“Yapıt” sözcüğü başlı başına bir değerler sistemidir…
Yapıt sözcüğünün içini doldurduğumuzda kaba bir emek ortaya çıkmaz. Çok özenli, düşe, kurguya, düşünceye, yaratıcılığa, sanata dönük değerler birikiminin toplamı ortaya çıkar.
Kısaca böyledir bu.
Geniş anlamda çok şeyler söylenebilir bu konulularda…
.
BİR KEZ DAHA DÜNYA KLASİKLERİ
Söz konusu “sanat yapıtı”, “klasiklere”, hatta “dünya klasiklerine” evrildiğinde yerel ve ulusal değerlerin zorlandığını, duvarlarının yıkıldığını, o yapıtın “evrensele” kol attığını görürüz. Yapıtın seslendiği “okur, mekan ve zaman” alanları a büyür de büyür. Yerel ve ulusal ölçüleri aşarak dünya değerlerine kol atar. Bu yapıtlar insanlıktan, zamandan, mekandan çok büyük anlamda ortak değerleri yeniden yaratır, var ederler. Evrensel değerlerin yanına elbette ki a “yerel, ulusal evrensel” değerleri de koyarlar. En çok da evrensel değerlere kol atarlar ama.
.
Klasikleşmi kitapların önceliğidir iyi kitaplar. İyilik kavramları elbette ki görecelidir. Ölçüleri mutlak, değişmez değerler değildir. Ülkelere, farkı kademedeki kültürlere, yaşlara, cinsiyetlere, bölgelere, zamanlara, siyasi yönetimlere, kişilere göre değişkenlikler gösterirler. Bir dönemde çok okunan, beğenilen kitaplar, üstünden zaman geçtikten sona gündemden düşen, okunmayan, aranmayan kitaplar arasında yer alabilirler. Kısacası iyiliğin ölçüleri değişkendir ama, klasiğin ölçüleri eskimeyen, değişmeyen değerlerdir. Dikkatli, nesnel bakıldığında bunların pek çok örneklerini her yerde, her zaman görebiliriz.
.
Üzerinden yüzlerce, hatta binlerce yıl geçtiği halde eskimeyen, her kültürdeki, her toplumdaki insanlara hitap eden kitaplar dünya klasikleridir. Dünya klasiklerinden de öncesi olan kültür ürünlerini, yani halk masallarını, destanlarını da bu uygulamamaya dahil etmek gerekir.
.
Zamana karşı direnen anonim masallarımız, destanlarımız en uzun ömürlü olanlardır. Dede Kokut, Leyla İle Mecnun, Karacaoğlan Köroğlu, Keloğlan hikayeleri bu örneklerdendir. Arapların en eski, en yaygın kültür ürünlerinden olan Bin Bir Gece Masalları çok uzun ömürlü olmuşlardır. Avrupa’nın İlyada Odesa’sı, İranlıların Şehnamesi, Çin ve Hint destanları belki de en uzun ömürlü olanlardır. La Fontaine, Andersen, Grimm masalları, Peter Pan, Güliver’in Gezileri, Kırmızı Başlıklı Kız, Çizmeli Kedi, Ağustos Böceği ve Karınca, Uçan Fil Jumbo, Kül Kedisi, pamuk Prenses, Hansel ve Gretel, Bremen Mızıkacıları gibi yapıtlar çoğunlukla bu gruba dahildirler.
.
İyi çocuk edebiyatı, çocukları avutmak, iyi vakit geçirmek gibi uyutucu, uyuşturucu, oyalayıcı özellikler üzerine kurulamazlar. İyi kitap, kaba bir beyin yıkamaya hiç dayandırılamaz. Bunların ileri, çağdaş edebiyat değerleriyle donatılmaları, geçmişe olduğu kadar geleceğe de hitap etmeleri bir zorunluktur. Bu değerlerle donatılamayan yapıtlar, okurlarını, hatta hayranlarını şaşırtacak şekilde çok kısa zamanda silinip giderler.
.
“İyi çocuk edebiyatı” ilk planda klasikleşmiş dünya çocuk kitaplarını anımsatıyor bizlere. Bunların en çok bilinen ve okunanlarını biraz hatırlayacak olursak; Samed Behrengi’nin Küçük Karabalık’ı, Jules Verne’nin Dünyanın Merkezin’e Yolculuk’u, C. Dıckens’in Oliver Twist’i, E. De Amicis’ın Çocuk Kalbi, C. Collodi’nin Pinokyo’su, E. Porter’in Küçük Kemancı’sı, A.Swell’in Siyah İnci’si, D. Defo’nun Robınson Crusoe’si, A. Dumas’ın Siyah Lale’si , adları ilk sayılacak kitaplar arasında yer alırlar. Gorge Orvel’in Hayvan Çiftliği’nin de çok özel bir yeri vardır bu listede. Filme de alınan bu çocuk romanının baş kahramanı “Koca Reis” denilen domuzdur. Fabl tarzında, mecazi bir dille yazılmış, çok önemli bir yapıttır bu . Zekice konmuş siyasi bir hicivdir aynı zamanda. Örtülü biçimde Stalinizm’i eleştirir. Modern edebiyatın önemli, simgesel hicivleriyle doludur. A. Kgraliyçev’un küçük İzo Mizo’u, Andrsn’en Kibritçi Kız’ı, A. Maurois’in Sişkolarla Sıksalar’ı, S. Exupery’in Küçük Prens’i, Lamorissi’nin Kırmızı Balon’u, Voriskova’nın Çingene Masalları, Uspenski’nin Fedor Amcası, L.Carroll’un Alis Harikalar Ülkesinde’si, V. Hügo’nun Sefiller’i, F.Molnar’ın Pal Sokağı Çocuklar’ı, Gormander’in Çocuklar Grevde’si yine anımsanması, haklarının verilmesi gelen yapıtlar arasında yer alırlar…
.
