Gestalt’la Yalnızlık: Yalnızlığın Sesi

Klinik Psikoloji - Klinik Psikolog Melike Şengül

Gestalt’la Yalnızlık: Yalnızlığın Sesi

Bazı sessizlikler vardır; içinde çok ses taşır. Bir odada tek başına otururken değil, bir sohbette dinlenmediğini fark ettiğinde duyarsın o sesi. Kimi zaman çok kalabalıktır hayat ama bir o kadar değildir. Herkes vardır ama kimse yok gibidir. İşte bu, yalnızlığın sesidir.

.

Gestalt terapide yalnızlık, yalnızca sosyal ilişkilerin eksikliğinden doğan bir boşluk olarak değil, daha çok temassızlığın sonucu olarak görülür. Bu temas yalnızca dış dünyayla değil, kişinin kendi iç dünyasıyla kurduğu ilişkiyle ilgilidir. Yalnızlık, bir bakıma, içeriden gelen ama duyulmayan bir çağrıdır.

.

Yalnızlık dediğimiz şey, sandığımızdan daha katmanlıdır. Aynı sözcükle tarif ettiğimiz üç farklı hâl var aslında. Bu üç hâl benzer gibi görünse de, aynı yerden konuşmaz. Hepsi sessizlik taşır ama her biri başka bir titreşimle yankılanır.
Bazen yalnızızdır çünkü kimse yoktur.
Bazen yalnızızdır çünkü kendimizden uzağızdır.
Bazen ise yalnız değilizdir, sadece tek başımızayızdır ve bu kötü bir şey değildir.

.

İzolasyon, en sert olandır. İçeriden ya da dışarıdan gelen bir duvar gibidir. Kimi zaman bir zorunluluktur; bir kayıptan sonra içine kapanmak, çevreyle bağı kesmek, kendi kabuğuna çekilmek.
Kimi zamansa bir korunma biçimidir. İnsanlarla olmak yaralamaya başladıysa, sessizlik siper olur. Ama bu sessizlik nefes aldırmaz, temas etmez. Zamanla içerideki sesler bile uzaklaşır birbirinden.

.

Tek başınalık, çoğu zaman yanlış anlaşılır. Tek başına kalmak, yalnız kalmak değildir. Aksine, kendiyle baş başa kalabilmeyi bilen biri için bu bir iç yolculuktur. Sessizliğin yük değil, alan olduğu bir hâldir.
Dış dünyanın karmaşası çekildiğinde iç sesin daha net duyulmasıdır. Bir durak, bir boşluk, bir karşılaşmadır. Belki de en gerçek temastır: Kendinle kurduğun o temas.

.

Yalnızlık ise bu iki hâl arasında bir gerilim gibidir. Bağ kurmak istersin ama kuramazsın.
Yaklaşmak istersin ama geri çekilirsin. İçinde bir şey uzanır ama karşılık bulamaz. Yanında biri olsa da, görülmediğini hissedersin. Kalabalığın ortasında bile bir boşluk dolaşır etrafında. Yalnızlık tam da budur: Temas kurmak istenen ama kurulmamış bir bağın eksikliğidir. Dışarıyla ya da bazen kendi içindeki parçalarla…

.

Bu üç hâl birbirine benzese de, aynı yerden konuşmaz.
İzolasyon, dış dünyanın sustuğu yerdir.
Tek başınalık, iç dünyanın sesini açtığı yer.
Yalnızlık ise, duyulmak isteyen bir çağrıdır, cevapsız kalmış.

.

Ve belki de en önemli soru şudur:
“Ben şu anda hangisindeyim?”
Çünkü her biriyle temas etmek, başka bir dönüşümün kapısını aralar.

.

Yalnızlık, bu yüzden sadece dışsal bir eksiklik değil, içsel bir temassızlıktır. Kendimize yabancılaştığımızda, hislerimizle bağımız koptuğunda, ihtiyaçlarımızı tanıyamadığımızda yalnız hissederiz. Her şey yerli yerindeymiş gibi görünse de, içeride bir boşluk kalır.

.

Gestalt terapide bu boşluk, kaçınılması gereken bir “hiçlik” değil; aksine, “verimli boşluk” (fertile void) olarak görülür. Bu kavram, Fritz Perls ve arkadaşları tarafından, bireyin eski temas düzenlerinden geri çekildiği ve henüz yeni bir temas geliştirmediği o geçiş alanını tanımlamak için kullanılır. Bu boşluk, ilk bakışta anlamsız ya da rahatsız edici gibi görünse de, aslında kişinin kendi varoluşuna en yalın haliyle temas edebileceği, dönüşümün tohumlarının atıldığı alandır. Burada kişi eski alışkanlıklarını, tepkilerini ve savunmalarını bir kenara bırakır; henüz şekillenmemiş ama doğmaya hazır bir yeni deneyime alan açar. Bu boşluk, sessizlikle, bekleyişle ve belirsizlikle doludur ve tam da bu nedenle “verimli”dir. Çünkü gerçek farkındalık, çoğu zaman bu sessizliğin içinden doğar.

.

Yalnızlık, kendiyle baş başa kalamayanın değil; kendiyle temasa cesaret edemeyenin duygusudur. O derin sessizlikte kalabilmek zordur. Ama tam da orada, yıllardır üstü örtülmüş duygular, bastırılmış ihtiyaçlar, unutulmuş parçalar belirir.

.

Yalnızlık, temasın kesildiği yerde belirir. Ama aynı zamanda temasın yeniden başlayabileceği eşiktir. O eşikte bir duraklama olur. İçeriden bir şey kıpırdar. Duygular daha net, ihtiyaçlar daha çıplak hâle gelir.

.

Ve o an geldiğinde, içeride bir cümle yükselir:
“Buradayım.”
“Duyulmak istiyorum.”
“Kendimle yeniden karşılaşmak istiyorum.”

.

Gestalt’a göre yalnızlık, mücadele edilmesi gereken bir düşman değil; duyulması gereken bir çağrıdır. Bu çağrıya kulak verdiğimizde, içimizdeki sessizlik konuşmaya başlar ve kişi yeniden temas kurar: Önce kendisiyle, sonra dünyayla.

.

Klinik Psikolog Melike Şengül
melike.sengul@asbu.edu.tr

.

Kaynaklar

Jacobs, L. (2020). Engaged Surrender: The Polarity of Dialogue in Gestalt Therapy.Gestalt Review,24(2), 163-177.

Perls, F., Hefferline, G., & Goodman, P. (1951). Gestalt therapy.New York,64(7), 19-313.