ZERRİN KESKİN
Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 23 Kasım 2025 10:35 - Okunma sayısı: 224
Hayatı boyunca öğrenci olmayı seçmiş biriyim. Yaşımın kaç olduğunun, saçlarıma düşen akların, değişen mevsimlerin hiçbir önemi yok. Çünkü öğrendikçe büyüdüm, hafifledim, kendime döndüm. İnsan, dünyaya bir defa gelir belki; ama öğrenmeye binlerce kez yeniden başlar. Ben, o binlerce başlangıcın izini taşıyan bir yolcuyum.
İçimdeki okyanusun şiddetli akıntılarına kapılıp gittiğim dönemlerde, karanlığın bilinmezliğini bir deniz feneri gibi umutla aydınlatan öğretmenlerim oldu.
Kimi bir tapınak sessizliğinde, kimi kalabalık bir kentin meydanında, kimi de yıkılmış bir imparatorluktan yükselen bir milletin kalbinde. Aynı çağda yaşamadılar, çoğuyla hiç tanışmadım; ama hepsi aynı gerçeği kulağıma fısıldadı:
“Öğrenmek yaşamaktır. Kendini öğrendikçe yeniden doğarsın.”
Benim zamansız öğretmenlerim oldu. Buddha, içime dönmeyi sessizliğin iyi bir öğretmen olabileceğini anlattı. Konfüçyus, topluma tutunmayı, insan olmanın ağırlığını ve sorumluluğunu fısıldadı. Sokrates, zihnimde dolaşan her soruya bir yenisini ekledi; düşünmenin bir yanma biçimi olduğunu gösterdi. Platon, mağaramın duvarına düşen gölgelerin ardındaki ışığı işaret etti. Aristoteles, aklıma düzen verdi; bilimin sabrını, gözlemin dinginliğini öğretti. Ve Atatürk… O, bana öğrenmenin bir milletin kaderini değiştirebileceğini gösterdi. En hakiki yolun, yanmaktan korkmayan zihinlerden geçtiğini söyledi.
Buddha’nın sessizliği, Konfüçyus’un düzeni, Sokrates’in soruları, Platon’un ideaları, Aristoteles’in aklı ve Atatürk’ün Cumhuriyet vizyonu eğitimin bir yaşam boyu süren bir felsefe olduğunun ayrımına varmamı sağladı.
Bireysel yolculuğuma yön veren onlarca öğretmenimden yalnızca birkaçına değinebileceğim bu yazımda sizlere onların hayatından ve günümüze olan yansımalarından kısaca bahsetmek istiyorum
Buddha’nın öğretmenliği, M.Ö. 5. yüzyılın ruhsal arayışlarla dolu Hindistan’ında doğdu. “Öğretmenler kapıyı açar ama içeri girmesi gereken sensin” diyerek öğrencinin kendi çabasını vurguladı. Onun öğretmenliği sınıfların duvarlarına sığmayan, insanın zihninde ve kalbinde yankılanan bir davetti. Sessizliğiyle öğrettiği en büyük gerçek, hakikatin dışarıda değil, içeride bulunduğuydu. Bugün mindfulness ve içsel farkındalık çalışmalarında Buddha’nın bu yaklaşımının izleri yaşamaya devam ediyor.
Konfüçyus’un öğretmenliği, toplumsal düzenin sarsıldığı bir çağda ortaya çıktı. “Bir ulusun gücü, evlatlarının erdeminde yatar” diyerek öğretmenin yalnızca bilgi değil, karakter inşa ettiğini gösterdi. “Duyarsam unuturum, görürsem hatırlarım, yaparsam anlarım” sözüyle deneyimsel öğrenmenin gücünü vurguladı. Onun öğretmenliği, bireyi toplumla barıştıran bir köprüydü. Bugün değerler eğitimi, etik dersleri ve toplumsal sorumluluk projeleri Konfüçyus’un vizyonunun çağdaş yansımalarıdır.
