EĞİTİM ÜZERİNE

Eğitim Bilimleri - Prof. Dr. Metin Becermen

Soru: Eğitimin insan hayatında önemli bir yerinin olduğu konusunda hemen herkes hemfikir. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Yanıt: Eğitim, üzerine ciddi bir şekilde düşünülmesi gereken önemli bir konudur. Elbette eğitim aileyi ve toplumu ilgili bir konu olmakla birlikte okuldaki eğitimin önemi ortadadır. Bu nedenle burada özellikle okula, okuldaki eğitime odaklanmak gerekiyor. Okul, bir eğitim kurumu olarak “insan yetiştirmede” önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle eğitimin nasıl olduğuna göre yetiştirilecek insan da ona göre şekillenmektedir/biçimlenmektedir. Eğitim Fakültelerinde okutulan Eğitime Giriş kitaplarında eğitim, “bireydeki istendik davranış değişikliğini gerçekleştirmek” olarak dile getirilmektedir. Burada özellikle “istendik davranış değişikliğini gerçekleştirmek” ifadesi üzerinde durmak gerekiyor. Zira bu tanım “ideolojik” bir tanımdır. Çünkü eğitimi veren/gerçekleştiren zihniyete (ideolojiye) göre bireyin/kişinin şekillenmesi söz konusudur burada. Bu, eğitim işini ellerine alanların, yani gücü ellerinde bulunduranların eğitime yön vermesiyle hayata geçirilen bir görüştür. Bu da şu demektir: Bugün egemen olan, iktidardaki zihniyet ne ise şekillenecek eğitim de öyle olacaktır. Hangi ideoloji egemen ise onun belirlemesiyle eğitim kurumları biçimlenir. Bu ise kişilerin/öğrencilerin bir bakış açısı kazanması yerine bir görüş kazanmasını beraberinde getirecektir. Böylece ötekileştirici, ayrımcı bir eğitimin hayat bulması söz konusu olacaktır. Bugün yaşananlara baktığımızda bu eğitim sisteminin yaygın olarak dünyanın birçok yerinde ve ülkemizde karşılığının olduğunu görebiliriz. Yeni kurulan Cumhuriyetin kendini bir ideoloji ile var ettiği bir süreç evrilerek başka bir ideolojinin bugün egemen olmasını beraberinde getirmiştir. Elbette bu eğitim sisteminin dışında kalan farklı pratikler ile eğitim veren kurumlar da bulunmaktadır. Ancak bunların toplumun geniş kesimi tarafından “çeşitli nedenlerle” benimsenmediği ortadadır. Egemen eğitim düşüncesi toplumun şekillenmesine “daha çok” etki etmektedir. Bu durumda ne yapılabilir? Farklı bir eğitim anlayışını düşünmekten ve mümkün olduğunca hayata geçirmekten vazgeçmemek gerekir. Çünkü eğitim “insan yetiştirmede” çok önemli bir yere sahiptir ve bu nedenle eğitimden anlamayanların eline bırakılmamalıdır.

Soru: Bu çerçevede eğitim ile ideoloji bağını biraz daha açabilir misiniz?

Yanıt: Eğitime bir ideoloji ile bakarsanız, sahip olduğunuz dünya görüşünü/ideolojiyi bütün topluma empoze etmeye çalışırsınız. Baktığımızda bunu görebiliriz. Kapitalizmin gelişim serüveni ile birlikte okulların, dolayısıyla okullardaki eğitimin öneminin görülmesi söz konusu olmuştur. Bu nedenle okulları, özellikle de üniversiteleri biçimlendirmek önem kazanmıştır. Bu şekilde dünyaya egemen olacak olan bu ideoloji kendini bütün eğitim kurumlarında ve bu kurumlar aracılığıyla var etmeye başlamıştır. Elbette kapitalizmi ve ideolojisini (ki bu ideoloji liberalizmdir) eleştirenler de muhafazakârlık ve sosyalizm eksenli başka ideolojiler ile kendilerini ortaya koymuşlardır. Bugün dünyada dinci ve milliyetçi-ırkçı yönelimlerin de etkisiyle bu ideolojilerin şekillenerek varlıklarını egemen kıldıklarını görebiliyoruz. Bir dünya görüşünün karşısına konan başka dünya görüşleri söz konusudur burada. Hangisi egemen oluyorsa diğerlerini bertaraf etmenin yollarını arıyor. Bu da içinden çıkılmaz bir halin topluma nüfuz etmesine neden oluyor. Bunun getirdiği sorunları gün geçtikçe daha fazla hissetmekteyiz. Gelecekten umudu olmayan genç bir nüfus yaratılıp istenildiği gibi yönlendiriliyor. Bunun böyle olması yönünde yapılması gereken ne varsa yapılıyor. Bir yandan dijitalleş(tiril)menin sonucu olarak özelde gençler, genelde bütün toplum “yapay zekâya” hapsediliyor. İnsanın insana güveninin olmadığı bir yerde “yapay zekâdan” umut bekleniyor. Akıl yürütmeye dayalı bir düşünme biçimi bırakılıp, önce dini, politik bir figürün temsil ettiği ideolojik bir düşünmenin, sonra da “yapay zekânın” egemenliğine kendini teslim etme söz konusu oluyor. İdeolojik kabuk her taraftan bizi kuşatmış ve durum gittikçe içinden çıkılmaz bir hal almakta maalesef.

Soru: Bu ideolojik kabuğun kırılması konusunda sizin öneriniz nedir?

Yanıt: Bu durumun panzehiri Kant’ın “Kendi aklını kullanma cesaretini göster!” ifadesini bir mevzi olarak görmekten geçer. Kişilerin kendi akıllarını kullanabildikleri bir politik ufuk ile ancak bazı şeyler değişebilir. Bu, elbette kolay değildir. Ancak başka bir politik ufuk, başka bir eğitim, başka bir kültür ve başka bir toplum demektir. Öncelikle bunu görmek gerekiyor. Böyle bir yaşam(a) biçimini istemek ise her şeyi hareket ettiren güç olacaktır. Hayatın farkla, farktan meydana geldiğinin bilinci, bu farkın insan yaşamının her alanında var olduğu bilgisi bize farklı ve başka bir ufuk sağlayacak temeldir.