
Hepimiz çocukluğumuzda bu soruyla karşılaşmışızdır. Bayramlarda, aile buluşmalarında, ortamı neşelendiren küçük bir mizansen gibi sorulurdu:
“1 kilo pamuk mu daha ağır, 1 kilo demir mi?”
Basit gibi görünen bu soru, aslında çocuğun düşünme, analiz etme ve yorumlama becerilerini harekete geçirirken; arka planda büyüklerin çocuklarla kurduğu sıcak, mizah dolu ve güvene dayalı bir iletişimin de parçasıydı. Sorunun kendisinden çok, o soru etrafında kurulan bağ önemliydi. Gülüşmeler, şaşırmalar ve sohbetler; çocuğun kendini güvende hissettiği, düşünmeye cesaretlendirildiği bir ortam yaratıyordu.
“Ne varsa eskilerde var” deriz ya…
Aslında kastettiğimiz; bilgiyi, kültürü ve yaşam deneyimini aktaran büyüklerimizdir. Onlar, sohbetin doğal akışı içinde çocuğun sözel ve zihinsel becerilerini ölçerken aynı zamanda duygusal bağları da güçlendirirdi.
Bugüne geldiğimizde ise soru değişti:
IQ mu daha ağır, yoksa EQ mu?
Bir çocuğun gelişiminde hangisine yatırım yapmalıyız?
Hayat boyu başarıyı, uyumu ve mutluluğu hangisi belirler?
DUYGUSAL ZEKA (EQ) NEDİR?
Duygusal zekâ; kişinin kendi duygularını ve başkalarının duygularını algılama, anlama, ifade etme ve yönetme becerisidir. Empati kurabilme, öz farkındalık geliştirme ve sağlıklı sosyal ilişkiler kurma gibi temel yetkinlikleri kapsar.
Bu kavramın geniş kitlelerce tanınmasını sağlayan isimlerden biri Daniel Goleman’dır. Goleman’a göre duygusal zekâ; öz bilinç, duygu yönetimi, motivasyon, empati ve sosyal beceriler olmak üzere beş temel bileşenden oluşur.
Duygusal zekâsı gelişmiş çocuklar yalnızca akademik olarak değil; sosyal ilişkilerinde, problem çözme süreçlerinde ve yaşamla kurdukları bağda da daha dengeli bireyler olurlar. Ne hissettiklerinin farkında olan, duygularını kontrol edebilen ve karşısındaki insanın duygularını gözetebilen çocuklar; gelecekte hem mesleki hem de sosyal yaşamlarını daha sağlıklı yönetebilirler.
Yüksek bir IQ, çocuğun iyi bir okula girmesine ya da akademik başarılar elde etmesine yardımcı olabilir. Ancak onun okulda mutlu olup olmayacağını, arkadaşlarıyla nasıl ilişkiler kuracağını ve iş hayatında ne kadar uyumlu olacağını belirleyen şey duygusal zekâdır.
EQ VE IQ ARASINDAKİ TEMEL FARK
Bilişsel zekâ (IQ) büyük ölçüde kalıtsal özellikler taşır ve belirli bir yaştan sonra sınırlı ölçüde gelişir.
Duygusal zekâ (EQ) ise yaşam boyu gelişime açıktır.
Çocuklar öfke, korku, mutluluk gibi temel duygularla dünyaya gelirken; suçluluk, empati, utanma gibi daha karmaşık duyguları zamanla öğrenirler. Bu nedenle duygusal zekânın ilk temellerinin atıldığı yer aile ortamıdır.
Çocuk, anne-babasını ve yakın çevresini gözlemleyerek duygularını tanımayı, ifade etmeyi ve yönetmeyi öğrenir. Bu noktada ebeveynler ve öğretmenler, yalnızca bilgi aktaran değil; duygusal anlamda da yol gösteren güçlü rol modellerdir.
DUYGUSAL ZEKA NASIL GELİŞTİRİLİR?
- Çocuğun hem fiziksel hem duygusal ihtiyaçlarına duyarlı olun.
- Duygularını adlandırmasına ve anlamlandırmasına yardımcı olun.
- Oyunlar ve hikâyeler üzerinden alternatif senaryolar üretin.
- Kitap okuyun, karakterlerin duyguları üzerine konuşun.
- Duygularını küçümsemeden onaylayın; öfke anlarını öğretici bir sürece dönüştürün.
- Kendi kararlarını vermesi ve problem çözmesi için onu destekleyin.
Unutulmamalıdır ki çocuklar, duyguların önemini en çok model alarak öğrenirler. Bu yüzden yetişkinlerin kendi duygu ifadeleri ve iletişim biçimleri büyük önem taşır.
IQ bir otomobildir.
EQ ise o otomobili kullanma becerisidir.
Usta bir sürücü, aracın modeli ne olursa olsun yolunu bulur ve hedefe ulaşır.
Bu yüzden IQ mutlaka EQ ile desteklenmelidir.
Gelin, sadece kusursuz araçlar değil; usta sürücüler yetiştirelim.
Ve çocuklarımızla birlikte daha sağlam, daha insani bir geleceğe doğru yol alalım.