Anasayfa Künye Danışman ve Editörler Son Dakika Arşiv FacebookTwitter
Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi Güncel Eleştirel Sosyal Bilimler Platformu

TÜİK’in 2019 Çocuk İstatistikleri ve Eğitime Erişim

Alaaddin Dinçer

Kategori: Bilimsel Makaleler - Tarih: 01 Haziran 2020 18:07 - Okunma sayısı: 2.330

TÜİK’in 2019 Çocuk İstatistikleri ve Eğitime Erişim

TÜİK’in 2019 Çocuk İstatistikleri ve Eğitime Erişim
Alaaddin Dinçer/Eğitimci
TÜİK 2019 çocuk istatistikleri, eğitim yaşında olan ya da çeşitli nedenlere bağlı olarak sürecin dışında kalan çocukların takibi ve okula erişimlerinin sağlanarak eğitim hakkından yararlanmaları için ilgili kurumlara önemli veri tabanı sunmaktadır. Bu istetistiklerden aynı zamanda eğitimin geleceğe yönelik yatırım planlarının yapılmasında,iktisadi kalkınma ve sosyal hizmetlerin planlanmasında yararlanılmaktadır.Eğitime erişim hakkı, çocuk haklarının temelini oluşturan haklardandır.2020 yılı başladığında insanlık geçmiş yıllardan farklı olarak yaklaşık yüz yıldır karşılaşılmayan büyük bir salgınla karşı karşıya kalmıştır.Salgın bir yanda hane hallklarını yoksullaştıran sonuçlara neden olurken, diğer yanda yarattığı korkuya dayanan büyük sessizlik ve karammsarlığın egemen olduğu bir iklimin oluşmasına yol açmaktadır.Ebeveynler hem kendilerini hem de çocuklarını koruma duygusuyla hareket etmeye başlamışlardır. İnsanların kendilerini ve çocuklarını sürekli tehdit altında görmeleri kaygı düzeylerini artırmaktadır.Ebevenleri bu kaygı hali ve koruma duygusu nedeniyle çocuklarını okula göndermek istemeyeceklerdir. Gelir ve yaşam koşulları daha da kötüleşen en alttakiler ve yoksullar,hatta orta gelir grubundakiler için, eğitim maliyetlerinin külfet olacağını hissetmeye başladıkları andan itibaren çocuklarını okula göndermeme eğilimleri baskın gelmeye başlayacaktır.nedenle hem kamuoyunu duyarlı kılmak hem de yetkilileri uyrmak amacıyla bu yazı kaleme alınmıştır.

Çocuk Sayısı Azalıyor,Türkiye Nüfusu Yaşlanıyor!
TÜİK’in Çocuk İstatistiklerine bakıldığında 0-17 yaş çocuk oranının 1970 yılında %48,5 iken aradan geçen 50 yılun ardından %21 azalarak %27,5’e gerilediğini gösteriyor. Böyle devam ettiğinde oran 2023’te %27’ye,2030 yılında ise %25,6’ya düşecek.Oransal azalmaya rağmen 0-17 yaş aralığındaki çocuk sayısı 28 Avrupa ülkesinden daha yüksektir. 2019 yılı istatistiklerinde yer alan 22 milyon 876 bin 798 çocuğun 1 milyon 494 bin 745’i köy ve beldelerde,21 milyon 382 bin 53’ü il ve ilçelerde yaşamaktadır.

