Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular Klinik Psikoloji İletişim
Bir Fetişizm Tahayyülü: Demos Kratos mu Classis mi?

Bir Fetişizm Tahayyülü: Demos Kratos mu Classis mi?

Siyaset Bilim 21 Kasım 2025 20:52 - Okunma sayısı: 93

Murat AYDIN

Bir Fetişizm Tahayyülü: Demos Kratos mu Classismi?

Toplumsal ilişkilerin “kavrayıştan ziyade kavrayışlar” olduğunu belirginleştiren çelişkili ve çatışmalı doğasıyla kapitalizm, tüm toplumsal ilişkilerin ve bu ilişkileri anlamlandırma biçimlerinin mihenk taşıdır. Buna karşın, toplumsal tartışmalar kapitalizme içkin çelişki ve çatışmalar üzerinden değil, kişisel veya toplumsal belleği tahakküm altına alan bir fetişizme dayanır. Bu fetişizm biçimlerinin en temel bileşenlerinden birisi, siyasal-ideolojik üst yapının güçler mücadelesinin ve dengesinin ifade biçimi olan "demokrasidir."

Söz konusu, kıymeti kendinden makbul olduğu ileri sürülen demokrasi olduğunda, farklı toplumsal kesimlerin hafızasında bir boşluk belirdiği aşikardır. Yine de, “halk, genel irade, kurumsal yapıların varlığı, hukukun üstünlüğü, bireysel hak ve özgürlükler, seçme ve seçilme hakkı, oy verme ve eşit yurttaşlık” gibi bir dizi kavram setiyle ilişkilendirilerek anlamlandırılır. Çatı kavram olarak demokrasi ve onun ilişkilendirildiği kavramların içerikleri ve bu içeriğin genel çerçevesini somutlaştıran maddiyat nasıl ete kemiğe bürünmektedir? Bir başka ifadeyle, halk/kamu kimdir, halkı/kamuyu tespit eden, ona varlık kazandıran şey nedir? Genel iradenin kapsayıcılığının kaynağı nedir? Yerelden ulusala uzanan geniş bir eksendeki genel irade biçimleri hem yasal hem de siyasal düzlemde tahakküm altına alınabildiğinden genel iradenin geçerli bir meşruiyet düzeyi nasıl belirlenir? Genel irade kurumsal yapılarda nasıl varlık kazanmaktadır, belirli bir kurumsal yapının iradesinin tecellisini temin eden saik nedir? Bir kararın, eylemin veya uygulanmak istenen şeyin kamu yararı olduğunun ölçütü nedir/kimdir? Toplum kesimlerinin ne kadarını ilgilendirdiği oranda bir kamu yararından bahsedilebilir? Tüm bu faktörler ve bunların dışında kalan etmenlerin demokrasiyle ilişkisine kim-nasıl karar veriyor? Hukukun üstünlüğünü kim(ler) neye göre belirlemektedir; ne, nasıl olursa hukuksal üstünlük demokrasiyle bağdaşır? Oy verme saikinin genel iradeye ve oradan demokrasiye varan ilişki nasıl tecelli etmektedir?

Tüm bu sorular dahilinde, liberal siyasal-ideolojik perspektiften "Godot’yu Beklemek’ten" ibaret olan demokrasi fikri, istisnasız olarak tarihsel sürecin her aşamasında sömürü ve sınıfsal tahakkümün mecrası olmuştur. Tarihsel belleğin en önemli referanslarından Antik Yunan demokrasi biçimleri de dahil olmak üzere, kapitalist toplumsal ilişkilerdeki demokrasi kavramsallaştırması siyasal-ideolojik bir mekanizma olarak bu işlevi üstlenir. Özellikle, "yurttaş(lık)" kavramının kişi ve toplum belleğindeki anlamının yarattığı doğrusal kodlama nedeniyle bir özdeşlik ve fetişizm devşirilmiştir. Oysaki, Antik Yunan demokrasi deneyimi bir "eşitlik, birliktelik veya halkın katılımı" değildir. Aksine, erdemli olarak tahayyül edilmeyen köleler, kadınlar ve diğer toplumsal kesimlerin dışlanırken, buna mukabil belirli siyasal, iktisadî, sosyo-kültürel ölçütler yurttaşlığın referansıdır. Dolayısıyla halkı ve onun kapsamını belirleyenler, aynı zamanda, demokrasi tahayyülünün de öznesidir. Bu sebepledir ki, iradesi genelleştirilen ve meşruiyetin devşirildiği iddia edilen halk, sömürüleni değil; meşruiyet veya genel irade, yurttaşlığa yedirilmiş çelişkili ve çatışmalı çıkarlarıyla güçler mücadelesinde özne konumunda olan dönemin muktedirleridir. Bu da, dönemin halkının ya da halktan kastın, tahakkümü kuran egemen sınıf ve onların iradesi olduğunu ortaya koyar. Dönemin yönetim biçimi olarak demokrasi de, doğal olarak, muktedirlerin çelişkili ve çatışmalı çıkarlarını müzakere üzerinden genelleştirme çabalarını temin eden stratejik bir mekanizma olarak konumlanır.

