Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular Klinik Psikoloji İletişim
Nuh’un Gemisinden Bandırma Vapuru’na

Nuh’un Gemisinden Bandırma Vapuru’na

Fikir Yazıları 21 Mayıs 2024 10:11 - Okunma sayısı: 669

Mustafa Pala

Nuh’un Gemisinden Bandırma Vapuru’na

19 Mayıs 1919’un 105. yılında “istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşmüş, birinci vazifesi onu muhafaza ve müdafaa etmek olan Türk gençliğinin, içinde bulunacağı vaziyetin imkân ve şeraiti-ni düşünmeden vazifeye atılmak için” Bandırma Vapuru’ndan başka bineceği bir gemi yoktur!

Tevrat, İncil ve Kuran-ı Kerim’de ortak olan Nuhun Gemisi miti, dünyada çok büyük bir felaketin gerçekleşmiş olduğuna ait hemen tüm uygarlıkların bilinçaltına kazınmış antik bir hikâyedir ve ekosistemin kurtulması, varlığının korunmasıyla ilgilidir. 39 farklı dilin kabul ettiği bu anlatı, birçok toplumun kültürel genlerine kodlanmıştır.

Siyasi literatürde sıkça duyduğumuz “Hepimiz aynı gemideyiz!” kalıbında “gemi” metaforu, ülkenin kötü gidişini haber veren, bunun karşısında birlik içinde olmaya vurgu yapan bir klişedir. Gücünü, yukarıda sözünü ettiğimiz genetik kültürel kodlardan almış ve bu nedenle karşı çıkılması oldukça zor bir argümana dönüşmüştür.

Oysa “gemi”, sakin sularda nazlı bir gelin gibi salına salına, güven içinde seyrederken, kimimiz güvertede dalıp gittiğimiz manzaranın güzellikleriyle gözlerimizi ve ruhumuzu yıkarken, kimimizse geminin selameti için, su alabilecek kırık döküklerini kan ter içinde onarmaya çalışırken hiç kimse çıkıp da “Hepimiz aynı gemideyiz!” demez. Sular biraz hırçınlaşıp gemi çalkalanmaya başlayınca güvertedekiler birden ‘aynı gemide’ olduğumuzu anımsar!

Soru şudur: Ülkemizde “istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşenler”in, “fakrü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olanlar”ın; “gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunan iktidar sahipleri”yle aynı gemide olmadıklarını söylemeleri yanlış mıdır? Yanlışsa, gemiyi batırmamak için iç cepheyi tahkim etmek görev ve sorumluluğu, güvertede güneşlenip kadehindeki deniz manzarasını yudumlayan gemi sahiplerinin mi, aşağıda çabalayan mürettebatın mıdır?

Tam 105 yıl önce yanıtlanmış bir sorudur bu. 16 Mayıs’ta Osmanlının gemisinden inip Kızkulesi açıklarında demirlemiş Bandırma Vapuru’na binen Mustafa Kemal’in yanında, sadece 18 kurmay, 25 er ve erbaş, 8 müşavir ve kâtip, 21 gemi personeli vardı. “Saltanat ve hilafet makamını işgâl eden Vahdettin” de kaderini ona bağlamış âciz, soysuz, korkak Damat Ferit kabinesi” de İngiliz muhipleri de Amerikan mandacıları da yoktu gemide!

Makineleri eski, pusulası kırık Bandırma Vapuru’nun arkasında ve onu takipte bir İngiliz torpidosu, dümeninde 21 yıllık kaptan İsmail Hakkı Bey vardı. Daha Boğaz’dan çıkamadan İngilizler tarafından didik didik silah ve cephane arandı. Bandırma Vapuru Anadolu’ya silah taşıyor sanıyorlardı; oysa güvertesi bağımsızlık için çarpan yürek, kurtuluş çaresi için çalışan kafa doluydu!

Sonra 23 Nisan doluydu, ulusal egemenlik yani; 30 Ağustos yüklüydü, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin zaferi yani; tıka basa 29 Ekim’di, 600 yıllık “Şalvarı şaltak Osmanlı / Eğeri kaltak Osmanlı / Ekende yok, dikende yok / Yemede ortak Osmanlı” yoktu, Cumhuriyet vardı… Bandırma, çalkalana çalkalana Samsun’a böyle vardı.

19 Mayıs 1919’un 105. yılında “istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşmüş, birinci vazifesi onu muhafaza ve müdafaa etmek olan Türk gençliğinin, içinde bulunacağı vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeden vazifeye atılmak için” Bandırma Vapuru’ndan başka bineceği bir gemi yoktur!

Son 100 yıldır Orta Doğu’nun temel çelişmesinin bu tarafında milli demokratik devrim güçleri, öte tarafında emperyalizmle bütünleşmiş Orta çağ ilişkileri varken, bugün geminin ambarına konacaklar bellidir: Yüzyıllık bir cumhuriyet aydınlanması, bağımsızlık ve günümüzde bilimin ulaştığı nokta.

Nokta!

Yorumlar (0)

SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Fikir Yazıları
BENİM ÖĞRETMENLERİM

Fikir Yazıları23 Kasım 2025 10:35

BENİM ÖĞRETMENLERİM

YAPAY ZEKÂ VE ÇOCUK

Fikir Yazıları16 Kasım 2025 14:31

YAPAY ZEKÂ VE ÇOCUK

YAPAY ZEKANIN SİNEMAYA ETKİSİ Türk Sinema Tarihi(2)

Fikir Yazıları15 Kasım 2025 21:16

YAPAY ZEKANIN SİNEMAYA ETKİSİ Türk Sinema Tarihi(2)

Atatürk Olmasaydı

Fikir Yazıları14 Kasım 2025 21:37

Atatürk Olmasaydı

Tüm Sokakların Kötülüklerden Arındırılması Üzerine

Fikir Yazıları09 Kasım 2025 16:45

Tüm Sokakların Kötülüklerden Arındırılması Üzerine

Penelope’nin Dokuması: Sessizliğin ve Direnişin Hikâyesi

Fikir Yazıları05 Kasım 2025 15:56

Penelope’nin Dokuması: Sessizliğin ve Direnişin Hikâyesi

YAPAY ZEKANIN SİNEMAYA ETKİSİ

Fikir Yazıları04 Kasım 2025 14:38

YAPAY ZEKANIN SİNEMAYA ETKİSİ

İLİM

Fikir Yazıları31 Ekim 2025 22:16

İLİM

Miras Yükü Olarak Önyargı

Fikir Yazıları22 Ekim 2025 16:53

Miras Yükü Olarak Önyargı

Mükemmel Zamanlama

Fikir Yazıları16 Ekim 2025 20:46

Mükemmel Zamanlama