Sevgili okur,
Bugün, öğretimin temel taşlarından biri olan sınıf yönetimi konusunu ele alacağız. Daha önce değindiğimiz bu konuya devam edeceğiz. Etkili sınıf yönetimi, sadece düzeni sağlamak değil, aynı zamanda öğrenmeye uygun, güvenli ve olumlu bir ortam yaratmaktır. Bu önemli konuyu tüm yönleriyle konuşmak için Sayın Doç. Dr. Mehmet ULUTAŞ ile dördüncü kez söyleşimiz oldu.
Mehmet Bey, görüşme talebimizi tekrar kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.
Kadir Bayşu: Sınıf yönetimi yaklaşımınızı, farklı öğrenme stillerine, kültürel arka planlara veya özel öğrenme gereksinimlerine sahip öğrencilerin ihtiyaçlarına göre nasıl uyarlarsınız? "Herkese eşit davranmak" ile "herkesin ihtiyacına uygun davranmak" arasındaki dengeyi nasıl kurarsınız?
Sayın Doç. Dr. Mehmet Ulutaş: Rica ederim, özellikle asıl ben sizlere sınıf yönetimi konusunda ilgililere verdiğiniz destek ve beni bu konuda cesaretlendirdiğiniz için çok teşekkür ederim. Bu soru sınıf yönetiminin esas ruhunu yansıtmaktadır. Sınıf yönetiminde başarı için öğretmenin öğrencilerini tanıması ve onlara rehberlik etmesi vardır. Bireysel farklılıklara değinmeden bu iş söz konusu olamaz tabi ki. Bu nedenle sınıfımızda farklı öğrenme stiline sahip öğrencilerimize göre ders anlatmamız, bu konuda içeriğin zenginleştirilmesi dikkat edilmesi gereken bir konudur. Öğrencilerimizin farklı duyularını, farklı öğrenme stillerini dikkate almak, bu nedenle hem sözel, hem yazılı, hem görsel, hem uygulamalı olarak öğrencilerimize hitap etmemiz gerekmektedir. Sınıflarımızda elbette farklı kültürel arka planlardan olan öğrencilerimiz olacak ya da özel eğitime gereksinim duyan öğrencilerimiz de olabilir. Önemli olan tüm öğrencilerimizin kalplerine dokunabilmek ve her bir öğrenciyle ayrı ayrı ilgilenebilmek. Tabi bu konu biraz da sınıf sayıları, öğretmenlerin ders yükleri gibi sayısal durumlarla ilişkili. Sorunların çözümü için ideal sayılara dikkat edilmesi gerekiyor. Örneğin bir sınıfta ideal öğrenci sayısı 20’dir. Maalesef birçok sınıfımızın bu sayıyı aştığını söylememiz yanlış olmayacaktır. Ya da öğretmenlerimizin girdikleri ders sayıları da bazen normalin çok üstünde olabiliyor. Sorunlarımızın temelinde öncelikle nicelik problemleri vardır. Öncelikle bunun çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Kadir Bayşu: Öğrencinin davranış sorunları hakkında bir veliyle görüşürken, veliyi savunmaya geçirmeden, işbirliği odaklı bir çözüm yolu oluşturmak için nasıl bir dil kullanırsınız? Görüşmeye hangi somut verilerle hazırlanırsınız?
Sayın Doç. Dr. Mehmet Ulutaş: Sorunuz için çok teşekkür ediyorum. Bu gerçekten bir başka önemli konu. Genelde veli toplantıları öğrenci velileri için tatmin edici olmuyor. Değer de görmüyor. Bunun nedeni de hep aynı şekilde söylem ve davranışlar. Öğretmenler genelde öğrenciler ile ilgili “biraz daha çalışmalı” şeklinde çok genel yorumlar yapıyorlar. Öğrencilerini yakından tanıyan ve sorunları için kafa yoran öğretmenler zaten bu dediğinizi yapacaklardır. Zaten böyle bir görüşmede veliler savunmaya geçmeden sorunların çözümü için gerçek bir eğitimci ve rehber gördüğü öğretmeni dinlemek isteyecektir. Öğretmenlerin bu konuya daha fazla eğilmelerinin çok gerekli olduğunu düşünüyorum. Her bir öğrenci ile ilgili küçük notların alınmasını öneriyorum. Aslında sadece öğretmenlerin değil de tüm eğitim sistemimizin bu konuyu ele alması ve daha genel çözümler üretmesini önemli görüyorum. Böylelikle eğitim sistemimizin hem amaçlarında hem de ilkelerinde yer alan “ilgi, istidat ve yetenekleri” doğrultusunda bir birey yetiştireceğini söyleyebiliriz. Her bir öğrenciyle ilgili resmi bir dosyanın tutulmasını, her bir öğretmenin de o dosyaya erişerek görüşlerini paylaşmasını bu dosyaların okullarla, velilerle paylaşılmasını gelecekte bir ideal olarak gerekli olduğunu düşünüyorum.
Kadir Bayşu: Bir öğrencinin problem davranışları, diğer derslerde de devam ediyorsa, diğer öğretmenlerle ve okul yönetimiyle işbirliği süreciniz nasıl ilerler?
Sayın Doç. Dr. Mehmet Ulutaş: Evet bu soru da çok değerli, sınıf yönetiminde temel hususlardan biri de sorunlar varsa onları çözüme kavuşturmak olduğunu söyleyelim. Böyle olmazsa sorunlar daha da büyüyecek ve artık çözüme ulaşmak giderek zorlaşacaktır. Eğer bir öğretmen sınıfında bir problem görüyorsa bu problemin üzerine düşünmesi gerekmektedir. Görmezden gelinmemelidir. Tabi bazı problem gibi görünen ama aslında bir problem olmayan durumlar hariç. Mesela bir öğrenci derse geç gelebilir. Bence bu önemli bir problem değildir. İnsanlar geç kalabilir. O gün uyanamamış olabilir. Ya da dolmuşu kaçırmıştır. Ama aynı öğrenci birkaç kez derse geç geldiğinde bunun altında yatan bir problem olabilir düşüncesiyle öğrenciyle görüşmek gerekecektir. Ama bunu yaparken tüm öğrencilerin karşısında onu sorguya çeker gibi bunu yapmamalıdır. Böyle bir durum öğrenciyi kötü hissettirecek ve onun öğretmeniyle bağlarını koparabilecektir. Öğrenciyi anlayışla karşılayarak onun sorununu gerçekten dinlemek isteyen bir öğretmeni, öğrenci de kalbini açacak, güvenip sorunlarını anlatacaktır. Mevcut sorunların niteliğine göre öğretmenler gerek diğer öğretmenlerle, gerek veli ile gerek rehberlik birimi ile gerekse okul yönetimi ile hatta belki daha üst mercilere başvurarak, konuşarak, çözüm üreterek problemlerin çözümü için elinden geleni yapmalıdır. Önemli olan problemlerin çözümlerine ilişkin gerekli müdahaleyi yapmaktır. Bu da sağlıklı sınıflar için olmazsa olmazdır.
Kadir Bayşu: Değerli fikirleriniz ve katkılarınız için şahsım ve Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi adına çok teşekkür ederim.
Sayın Doç. Dr. Mehmet Ulutaş: Değerli Hocam asıl ben sizlere çok teşekkür ediyorum. Yararlı olması dileğiyle, kalın mutlulukla, sağlıkla...