EĞİTİM YÖNETİCİLERİNİN SORUNLARI ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Eğitim Bilimleri - ZAFER İNCEBACAK

EĞİTİM YÖNETİCİLERİNİN SORUNLARI ÜZERİNE SÖYLEŞİ

ZAFER İNCEBACAK: Eğitim yöneticilerinin belirlenme yöntemi size göre liyakate uygun mu? Mülakat veya yazılı tek başına yeterli bir ölçüt müdür?
KADİR BAYŞU: Ülke olarak uzun yıllardır yönetici atamada farklı yöntemler aradık. Son 50 yıla baktığımızda yönetici belirlemek için çıkarttığımız yönetmeliklerde o kadar çok değişiklik yaptık ki, eğitim sistemimize uygun bir yöntemi hala bulamadık. Hep bir memnuniyetsizlik var. Bence iki farklı görevlendirme olmalı. İlk kez görev alacaklar ve yeniden görevlendirecekler olarak iki şekilde olmalı. Şu an ki sistemin uygun olduğunu düşünmüyorum. Mülakat bile akıllara farklı düşünceleri getiriyor. Mülakatı okul yönetim kurulu ve hizmet alıcılar ve sağlayıcılar yapacaksa kabulümdür. Sınav ise olmazsa olmaz olarak uygulanmalıdır. Ancak, ben farklı bir yöntem önereceğim. Bir kere adayın eğitim yönetimi alanında yüksek lisans yapması zorunlu olmalıdır. Okulların yönetim kurulları oluşturulmalı ve tüm paydaşların söz sahibi olduğu bir yönetim yapısı oluşturulmalıdır. Okul müdürlerinin performans kriterleri belirlenmeli ve bu kriterlere göre görevlendirilmeleri yapılmalıdır.

ZAFER İNCEBACAK: Eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde siyasal/sendikal tercihlerin etkisi eğitim yöneticilerini nasıl etkilemektedir?
KADİR BAYŞU: Öncelikle sanayi devrimini ve onun getirdiklerini ortadan kaldırmamız gerekiyor. Sendikaların misyonlarını doldurduğunu ve görevlerini yerine getiremediklerini düşünüyorum. Liyakatli bir yöntemle seçilmeyen, siyasi veya sendikal kararlarla veya destekle seçilen eğitim yöneticilerinin okulun tüm paydaşlarına karşı eşit yaklaşımda bulunmasını beklemek zordur. Bu kişiler farklı siyasi görüş veya sendikaya bağlı paydaşlar ile ortak noktada buluşmada zorluk çekecektir. Özellikle bilgi ve tecrübesi ile kendisini kabul ettiremeyen, arkasındaki güce güvenen ve eğitime odaklanamayan eğitim yöneticileri hep bir talimat bekleyecek kendi öz iradesi ile çalışmalar planlayamayacak veya çalışanları hedefe doğru yüreklendiremeyecektir. Taraf olanın da, olmayanın da bertaraf olduğu bir dönem yaşıyoruz. Eğitim yöneticileri taraftır, “neden yana taraftır?” Okulun amaçlarının gerçekleştirilmesi yönünde taraftır. Bunu gerçekleştirdiği sürece de görevine devam etmelidir.

ZAFER İNCEBACAK: Eğitim yöneticiliğinin ikincil görev olarak sürdürülmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? MEB'in 2018 yılında profesyonel yöneticilik çıkışı olmuştu. Sizce profesyonel yöneticilik olmalı mı?
KADİR BAYŞU: Esas olan öğretmenliktir. Öğretmenlik yapmayan eğitim yöneticisi olarak görevlendirilmemelidir. Sınıfın havasını koklamayan, öğrenci ve veli ile doğrudan temasa geçmeyenlerin eğitim yöneticisi olmasını önermiyorum. Görevlendirme olması ise sahiplenilmemesine neden oluyor. Eğitim yöneticiliği; belli bir süre öğretmenlik yapmış, yönetim alanında yüksek lisanslı, hedefleri olan kişilerce profesyonelce yürütülmelidir.

ZAFER İNCEBACAK: Eğitim kurumu yöneticilerinin yetkisi olmamasına rağmen birçok görev ve sorumluluğu bulunmaktadır. Örneğin, İSG. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
KADİR BAYŞU: Müdür okulun her şeyidir ve tüm sorumluluk kendisindedir. Okul müdürlerinin görev ve yetkilerini hatırlıyorum da 65 madde ve akla ve hayale gelmeyecek işlerle dolu görevler. Önceden okulu, müdür yönetiyordu. Ama artık öyle değil. Müdür, okulu tüm bileşenleri ile birlikte yönetmeli. Tüm bileşenleri hareketlendirmeli, sorumluluk vermeli. İSG konusu tüm kurumlar için geçerli. Okul binaları eski, çalışanları devlet okulunda siz atamıyorsunuz, elinizde eksiklikleri gidermek için kaynak yok ve tüm sorumluluk sizde. Bu haliyle okul müdürlüğü ateşten bir gömlek. Bence bu kadar sorumluluğu varken ve yetkisi yokken, neden bu kadar taliplisi var bunun irdelenmesi gerekiyor. “Biz öğretmenliği mi yoksa yöneticiliği mi cazip hale getirmeliyiz?” Bu düşünülmeli.