Çocuk nüfusun genel il nüfusu içindeki oranı %40’ın üzerinde olan iller, Ş.Urfa %45.8, Şırnak %43,3, Ağrı %41,9, ,Muş %41,6,Siirt %41, Van %40,7, Batman %40,5, Mardin %40,2 ile sıralamanın ilk 8 ili oldu.Genel nüfus içinde çocuk oranının en düşük olduğu iller Artvin,Tunceli,Kırklareli,Karabük,Edirne ve Çanakkale’yi içine alan 6 ilden oluştu.G.Doğu Anadolu Bölgesi ile İstanbul ili 5-17 yaş nüfusun en yoğun olduğu bölgelerdir.Aynı zamanda okulöncesi,ilkokul,ortaokul ve lise eğitim çağı olan bu yaş gurubunda; İstanbul’da 2 milyon 857 bin 613 çocuk ile il genel nüfusunun %25,7’si, G.doğu Anadolu Bölgesi 2 milyon 593 bin 993 çocuk ile bölge genel nüfusunun %40,4’ü yaşamaktadır. Okul yaşındaki çocuk nüfusunun bölge sıralamasının en altında 443 bin 500 çocuk sayısı ile Doğu Karadeniz Bölgesi uer almaktadır. 16-17 yaş çocuk evliliklerin sayısı 2019’da 17 bin 047’si kadın,940’ı erkek olmak üzere toplam 17.987 oldu. Çocuk evliliklerin diğer illere göre daha çok olduğu 10 il; Kilis, Van, G.Antep, Siirt, Kars,Niğde,Iğdır,Bitlis,Ağrı, Muş. Bölge olarak G.Doğu And.Böl,Akdeniz,Ege ve Batı Marmara Bölgesi.
Analiz,
*köyden kente göç ve kalan köy nüfusunun yaşlanması nedeniyle köylerde yaşayan çocuk sayısı hızla azalmaktadır. Bu olgunun sonucu olarak yeterli öğrenci sayısı kalmayan köy okulları kapanmaktadır.
*son yıllarda çocuk yaşta evlilikler azalma eğilimine girmiş olmasına rağmen yine de 18 bin çocuk 2019 yılında kendilerinden yaşça büyük insanlar ile evlenmek zorunda kalmışlardır. Çocuk evlilikleri diğer illere göre G.Doğu And ve Doğu And Bölgesinde bulunan bazı illerde daha yoğunlaştığı verilerden anlaşılmaktadır.
*Çocuk nüfus oranı G.Doğu And.Bölgesindeki bazı illerde %40’ın üzerine çıkarken Karadeniz ve Batı Marmara bölgelerinde ki illerde azalma eğiliminde olduğu görülmektedir.nBölgesel bazda bakıldığında çocuk nüfusun en yoğun olduğu bölge İstanbul’unda içinde olduğu Marmara Bölgesi ve G.Doğu And Bölgesidir. Çocuk nüfusun en az olduğu bölge ise Doğu Karadeniz Bölgesidir.

Milyonlarca Çocuk Okulda Yoksa Peki Nerede?
MEB’in okulöncsi, ilkokul, ortaokul ve lise çağ nüfusunun net okullaşma oranları ile TİÜK’in aynı okul türlerini içeren okul çağı yaş grupları arasında büyük farklılıklar görülmektedir.Okul yaşı dediğimiz 5-17 yaş aralığında toplam 16 milyon 526 bin çocuk bulunmaktadır.2018-19 yılında 526 bin 303 çocuk bir yerleşim alanından başka bir yerleşim alanına göç etmiştir.En çok göç alan ve veren bölgeler İstanbul ve G.Doğu And. Bölgesi olmuştur.Milli Eğitim MEB’in 2018-19 istatistiklerinde okul türlerine göre yer alan net okullaşma oranları yaş gruplarına göre hesaplanmış okullaşma oranlarından farklı sonuçlar göstermektedir.Milli Eğitim Bakanının 2020 Bütçesinde yaptığı sunuş konuşmasında verilen bir tabloda 2018-19 yılına ait net okullaşma oranları ile başka bir tabloda göstterilen yaş gruplarına göre gerçekleşen okullaşma oranları arasında farklılıklar oluşmaktadır. Bakanının 2020 Bütçe sunuş konuşmasında yaş gruplarına göre okullaşma oranları;
-okulöncesi 5 yaş için %75,17
-ilkokul 6-9 yaş için %98,64
-ortaokul 10-13 yaş için %98,28
-lise 14-17 yaş için 88,22
Dört okul türünde okullaşmadığı verilerden anlaşılan çocuk yaş grup oranlarının ortalaması %9,93, okullaşan ortalamanın ise %90,07 oranında olduğu sonucuna ulaşılmıştır..TÜİK’in bu dört yaş grubunu içeren nüfus sayısı ile yapılan karşılaştırmalı hesaplamaya göre, 1 milyon 641 bin çocuk okullaşma içinde görünmeyen sayı olarak karşımıza çıkmaktadır.
2018-19 MEB İstatistiklerinde okul türlerinin net okullaşma oranları;
-okulöncesi için %68,3
-ilkokullar için %91,9
-ortaokullar için %93,3
-liseler için %84,2 olarak verilmektedir.
Net okullaşma hesaplarına göre dört okul türünde okullaşmayan çağ nüfusunun oran ortalaması %15.58,okullaşan ortalama ise %84.42 çıkmaktadır. Net okullaşma oran ortalaması TÜİK okul yaşı gruplamaları ile karşılaştırıldığında okullaşmayan çocuk sayısı 2 milyon 578 bin 56 olmaktadır. Okul türlerine göre okulöncesinde 23,ilkokulda 54,ortaokulda 47,lisede ise 23 il net okullaşma Türkiye ortalamasının altında kalmaktadır.Okul türlerine göre net okullaşmanın en düşük olduğu 5 il,
Okulönesi;Ş.Urfa %51.3,İstanbul %55.4, Ağrı %57.9,Mardin %57.6,Erzurum %58.1
İlkokul;Gümüşhane %67.8,Mersin %67.8,Kayseri %76.3,Kırşehir %85.4,Malatya %87.6
Ortaokul;Gümüşhane %70.4,Mersin %70.4,Kayseri %77.1,Çankırı %77.1,Tekirdağ %88.5
Lise;Ş.Urfa %53.5,Muğla %56.4,Ağrı %56.4,Bitlis %61.1,Yozgat %64.7