Günümüz kapitalist toplum gerçekliğinde ise, demokrasi salt egemen sınıf aktörlerinin platformu olmanın ötesine geçmiştir. Yani, sömürenin yanında sömürüye maruz kalanın ve bir bütün olarak sömürenle sömürülen arasındaki çelişki ve çatışmaların da yansımasını bulduğu bir mecraya dönüşmüştür. Bu değişimin en önemli sacayağının, hiç kuşkusuz, anlamı egemenlerle sınırlı halk kavramının, doğrudan siyasal bir özneye dönüşen sömürüleni ifade edecek şekilde genişlemesi ve hatta onunla özdeşleşmesi olduğunu ileri sürebiliriz.

Bu değişim, aynı zamanda, sınıfsal saiklerin genel yapısındaki dönüşümü de gözler önüne serer. Çünkü, Antik Yunan’daki demokrasi sınıfsal saikleri belirginleştirme işlevi taşırken, kapitalist toplumsal formasyonlarda ise sınıfsallığın siyasal, iktisadî ve ideolojik düzeydeki karakterini yalıtmaya odaklanır. Dahası, demokrasi emeğine el konulan, sömürülen ve aşağı görülenler (bağımlı sınıflar) için değildir. Aksine, tahakküm kuran, sömürüyü gerçekleştiren muktedirler için anlam ifade eder. Bir başka ifadeyle, halk sınıflarının dilinden düşmeyen demokrasi, siyasal-ideolojik bir mekanizma olarak egemen sınıf veya sınıf fraksiyonlarının (ticari, sanayi veya finans sermayesi) siyasal ve iktisadî çıkarları için anlam ifade eder. Çünkü, halk sınıfları demokrasi yoluyla özelde kendilerinin genelde ise bir bütün olarak tüm bağımlı sınıfların lehine olduğunu düşündükleri ve savundukları şey, aslında halk sınıflarının ideolojik dokusuna sirayet ederek, "halkın çıkarı" olarak lanse eden muktedirlerin siyasal-ideolojik ve iktisadî çıkarlarıdır. Özetle, halk sınıflarının "genel iradesi, çıkarı, kamu menfaati" diye dile gelen şey, sömürü ilişkisinin sınıfsal karakterinin gözden uzaklaştırılmasıdır. Bu sınıfsal karakter hem egemenler ve sömürülenler arası hem de bir bütün olarak egemenlerle sömürülenler düzeyindeki sınıfsallık açısından geçerlidir. Gizlenen sadece bu sınıfsal karakter değildir. Aynı zamanda, egemenler, sömürülenler ve bir bütün olarak bu ikisi arasındaki güçler dengesinin alacağı konfigürasyon biçimiyle sömürünün muhatabı olan halk sınıflarından hangisinin ne derece de sömürüleceği ve/veya imtiyazlı olacağıdır. Dolayısıyla sömürülenin sömürüldüğünü idrak etmemesi, mümkünse siyasal bir güç olmaması; olumsuz şartların demokratik siyasal temsil aracılığıyla değişebilir olduğu düşüncesiyle maskelenmesi elzemdir. Keza, bu bağlamda, bir fetişizm olarak demokrasi, emeğine el konulanlarca değil, doğrudan ya burjuvazinin ya da burjuvazi adına demokrasiyi pazarlayanlarca inşa edilmektedir.

Kapitalist toplumsal ilişkilerde, sömürünün dayandığı eşitsizliğin bir eşitlik biçimiyle ikame edilebilirliği veya değiştirilebilirliği kanıksanmalıdır. Liberal siyasal-ideolojik perspektif veya toplum okumasında, iktisadî olanla özdeşleştirilmiş sömürünün toplumsal bir gerçeklik kazanmasına, siyasal-ideolojik düzeyde "eşitlik ve tarafsızlık mitinin enjekte edildiği yurttaş(lık)" üzerinden demokrasi aracılık eder: "hukuk önünde eşitlik, yargının bağımsızlığı, hak ve özgürlükler, genel irade, egemenliğin halka ait olduğu düşüncesi, genel oy ilkesi, kurumsal yapıların tarafsızlığı, kişi ve toplum üstü bir devlet tahayyülü, kamu yararı/menfaati" gibi. Burada tartışılması mümkün olmayan her bir kavram seti, kendi bağlamında siyasal, iktisadî ve ideolojik düzeyin sınıfsal karakterini yalıtarak mücadelenin halkın mücadelesi, halk için olduğunu temin eder. Bu aşamada, siyasi partiler devreye girer.