ZAFER İNCEBACAK: Okulların finansman sorununu okul müdürlerinin çözmesi bekleniyor, neoliberal sistem okul müdürüne okula sponsor bulma görevi yüklüyor. Okulların finansman ihtiyacı ile ilgili neler söylemek istersiniz?
KADİR BAYŞU: Okul aile birliği yönetmeliği yürürlükte olduğu sürece bu durum böyle devam edecek gibi. Yıllarca okulun kırtasiye ve temizlik malzeme ihtiyacını karşılamak için farklı yöntemler aradık. 18 milyon öğrenci, 60 bin okula yeterli para ayrılamıyor deniliyor. Özellikle ilköğretim kurumlarının ihtiyaçları için özel idareye ödenek gelmekte ancak bu ödenek binaların tadilat ve bakımlarına ancak yetmektedir. Okulların hizmetli sorunları, kırtasiye ve temizlik malzemesi sorunları yıllardır devam etmekte ve bundan sonrada devam edecek gibi görünüyor. Okulların bulunduğu yerleşim yerinin dinamiklerini harekete geçiren ve okula yeterli finansı sağlayan okul yöneticileri bulunmaktadır. Ancak okul müdürünün asli görevi eğitim öğretimken bu tür işlere zaman ve enerjisini harcaması ve bunları başaran okul müdürlerinin de başarılı olarak görülmesi düşündürücüdür. Yıllar önce okuluna kütüphane açan, duvar yaptıran, bahçeye oyun alanları yaptıran okul müdürleri toplam kalite yönetimi kapsamında ödüllendirildi bu ülkede. Başarı kavramını net olarak ortaya koymalıyız. Ona göre de yetki vermeliyiz. Maalesef bunlar net değil bizim sistemimizde.

ZAFER İNCEBACAK: Sınav odaklı yaklaşımla okullar dershaneleşti. Okulların niteliği sınav başarısı ile değerlendirilir oldu. Bu durum eğitim yöneticilerini nasıl etkiliyor?
KADİR BAYŞU: Öğretim programlarında belirtilen becerileri hiçe sayan bir uygulama ve maalesef ki öğrenci seçimi için başka bir yöntem bulamazsak okullar dershaneye dönüşmeye ve okul müdürleri de sadece sınav odaklı çalışmaya odaklanacaklar. Bunun için geçmişten bugüne kadar yapılan uygulamalara bakmak gerekiyor. Eğer seçme sınavı yapacaksak birileri elenecek. Seçmek istediğimiz okulları nitelikli diye adlandırırsak herkes nitelikli olana girmek isteyecektir. Eğitim sistemimiz sınavı ön plana çıkarmaktadır. Bunu değiştirmeliyiz ve programlarda yer alan becerilere odaklanmalıyız. Yönetim alanında eğitim almış eğitim yöneticileri bu ayrımı yapabilir ve becerilere odaklanabilir. Becerileri edinen öğrenciler sınavlarda da başarılı olacaktır. Sınavda birinci olan veya sonuncu da olan öğrenci olacaktır. Ancak sonuncu olan öğrencinin de gelişmiş becerileri olmalıdır. Sınav sonucuna odaklanan ve sonuca göre yargılayan zihniyetleri azaltmalıyız. Sürece odaklanmalı, süreçte edinilen kazanımları ön plana çıkartalıyız.

ZAFER İNCEBACAK: Bakan Ziya Selçuk okul, müdürü kadar okuldur, diyerek okul müdürlerine belirleyici bir önem atfetti. Hâlihazırdaki sorunlar etrafında bu görüşe katılıyor musunuz?
KADİR BAYŞU: Evet katılıyorum. Okul müdürünün eğitime bakışı ve uygulamaları okulun kalitesini ortaya koyar. Bu nedenle vizyoner ve öğretimsel liderlik özelliklerine sahip okul yöneticileri yetiştirmeliyiz.

ZAFER İNCEBACAK: Size göre eğitim kurumu yöneticisi nasıl belirlenmelidir?
KADİR BAYŞU: Her okulun yönetim kurulu olmalı. Yönetim kurulunda, okulun tüm bileşenleri yer almalı. O okula yönetici olarak atanmak isteyen kişi ya da kişiler portfolyo dosyası hazırlayarak başvuru yapmalılar. Her okul kendi yöneticisini seçebilmeli. Portfolyo dosyasında adayın önceki çalışmaları ve referansları ile birlikte görev almak istediği okul ile ilgili projeleri yer almalı.

ZAFER İNCEBACAK: Bakanlığın 2014 yılında var olan tüm müdür ve müdür yardımcılığı kadrolarını kaldırıp mülakatla yeni yöneticiler atadıktan sonra geçen yıl müktesep hak kavramıyla mülakatla yönetici olmuş olan müdürleri korumasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce hakkaniyet adına yazılı sınava alınmaları gerekmez mi?
KADİR BAYŞU: Bence okul müdürlüğü yapmış kişileri tekrar sınava almak doğru değil. Eğer başarılı ise ki bu kriterler iyi gözlenmeli, performans yönetim sistemi devrede olmalı, tüm bileşenlerin görüşleri alınmalı, eğer başarılı ise devam etmeli. Başarılı olanlara sınav yapılmamalı, başarısız olanları tekrar sınava almaya gerek yok. Onlar öğretmenliğe geri dönmeli.

Sorularımıza verdiğiniz cevaplardan dolayı teşekkür ediyoruz.

& quot;