“Niteliksiz yöneticiler ile niteliksiz kalabalıklar demokrasinin temsil unsurları olamazlar.”
Şimdiye kadar bilinen veya deneyimlenen yönetim seçenekleri arasında en çok “demokrasi” modeline atıf yapılır. Göreceli de olsa onun, en iyi olma olasılığı, çoğunluk iradesinin tecellisi, seçme seçilme hakkı, yurttaşın siyasi hayata katılımı, görüşlerini ifade etmesi, tercihte bulunma ve daha başka gerekçeler, onu kitlelerin gözünde bir umuda, bir umut beklentisine dönüştürmektedir…
Ancak bu beklentinin büyük bölümü zaman içinde, çok defa hayal kırıklığı ile sonlanmaktadır, çünkü günümüz şartlarında tam anlamıyla gelişmiş bir demokrasiden söz etmek neredeyse olanaksızdır. Bir şarlatan da “En iyi demokrasi bende,” diyebiliyor, bir diktatör de… “Demokratik cumhuriyet,” unvanını kullanan bir devlet, bir başkan ya da tiran da, “ en demokratik biziz,” diyebiliyor; bir aile babası, bir aktivist, adaletli-adaletsizi de aynı iddialarda bulunabiliyor… Kısacası her iktidar, (liberal, muhafazakar, parlamenter, temsili ya da doğrudan demokrasi vs.) isimlerle öne çıkıp kendini pazarlamaktadır ve bu karmaşa demokrasinin anlam, amaç ve hedeflerinde bulanıklığa neden olmaktadır.
-Her şeyden önce gelişmiş bir demokrasi bireyle ilgidir ve bu özellik onun evrensel yönüdür. Düşünce ve eylemde bütün coşkusunu ve heyecanını bireyin yeteneklerine, refah, huzur ve mutluluğuna adar. Bireye, kendi potansiyelini tanıma, geliştirme olanağı tanır. Onu parçalamaz, köreltmez; tersine onu toplumsal eşitlik temelinde konumlandırarak yüceltir. “Ben devletim, ben her şeyim,” gibi benmerkezci zorba eğilimlere karşı bireyi koruyan, kollayan bir rol üstlenir. Kutsal devlet, kutsal ittifak, kutsal değerler temelinde şekillenen kölelik yönetimini reddeder.
-Gelişmiş bir demokraside bireyin hem kendini hem yanındakini anlama ve değerlendirme yeteneği güçlüdür. Aynı şekilde cesaret sahibidir... Tek başına kalsa bile, yanlışı-doğruyu, iyiyi-kötüyü ayırabilme becerisinden dolayı, “başıma bir şey gelebilir,” kaygısı taşımadan hak ve adaleti savunabilir.
-Empati, espri, sevinç ve keder, konuşma ve bilinç kapasitesi de zengindir. Kibirli, ağzı kalabalık, ruh ve bede sağlığı arızalı, taraflı, her daim kendinden söz edilmesini öne çıkaran geveze birine yer vermez, çünkü cehalet ve hastalıkla yoğrulan narsist kişilikler her zaman kendilerini kaybedebilirler… “Eğer bir ülkede cücelerin gölgesi uzamaya başlamışsa, orada güneş batıyor demektir.-Çin Atasözü-“
-Seçim sandıkları, oy ve benzeri araçlar gelişmiş demokrasinin özünü ifade etmez. Birbirlerini bütünleyen niteliksiz yöneticiler ve niteliksiz kalabalıklar, demokrasinin temsil unsurları olamazlar. Bu durum olsa olsa kalitesiz çoğunluğun hükümranlığı olur. Bir hayduttan, bir komisyoncudan, bir sınav hırsızından demokrasi veya demokratik kişilik beklenemez. Zihinsel ve duygusal donanımı eksik biri, demokratik olgunluk gösteremez. Kafaca geri biri, fırsatını buldu mu geçmişe, geçmişin kalıntılarına dönüş özlemi içindedir.
-Gelişmiş demokrasi birleştirici bir yaşam sunar. Kapsayıcılık ve birleştiricilik onun iyileştirme reçetesidir. İşbirliği, dayanışma, yardımlaşma ve uyum, “Mahalle baskısı” veya yönetenlerin zoru veya hezeyan refleksleri ile değil, nitelikli bir eğitimle elde edilen gönüllük temelinde sağlanır ve bu özellik demokratik işleyişin özüdür. Başka bir ifadeyle demokratik işleyiş üstün nitelikler gerektirir ve eğitim bunun ön koşuludur.
*********
Doğadaki en olağanüstü, en hayranlık verici demokratik işleyiş bal arısı kolonilerinde görülür. Koloni, genel olarak bütün çabasını kovandaki her arı için eşit şekilde harcayan ana arı etrafında kümelenir. (Parantez içinde burada önemli bir ayrıntıya dikkat çekelim: İnsan topluluklarındaki örgütlü yapılanmalarda, durum bunun tam tersidir. Hiçbir yönetici, hiçbir kurum, hiçbir şekilde üyesini veya yönettiğini öncelemez. Önce kendisini korumaya ve büyütmeye adar, sonra sıra gelirse altındakilere destek olur.)
Kolonide düzen ve işbirliği üst seviyededir. Her arının kendine özgü “özel uçuşu”, özel bir hareket tarzı, özel bir alan oluşturma yetkisi vardır ama bu farklılıklar asla onları bölmez, birlik ve beraberliklerine engel olmaz. Hiçbiri ötekini ötekileştirmez, ayrıştırmaz. İşbirliği, eylem, iş ve çalışma tarzları da asla rastgele değildir. Ortaklık ve paylaşım yaşam biçimlerinin özünü oluşturur ve hayranlık verici bir düzendir bu. Bal mumundan petek yapımına, oradan
kovanın kapısından giriş çıkışlara kadar uyum ve uzlaşma politikasına dayalı demokratik bir işleyiş içinde kovandan çıkarlar, çiçek özü ararlar, toplarlar, sonra kovana geri dönerler, yüklerini alıcı arılara devrederler ve sonra yeniden nektar toplamaya uçarlar. Bu döngü uyum içinde bu şekilde devam eder.
Ve seçicidirler… Öylesine her çiçekten, çiçek özü toplamazlar. Hangi çiçek iyi, hangisi nektardan yana daha zengindir gibi seçim ve değerlendirme yetenekleri -insan kolonileri ile kıyaslandığında- oldukça gelişmiştir, çünkü pusulaları güneş, ışık ve aydınlıktır…
********
( Dip not: Bal arılarının yaşamı hakkında daha fazla bilgi için, 1973 Nobel Ödülü sahibi Etolog Karl von Frisch’in “Özel Uçuş” ve Marian Stampt Dawkins’in “Hayvanların Sessiz Dünyası” adlı eserlerine bakılabilir)