Tartışma,öneri ve sonuç,
Okullaşma oranlarının düşük olduğu iller aynı zamanda GSYH’dan kişi başına düşen gelir payı 5 bin doların altında olan ve sıralamanın sonlarında yer alan illerdir.Gelir ve tüketim piramidinin tabanı ezilenler ve en yoksullar kategorisinde olan bu insanlar yer almaktadır.Gelir ve tükedim piramidinin an altında yer alan kitlenin eğitime erişimlerinde zorluklar olduğu gerçeği yönetenler tarafından bilinen bir gerçektir.Ancak gerçeği bilmek yetmiyor.Tabloyu değiştirccek hayali/sanal olmayan gerçekçi ve inandırıcı ekonomik ve sosyal politikalar geliştirmeye ihtiyaç duyulmaktadır.

Bir insan hakkı olarak eğitim aynı zamanda kapsayıcı eğitim anlamına gelir, yani farklı etnik ve kültürel gruplardan gelen çocuklar ile engelli çocukların normal okullarda tüm potansiyellerini ortaya koyabilmeleri için okullara erişimleri temel ilke olarak benimsenmesi gerekmektedir. Ayrımcılık insan hakları yazınında olduğu gibi eğitim dilinde de daima kötü bir sözcük olmuştur. Nitelik ve eşitlik tek bir kuşun kanatları gibidir, çocukların okulda bulunmaması bu kanatlardan yoksun kalması uçamaması anlamına gelmektedir. Eğitime erişim sağlayan bireylere verilecek eğitim eşitlik içinde, yani daha adil, eşitlikçi, barışçıl mutlu bir toplum ve dünyayı kurma iddiasını içermelidir. Eğitimden yoksun kalmak çocukların her yönden gelişimine ve kendi topluluklarının politik, sosyal ve iktisadi ilerlemelerine katkıda bulunmamaları demektir. Eğitimin amacı,çocukların değişim potansiyellerini açığa çıkarmayı sağlamak,insan haklarını ve insanlığın ortak değeri olmuş ilkeleri öğrenip uygulayarak gerçekleştirmektir. Eğitime erişmemek demek, bu temel değerleri yaşam kültürünün bir parçası yapmamak anlamına gelecektir.

Salgın süreci eğitim için mali ölçütlerin yeniden belirlenmesi gerektiğini göstermektedir. Hedeleri revize ederek, gerçek anlamda dönüştürücü bir eğitim gündemini sağlamak ve yeni dönemin ihtiyaçlar listesini veyatırım ölçeğini güncelleyerek yürümek mümkün olabilir.Bu nedenle,2021’de GSYH’nın en az %6’sı ile genel bütçenin en az %20’sinin eğitime ayrılması gerektiği gerçeği görülerek eylem planları yapılmalıdır. Öte yandan, iyi bir eğitim bütçesi paranın iyi bir şekilde bölüşüleceğini de garanti etmelidir.Bölüşümün yoksulların okullarını dışlayan bir yol izlemesi, yoksul okulların genellikle zayıf bir eğitim alması demektir. Ebeveynlerin okulların karar alma süreçlerine katılmasını ve genel eğitim bütçesinden aktarılacak bütçeyi denetlemeyi sağlayacak demokratik ilkeleri uygulamak okula duyulan güveni güçlendirecektir.Yaratılan bu güven ortamı okullaşmayan çocukların okula erişimini olanaklı kılacak çözüm yolu olarak görülmelidir.

