DÜNYANIN BİR GELECEĞİ YOKSA GİDECEĞİ OLABİLİR! EKO ANKSİYETE

Psikoloji-Sosyal Psikoloji - PSİKOLOG YAREN SEYCAN CEYHAN

Doğayla iç içe olduğunuz ufak bir yürüyüşte bile hem fiziki hem de mental sağlığınızı olumlu etkilediğini hissedersiniz. Birbirinden ayrı düşünülemeyen insan ve doğa sürekli bir etkileşim içerisindedir. Dolayısıyla birinde yaşanan olası değişim diğerini de etkiler ve dönüştürür. Bu değişikliklerden biri de iklim değişiklikleridir. İklim değişikliğinin doğrudan ve dolaylı olarak psikolojik problemlerde de artışa yol açması kaçınılmazdır. Bu konuda kaygı duymak, üzüntü, endişe, çaresizlik gibi olumsuz hislere kapılmak gayet normaldir.

İklim değişiklikleri ciddi ölçüde dünyanın geleceğini tehdit eder hale geldiği için bir çok insan eko anksiyete yaşıyor. İklim değişikliği kaygısı veya çevresel kaygı olarak da bilinen bu durum kişinin hayat kalitesini oldukça düşüren, stres ve kaygıyla birlikte yıpratıcı öfke, korku ve çaresizlik hislerini tetikleyen ciddi psikolojik semptomlara sebep olabilir.

EKO ANKSİTEYE NEDİR?

Tüm dünyada yaşanan kontrol edilemeyen orman yangınları, hortumlar, mevsimsel döngünün bozulması, sıcak hava dalgası, kasırgalar, seller, salgın hastalıklar, kıtlık, pek çok canlının neslinin tükenmesi, iklim krizleri ve olası çevresel felaket ihtimalleri ile birlikte kişinin dünya üzerindeki tüm canlıların yaşamından emin olamaması ve bu belirsizlikle beraber bunun hakkında sürekli devam eden bir çevresel kıyamet korkusu eko anksiyete olarak tanımlanmaktadır.

Klinik bir teşhis ya da bir bozukluk olmasa da eko-anksiyete, hayatta kalmamızın risk altında olabileceğine karşı duyulan korkunun psikoloji üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor. Bu da onu, zihin üzerinde ağır bir yük oluşturan varoluşsal bir korku haline getiriyor. Özellikle gelecekle ilgili kaygı duyan genç kuşakta eko anksiyete, yani iklim kaygısı çok daha yaygın. Gençler çevrenin durumu nedeniyle daha sıkıntılı hissedebiliyor.

EKO ANKSİYETE BELİRTİLERİ

Eko anksiyete her ne kadar sağlıklı ve işlevsel bir durum olsa da psikolojik sorunlar yaratabilecek boyuta da ulaşabilmektedir. Bu durum bir “bozukluk” ya da bir hastalık olarak kabul edilmemektedir. Eko anksiyete belirtileri genel anksiyete belirtilerinden ayırmanın temel farkı içerik olarak çevreye yönelik olmasıdır.

- Dünya ve çevre hakkında takıntılı düşüncelere sahip olmak.

-Uykusuzluk , yoğunluk ve odaklanmakta güçlük yaşamak.

- İklim krizi hakkında çaresiz hissetmek.

  • Çevre sorunlarıyla ilgili yaygın korku veya endişe hissetmek.

- Küresel liderlerin çevre için daha fazlasını yapmaması nedeniyle hayal kırıklığı ve öfke hissetmek.

NOT: Belirtilerin birine veya birkaçına sahipseniz profesyonel destek almak faydalı olacaktır

EKO ANKSİYETEYE NE SEBEP OLUR?

Eko anksiyete yaşayan kişiler doğaya duyarlı kişiler olmasının yanı sıra iklim krizi, ekosistemin bozulması, doğal felaketleri yaşayan, televizyon ve sosyal medyada fazla maruz kalan ve doğa olaylarından uzun ve kısa dönem etkilenen kişilerin eko-anksiyete yaşadığı gözlemlenmiştir. Doğal afetlerin ani ve etkileyici olması kişilerinde öfke, şok, stres gibi duygular yaratabiliyor ve kısa dönem etkilenme yaşanabiliyor bunun sonucunda travma, yoğun endişe gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor.

Doğanın insanlara verdiği bizlerce olumsuz sinyaller kişide eko anksiyeteye sebep olabilir. Bu sebepler; doğal kaynakların aşırı kullanımı, su kıtlığı, anormal hava olaylarının çoğalması (sıcak hava dalgaları ve yangınlar, tayfunlar, depremler ve gelgit dalgaları vb.), kirliliğin artması ve bunun sağlık üzerindeki etkisi, okyanusları kirleten çöp ve atıklar, ormansızlaşma ve yükselen deniz seviyeleri şeklindedir.

EKO ANKSİYETE İLE NASIL BAŞ EDİLİR?

İklim değişikliğinin yarattığı kaygıdan daha fazla etkilenen bazı gruplar var. Yaşlılar, çocuklar ve özellikle hamile ya da doğum sonrası sürecinde olan kadınlarda eko anksiyetebelirtileri daha sık görülüyor. Hafif anksiyete atakları, stres, uyku bozuklukları ve zaman zaman sinirlilik şeklinde gözlemlense de bazı ileri safhalarında kişi boğulma hissine kapılabilir hatta depresyon da görülebilir.

Hissedilen kaygıyı en aza indirmek mümkün. Öncelikle zor duyguların normal olduğunu kabul edebilmek önemlidir. Yaşanan çevresel felaketler hakkında beliren düşünce ve duyguların farkında olmak, onlara alan açmak doğru olacaktır. Bunun yanı sıra kaygıyı eyleme dönüştürmek gerekir. Yani anksiyetenizi dizginleyecek her türlü çevreci eyleme katılabilirsiniz. Bu süreçte diğer insanlarla bağlantı kurmak da etkili bir yöntemdir. Başkalarıyla çevreci eylemlerde bulunmak tek başına mücadele etme hissinden uzaklaştırarak rahatlama sağlayabilir. Aynı zamanda duygusal ve sosyal destek; dayanıklılığınızı, iyimserliğinizi ve umudunuzu artırmanıza yardımcı olabilir.