Kuşku yok ki Türk edebiyatı da son yıllada bu alanda zengin birikimlere sahip olmuştur. Öncelikle masallarımız, destanlarımız hiç küçümsenemezler. Cumhuriyetin ilanından sona çok büyük yazarlarımız yetişmiştir. Ömer Seyfettin, Tevfik Fikret, Nazım Hikmet, Orhan Veli, Sait Faik, Orhan Kemal gibi yazalar doğrudan çocuklar için yazmasalar da çocuklar için yine de çok önemli yazarlarımızdırlar. Onlar, doğrudan çocuklar için yazmasalar da, yapıtlarının önemli bir bölümünü çocuklar kapmışlar, okumuşlar ve de içselleştirmişlerdir. Rıfat Ilgaz, Samim Kocagöz, Ceyhun Atuf Kansu, Talip Apaydın, Fakir Baykut da bu türlerden yazarlarımızdır. Kitap ve yazar adlarıyla liste yapmaya kalkıştığımızda Halikarnas Balıkçısı’nın Aganta Burina Burinata’sı, Nasım Hikmet’in Sevdalı Bulut’u, Ömer Seyfettin’in Forsa’sı, Beyaz Lale’si, Yaşar Kemal’in Filler Sultanı İle Kırmızı Sakallı Topal Karınca’sı, Ülkü Tamer’in Pullar Savaş’ı, Aziz Nesin’in, Muzaffer İzgü’nün tüm kitapları, Erol Toy’un Fareler Cumhuriyet’i, Çetin Öner’in Gülibik’i, Müdat Gezen’in Kuzucuk’u, N. Meriç’in Alagün Çocukları adlı kitabı, Dağlarca’nın Balina İle Mandalina’sı, Bekir Yıldız’ın Ölümsüz Kavak’ı, İsmail Uyaroğlu’nun Çocuk Şiirleri, Refik Durbaş’ın Kuş Tufanı adlı kitabı, Gülten Dayıoğlu’nun, Mavisel Yener’in, Aytül Akal’ın, pek çok kitaplarını bu konuda önerebiliriz.
.
DÜNYAYI EN İYİ DÜNYA KLASİKLERİYLE TANIYABİLİRİZ
Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanı olduğu, özellikle de Köy Enstitülerinin kurulduğu dönemlerde baş yapıtlar olarak çoğunlukla dünya klasikleri seçilmiştir. Bir anlamda isteyerek olmamıştır bu. Türk çocuğuna yol gösterecek, ufuk açacak yeterince Türk yazarları bulamayınca zorunlu olarak dünya klasiklerine kol atılmıştır. Bir anlamda da iyi olmuştur. İyi yapıta klasikler sayesinde hemen, çabucak ulaşılmıştır. Okullarda, kasabalarda, kentlerde kurulan kütüphaneler çoğunlukla bu klasiklerle doldurulmuştur. İyi de yapılmıştır. Her yaştaki Türk okuru biraz zor da olsa kendi kültürüne, yaşına, bilgi ve düş dünyasına uygun bir klasiği her yerde, har zaman bulmuştur, bulabilmiştir. Şimdiki gibi görselliğe ağırlık vermeyen, dünya klasikleriyle kurduğu kültür verilerini her yaştaki, kültürdeki insana sunabilen bu “çeviri “ uygulaması Türk düşün dünyasına biraz yavaş, biraz zorlanarak girmiştir. Ama okurun köklü, evrensel değerlerle tanışmasını da beraberinde getirmiştir. Unutmamak gerekir ki çeviri dünyası da kolay, hazır bir kültür dünyası değildir. Onun da pek çok zorlukları vardır.
.
Evet, çeviri dünyası, Türk okurunun hızlı biçimde evrensel ve ileri kültürle tanışmasına neden olmuştur. Bu dünyanın kurumsal olarak en köklüsü, en yaygın olanı kuşku yok ki Köy Enstitüleri olmuştur. Dünya klasikleriyle okuma kültürlerini geliştiren bu öğrenciler, edindikleri bilgileri ulusal değerlere dönüştürmeyi Türk edebiyatını geliştirmeyi de ihmal etmemişlerdir. Bu kurumlardan çok önemli yazarların, sanatçıların, okurların çıkmaları çok büyük kazançtır. Şimdilerde “iyi kitap “ derken aklımıza ilk planda dünya klasikleri, bu klasiklerin aydınlattığı Köy Enstitüleri geliyor. Köy Enstitüleri’nin bu büyük aydınlığına her zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğu da hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bilinen en önemli gerçeklerden birisi şudur; güzel insanlarla donatılmış güzel bir dünya, okumayan kuşaklarla değil, iyi kitaplar okuyan, iyi düşünen, iyi yorumlayan, iyi yaratan insanlarla kurulur. Okumayan kuşaklarla değil…
.
--------------------