Öneriler,
-Çocuk nüfusun yoğun olduğu kentler okullaşma oranının düşük olduğu kentlerdir. Bu kentler ve büyük kentler yaşanan göçlerden dolayı aynı zamanda sınıfların kalabalık olduğu kentlerdir.Bir yandan okullaşmayan yaş guruplarının okullaşma oranlarının yükseltilmesine yönelik mali destek içeren kampanyalar yapılmalı, diğer yandan çocukları bulaşıdan koruyacak ve eğitime devamlarını sağlayacak tedbirler alınmalıdır.
-Yönetenler, topluma yönelik eğitimin insan yaşamında sağladığı değişimin önemini ve ebeveynlerin çocuklarını okula göndermeleri için çağrılara süreklilik kazandırılmalıdır.Çağrılarda okullar arasında ayrım yapmamaya ve bazı okulları öven, öne çıkaran davranışları sergilememeye özen gösterilmelidir.
-Yaşantımızı doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen salgının bundan sonrası için toplumun bütün bireylerini potansiyel vaka adayı yaptığı unutmamalıdır.Dolayısıyla yetkililerin yarattığı/yaydığı iyimserlik havasının toplumda rahatlamaya ve rehavete dönüşmesine izin verilmemelidir.
-Telafi eğitimleri başladığında öğrencilere yönelik kapsamlı bir psiko sosyal destek programı uygulaması yararlı olacaktır..
-Milyonlarca öğrenci bir sırada 3 çocuğun yan yana oturduğu 30-35 kişilik sınıflarda eğitim görmektedir.Sınıf mevcutlarının sıralarda en çok birer veya ikişer öğrenci oturacak şekilde yeniden tanzim edilmesi gerekecektir.
-Bu yıl geçmiş yıllardan farklı olarak LGS’ye girecek 1.7 milyon öğrencinin liselere yerleşecek olmasının yaratacağı yoğunluk mevcut derslikleri yetersiz bırakabilir.Gelecek yıl öğretim planlaması yapılırken bu durumun değerlendirilerek tercih ve yerleştirmelerin salgın göz önünde tutularak yapılması önem kazanmaktadır.
-Çocuk gelinlerin sayısında görülen azalmanın süreklilik kazanması için ebeveynlere yönelik bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı, yazılı ve görsel medya üzerinden kamuoyuna dönük kampanyalara kesintisiz bir şekilde devam edilmelidir.

Sonuç, ortaya çıkan tablo haklı olarak eğitim çağında olup okulda bulunması gereken bu çocukların, okulda değilse nerede? Oldukları sorusunun sorulmasına neden olmaktadır. Bütün çocuklar adrese dayalı nüfus kayıt sitemine göre ikamet ettikleri adreslere en yakın okullara e kayıt sitemi üzerinden kayıt olması gerekirken, okullaşmayan çocuk sayısının milyonlara ulaşmasını izaha muhtaç bir durumdur.Nasıl oluyorda bu çocuklar okullaşmıyor.Eğitim hakkını kullanması için okulda olması gereken çocukların nerede olduklarına ilişkin soruya yanıt verecek muhataplar arasına son dönemde yaptığı açıklama ile, halen ortaokul ve lise türünde %11.17 olan “imam hatipli öğrenci oranı en az %25 olmalı” diyen Diyanet İşleri Başkanı Sayın Erbaş’ın da girmiş olması ülkemiz eğitim sisteminin içinde bulunduğu trajikomik durumunu gözler önüne sermektedir. Milyonlarca çocuğun en doğal ve insani hakları olan eğitim hakkına erişmesi her şeyden önce devlerin görevidir. Okula erişemeyen ve her türlü sömürü ve istismar ile karşıya kalma olasılığı çok yüksek olan bu çocukların eğitime katılmalarını,okul bahçelerinde seslerini okullu olan kardeşlerinin sesleriyle buluşturacak görev ve ödevler zaman kaybetmeden ve herhangi bir savsaklamaya meydan vermeden sorumlular tarafından yerine getirilmelidir.01.06.2020

Yorumlar (0)
EN SON EKLENENLER
BU AY ÇOK OKUNANLAR
Diğer Bilimsel Makaleler Yazıları