknik ara insan kaynağının yetiştirilmesine yönelik kapasite yaratmada (a) finansman, (b) mikro üretim teknolojisi transferi, (c) eğitimde görev alacak üretimden gelen teknik personel desteği ve (d) okulun işletilmesinde ortaklık beklenmektedir. Tüm bunların odağında endüstriyel sektörün ihtiyaçlarına uygun ‘işe hazır’ insan yetiştirmek vardır. Model; ülke içindeki yatırımda önceliklendirilmiş sektörlere yönelik sürdürülebilir insan kaynağı yetiştirilmesi, istihdamda yerellik ve üretim eko sisteminin desteklenmesine hizmet eder. Modelin pedagojik ayağı ise; standardize beceri setlerine yönelik ortak katmanlı dağıtık tasarım (blended learning, micro certification, learning on the job), esnek modüler öğretim programı ve okulun yönetiminde sektörel sorumluluklar gibi yeni bir kompozisyondan oluşmaktadır.

Nasıl Bir Model?

Üç nesil mesleki teknik eğitimden modelinde bahsedilebilir. (1) Birinci nesil eğitimde geleneksel meslek liseleri kurulur akademik ve mesleki teknik dersler okulun kendi sınıf ve atölyelerinde verilir ve öğrenciler staj için üretim alanlarına giderler. (2) İkinci nesil mesleki-teknik eğitim modelinde endüstriyle işbirliği yapılır. Bu iş birliğinde (a) staj imkanlarının sağlanması, (b) okula bir sefere mahsus para ve bina yapım desteği ve kısmi atölye ekipman desteği sağlanması ve (c) seçili teknik branşlara yönelik istihdamda kısmi öncelik tanınması gibi olanaklar temim edilir. (3) Üçüncü nesil mesleki eğitim modelinde ise ‘üretim içinde eğitim’ okul endüstriyel sektör ile birlikte üretim alanlarının içine kurulur.

‘Üretim İçinde Mesleki Teknik Eğitim Modeli’ bir tercihten ziyade bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır Asya’nın üretim devlerinin ülkelerinde denenmiş ve özellikle ‘sürdürülebilirlik’ açısından başarı kazanmıştır. ‘Üretim İçinde Mesleki Teknik Eğitim Modeli’ okulu bağımsız bir mesleğe hazırlama kurumundan ziyade üretim eko sisteminin parçası olarak görür ve sektörel iş birliğinin ötesinde bir çabadır. Bu modelde okul öğrenmeleri ve uygulama (staj/praktikum) ayrı ayrı yapı ve süreçler olarak değil, tek bir yapı ve süreç olarak tasarlanır.

Üretim İçinde Mesleki Teknik Eğitim Modeli: Sürdürülebilirlik ve Maliyet-Etkinlik İlişkisi: Birinci ve ikinci nesil geleneksel Mesleki Teknik Eğitim Modellerinde; makine parkurlarının kurulması, üretim uygulamalarının hayata geçirilmesi ve teknik-uzman insan kaynaklarının sağlanması açılarından yatırım ve işletme maliyetleri oldukça yüksek bir okul türüdür. Tüm bu yatırımlar yapılsa dahi; makine- ekipman teknolojilerinin güncel tutulması ve hızla değişen üretim teknolojilerine uyum sağlanması için sürekli yatırım yapılması gerekir. Bu durum sürekli yatırımın finansmanı açısından oldukça yüksek maliyetler anlamına gelmekte ve sürdürülebilir açısından ciddi sorunlar yaratmaktadır. Öte yandan güncel teknolojileri bilen, kullanan ve öğreten öğretmen istihdamı geleneksel mesleki teknik eğitim okul modellerinde (a) bu niteliklerde öğretmenlerin sayısının sınırlı olması bağlamında teminde, (b) temin edilen öğretmenin sürekli geliştirme eğitimlerinin maliyeti bağlamında ve (c) bu yüksek nitelikli öğretmenin eğitim sisteminde (bakanlık çalışanı olarak) tutulması bağlamında çeşitli sınırlılıklar yaratır.

Üretim/Hizmet Şirketleriyle Birlikte Üretim İçinde Mesleki-Teknik Eğitim (Joint Effort): Mesleki Teknik Eğitim Okullarında makine ekipman parkurlarına yapılan yatırım maliyeti, makine-ekipman parkurlarının güncel tutulması için ayrılan finansman maliyeti ile nitelikli mesleki teknik öğretmenin bulunması ve elde tutulmasın yarattığı zaman ve para maliyetleri aşmak için yaygınlıkla kullanılan model sektörün içinde sektör şirketleriyle kurulacak okul modeli olarak yaygınlıkla uygulanmaktadır. Bu okullar bir kamu-özel sektör girişi olarak değerlendirilir.

Okulların organize sanayi bölgelerinde ve/veya serbest bölgelerde orada yatırım yapan şirketler yapılacak protokollerle beraber kurulması (a) makine-ekipman yatırım maliyetinin paylaşılması, (b) organize sanayi bölgelerinde üretim yapan şirketlerin üretim teknolojilerindeki değişimlere bağlı olarak ortaya çıkan makine-ekipman güncellemelerine katkı sağlamaları böylece okullardaki teknolojinin sürdürülebilir güncelliğinin sağlanması ve (c) teknik öğretimde şirketin üretim çalışanlarından yararlanılması (d) okullardaki eğitimin şirketlerin üretim alanlarına taşınarak uygulamaya uyumlu beceri setleriyle uygulamada ‘işe hazır’ eleman yetiştirilmesi gibi doğrudan işlevsel yararlar sağlamaktadır. Şirketler bu modelle kurulduğu ülkede kendi ihtiyaçları, iş gereksinmelerine özel güncel beceri setleriyle donanmış istihdama hazır iş gücüne daha kolay erişirler. Ülke açısından ise geliştirmek istedikleri önceliklendirimiş sektöre yönelik sürdürülebilir bir eko sistem yaratılır.