Kapitalist sınıflı toplumlarda siyasal alandaki çelişki, tam da halkın halk için yaptığı iddia edilen mücadeleye içkindir. Çünkü, demokrasi, toplumsal güç olmaması için sürekli iç çelişki ve çatışmalarıyla meşgul olması gereken halk kesimleri için değil, sermaye sınıfı için anlam ifade eder. Bu anlam, etnik, dini, sosyo-kültürel değer yapıları, cinsiyet ve milliyetçilik gibi ideolojik faktörler ve muktedirin iktisadî-korporatif çıkarları zedelenmedikçe sağlanan iktisadî tavizlerle içsel çelişkileri olabildiğince derinleştirilmesi gereken bağımlı sınıflara karşı sömürenlerin birliğine denk düşer. Bu çabanın ağırlığı, her bir siyasal toplumsal formasyonun kapitalist biçimi ve bu biçimin sınıfsal güçler konfigürasyonunun özgüllüğüne göre değişir. Değişmeyen ise, siyasal-ideolojik aygıt olarak egemen sınıf veya sınıf fraksiyonlarının çıkarlarını halk sınıflarının çıkarları olarak lanse eden siyasal partiler veya bu minvaldeki yapılardır. Halk için halk adına siyasal mücadele düsturuyla siyasal partiler, genel iradeye, dolayısıyla meşruiyet fikriyatına enjekte edilen sömürüyü, halk kitlelerinin kendi onaylarıyla yine onların aleyhine olacak biçimde kendilerine mal edilmesine aracılık eder. Dolayısıyla demokrasi ve onunla ilişkilendirilmiş kamu yararı, genel (halk) irade(si), hukukun üstünlüğü, kurumların özerkliği gibi her türden faktörle halk arasında kurulan doğrusal ilişkinin temel mantığını buradan düşünmek gerekir. Çünkü, burjuva ideologları ve sınıfı için biçilmiş bir kaftan olan (temsili) demokrasinin siyasal ve toplumsal gerçekliğinde, halkın iradesi gibi bir şeye yer yoktur. Daha ziyade, kapitalist toplumsal sınıflar mücadelesinde, eşitlik ve halkçı mücadele düsturuyla demokrasi, rızasını devşirerek varlık kazandığı bağımlı sınıfların siyasal ve toplumsal açıdan felcinin en estetik tasarımıdır. Dolayısıyla, kapitalist toplumsal formasyonlarda demokrasi, özne konumuna taşınmış halk sınıflarının kendilerini kurban etme de "tanrıya yakarış" misali bir ritüelin biçimsel senfonisidir.

Not I: Latince Demos (Halk, Yurttaş) Kratos (Güç, İktidar, Yönetim) demokrasi; classis ise sınıf anlamına gelmektedir.

Not II: Bu yazı 20.11.2025 tarihinde Sosyal Demokrat Dergi'nin Dijital Platformunda Yayına Girmiştir.

Yorumlar (0)

SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Siyaset Bilim
İnsan Hakları İkilemleri

Siyaset Bilim23 Temmuz 2025 23:15

İnsan Hakları İkilemleri

Ölüm Yaşama, Yaşam Ölüme Cemre Olup Toprağa Düşerken Bir Bedenin Anlattığı

Siyaset Bilim30 Haziran 2025 23:15

Ölüm Yaşama, Yaşam Ölüme Cemre Olup Toprağa Düşerken Bir Bedenin Anlattığı

SURİYE SİYASETİ

Siyaset Bilim08 Ocak 2025 18:22

SURİYE SİYASETİ

DOLUNAY GÜNCESİ-I: Cumhuriyet Değerleri Üzerine

Siyaset Bilim11 Mart 2024 10:09

DOLUNAY GÜNCESİ-I: Cumhuriyet Değerleri Üzerine

Türk Modernleşmesinin ve Yükselen Güney Kore’nin Düşündürdükleri

Siyaset Bilim10 Ocak 2024 21:37

Türk Modernleşmesinin ve Yükselen Güney Kore’nin Düşündürdükleri

Yeni Sağ VE İnsan Hakları

Siyaset Bilim23 Eylül 2023 14:20

Yeni Sağ VE İnsan Hakları

Nereye Gidiyoruz?

Siyaset Bilim20 Mayıs 2023 17:26

Nereye Gidiyoruz?

Önyargılarımız: Bir Politik Psikoloji Çözümlemesi

Siyaset Bilim20 Mayıs 2023 17:08

Önyargılarımız: Bir Politik Psikoloji Çözümlemesi

ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK

Siyaset Bilim19 Mayıs 2023 23:46

ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK

Kent Kimliği ve Kent Kültüründe Hiçleşme

Siyaset Bilim12 Ekim 2022 18:52

Kent Kimliği ve Kent Kültüründe Hiçleşme