ECEM MUSLU ( Yazar )
Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 29 Aralık 2025 14:27 - Okunma sayısı: 52
“Çocuk okuru olmayan bir toplumun asla yetişkin okuru olmaz.”
Muzaffer İzgü’nün bu sözü, yalnızca bir uyarı değil, aynı zamanda bir toplumun geleceğine ayna tutan derin bir gerçektir. Çünkü okuma eylemi, insanın hem zihnini hem de vicdanını şekillendiren bir süreçtir. Çocuklukta eline kitap alan biri, kelimeler aracılığıyla dünyayı anlamayı öğrenir. Oysa hiç kitapla tanışmamış bir çocuk, yalnızca bilgi yoksunu değil, hayal yoksunu olarak da büyür.
Bu hayal yoksunluğu, zamanla bireysel bir eksiklik olmaktan çıkar ve toplumsal bir probleme dönüşür. Çünkü hayal kuramayan bireyler, sorunlara çözüm üretmekte zorlanır; eleştirel düşünce geliştiremez, başkasının yerine kendini koyamaz. Okuma alışkanlığı erken yaşta kazanılmadığında, yetişkinlikte edinilmesi son derece güç bir beceri hâline gelir. Bu nedenle çocukluk dönemi, yalnızca bireyin değil, toplumun kaderini de belirleyen kritik bir eşiktir.
Bir toplumun en sessiz çığlığı, çocuklarının kitap raflarında duyulur. Eğer o raflar tozlanmışsa, geleceğin sesi de kısılmış demektir. Okumayan çocuk, düş kuramayan bir yetişkine; düş kuramayan yetişkin ise değişimi başlatamayan bir topluma dönüşür. Çünkü kitap, yalnızca bir bilgi kaynağı değil, insanın iç sesini duymasını sağlayan bir aynadır. Çocuk bir hikâyenin içinde kendini bulduğunda, empati kurmayı, farklı bakış açılarını anlamayı ve sorgulamayı öğrenir. Bu da aslında bir toplumun ulaşabileceği en büyük eğitim başarısıdır.
Empati kurabilen bireylerin çoğunlukta olduğu toplumlarda şiddet azalır, hoşgörü artar ve birlikte yaşama kültürü güçlenir. Kitaplar, çocuklara yalnızca doğruyu öğretmez, yanlışı fark etme becerisi de kazandırır. İyi ile kötüyü, adalet ile haksızlığı ayırt etmeyi öğrenen çocuk, ileride daha bilinçli bir yurttaş olur. Bu yönüyle okuma kültürü, demokratik bir toplumun da temel taşlarından biridir.
Okuma kültürü, öğretim programlarının ötesinde bir ruha sahiptir. Evde, okulda, sokakta, kısacası yaşamın her alanında filizlenir. Çocuklara kitap okumayı öğretmek, yalnızca kelimeleri çözmeyi değil, düşünmeyi öğretmektir. Çünkü okumak, zihnin ve kalbin birlikte hareket ettiği bir eylemdir. Bu yüzden öğretmenlerin, anne babaların ve toplumun tüm bireylerinin el birliğiyle o küçük kalplerde merakın kıvılcımını yakması gerekir.
Özellikle dijital çağda, çocukların dikkatini ekrandan kitaba yönlendirmek daha fazla çaba gerektirmektedir. Ancak bu durum, kitapların değerini azaltmaz; aksine daha da artırır. Çünkü hızlı tüketilen içeriklerin arasında kitap, çocuğa durmayı, düşünmeyi ve derinleşmeyi öğretir. Bir yetişkinin çocuğa kitap okuması, yalnızca bir alışkanlık kazandırma değil, aynı zamanda güçlü bir bağ kurma biçimidir.
Bir çocuğun ilk kitabı, çoğu zaman gelecekteki düşünme biçiminin de temeli olur. Eğer bir çocuk, masallarda iyiliği, romanlarda cesareti, şiirlerde umudu bulursa; büyüdüğünde dünyayı anlamaya ve güzelleştirmeye çalışan bir yetişkine dönüşür. Ama o çocuk hiç okumazsa, başkalarının kurduğu dünyada sessiz bir seyirci olarak kalır.
Sessiz seyircilerden oluşan toplumlar, yönlendirilmeye daha açık, sorgulamaya daha kapalı olur. Oysa okuyan birey, yalnızca izleyen değil, düşünen, değerlendiren ve gerektiğinde itiraz edebilen bireydir. Bu nedenle çocuklara kitap kazandırmak, aynı zamanda onlara söz hakkı vermektir. Kendi düşüncesini kurabilen çocuk, gelecekte kendi yolunu çizebilen bir çocuk olacaktır.
Bugün ülke olarak eğitimden, ilerlemeden ve gelişmeden söz ediyorsak, işe önce çocuk kitaplarının kapağını açarak başlamalıyız. Çünkü kalkınma yalnızca ekonomide değil, düşüncede başlar. Düşünce ise ancak okuyan zihinlerde yeşerir. İzgü’nün bu sözü, aslında bir eğitim felsefesinin özüdür:
“Bir toplumun yarınını kurtarmak istiyorsan, bugünün çocuklarına kitap ver.”
Bu çağrı, yalnızca eğitimcilere değil, toplumun her kesimine yöneliktir. Sivil toplum kuruluşlarından yayınevlerine, ailelerden okullara kadar herkesin bu sorumluluğu paylaşması gerekir. Çünkü bir çocuğun okur olması, tesadüf değil, bilinçli bir çabanın sonucudur.
Okuyan bir çocuk, yalnızca kendi geleceğine değil, insanlığa da ışık tutar. O ışık sönmediği sürece umut hep var olacaktır. Bu yüzden her öğretmen, her anne baba, her birey, bir kitabı bir çocuğun eline uzatırken aslında bir medeniyetin temellerini yeniden inşa eder. Unutmamalıyız: Bir çocuğun okuduğu her satır, bir ülkenin geleceğine yazılmış en güzel cümledir. Ve biz, o cümlenin öznesi olmaktan onur duymalıyız.

01 Aralık 2025 09:55

10 Aralık 2025 16:42

24 Aralık 2025 19:38
13 Aralık 2025 19:19

12 Aralık 2025 23:09

05 Aralık 2025 06:37

03 Aralık 2025 03:51

10 Aralık 2025 11:30

04 Aralık 2025 22:56

12 Aralık 2025 12:24