Sokrates, M.Ö. 5. yüzyılın Atina meydanlarında öğretmenliğini bir diyaloga dönüştürdü. “Sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez” derken düşünmeyi öğretmenin en büyük görev olduğunu gösterdi. “Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir” sözü ise öğretmenin de öğrencinin de durmadan öğrenen kişiler olduğunu hatırlattı. Sokratik yöntem, yani sorularla düşünmeyi derinleştiren yaklaşım, bugün modern eğitimde eleştirel düşünme becerilerinin temelidir.
Sokrates’in mirasını Akademia’da sistemleştiren Platon, “Eğitim, ruhu doğru yöne çevirmekten başka bir şey değildir” diyerek öğretmenliğin yönlendirici yanını vurguladı. Mağara alegorisiyle öğrenciyi gölgelerden hakikatin ışığına çıkarma görevini tanımladı. Onun öğretmenliği yalnızca bilgi aktarmak değil, ruhu hakikate yönlendirmekti. Bugün eğitimde ideal hedeflerin peşinden gitmek Platon’un düşüncelerinin bir devamıdır.
Aristoteles, Platon’un düşünsel mirasını bilimsel bir düzenle tamamladı. Lykeion’da kurduğu öğretmenlik anlayışı, gözleme ve akıl yürütmeye dayalı sistematik düşüncenin temeli oldu. “Eğitim, yaşlılık için en iyi hazırlıktır” sözü, yaşam boyu öğrenmenin özünü oluşturur. “Eğitimli zihin, bir düşünceyi kabul etmeden de değerlendirebilendir” diyerek bilimsel eleştiriyi ve özgür aklı tanımladı. Bugün bilimsel metodoloji ve araştırma kültürü Aristoteles’in öğretmenlik vizyonunun süregelen bir yansımasıdır.
Ve tabi ki Atatürk… O, benim başöğretmenim. 20. yüzyılın başında bir ulusun yeniden doğuşunu eğitimin omuzlarına yükleyen “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyerek bilimsel düşünceyi ulusal bir vizyon haline getiren muhteşem deha. “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” sözüyle öğretmenin geleceği şekillendiren belirleyici güç olduğunu söylediğinde harf devriminden köy enstitülerine kadar attığı her adımla öğretmenliğin ulusal bir misyon olduğunu gösterdi. Onun öğretmenliği yalnızca sınıflarda değil, meydanlarda, devrimlerde ve halkın kalbinde yankılandı.
Tüm bu öğretmenler, farklı çağlarda yaşamış olsalar da ortak bir misyonu paylaşıyorlardı: insanı düşünmeye, öğrenmeye, kendini geliştirmeye ve özgürleşmeye teşvik etmek. Buddha bireysel dönüşümü, Konfüçyus toplumsal düzeni, Sokrates sorgulamayı, Platon idealleri, Aristoteles akıl düzenini, Atatürk ise bu mirası modern bir ulusun eğitim vizyonuna dönüştürdü.
Kendi gerçekliğime yaptığım bu yolculukta; okulda, hayatın derin sınamalarında, karanlığıma ışık tutan çağdaşım olan olmayan onlarca öğretmenimden; öğrenmenin bir sonunun olmadığını, su gibi doğru yatağı bulduğunda akabilmeyi, uyumlu olmayı ve manevi gücümün sınırsızlığını keşfetmeye devam ediyorum. Bilgiye olan çocuksu bir merakla, ahlakın sağlam temelleri üzerine eklemeye çabaladığım tecrübelerimle, yıkıntılardan yeni benleri tekrar ve tekrar yaratmaya çabalıyorum. İnsanlığımdan ve insanlıktan umudu kesmeden. Varlığıma değer katan tüm öğretmenlerime sonsuz teşekkürler.

01 Kasım 2025 14:05

05 Kasım 2025 11:21

02 Kasım 2025 17:32
18 Kasım 2025 19:36

08 Kasım 2025 13:37

16 Kasım 2025 17:49

14 Kasım 2025 21:37

01 Kasım 2025 22:43

01 Kasım 2025 14:21
13 Kasım 2025 19:45