
(Devamı)
Osmanlı dönemi Türk toplumunda 17. yüzyıldan itibaren bazı Şehy-ül islamların ve tarikat liderlerinin etkisiyle medreselerde pozitif bilimlerin öğretilmesi önce arka plana düşmeye sonra yasaklanmaya başlamış ve zamanla okutulan dersler dinsel, sosyal ve siyasi hayatın bütün yönleri dikkate alınmadan Mecelle Hukuku içerisinde yorumlanmaya ve uygulanmaya başlanmıştır.
Bu uygulamalar tüm toplumda kısa zamanda etkisini göstermeye başlamış ve süreç içinde kadın haklarının da gerilemesine sebep olmuştur. Aile içinde kadınlar her ne kadar saygı ve sevgi görseler de, sosyal hayatta ikinci plana itilmişlerdir. Kız çocukları ve kadınlar giderek daha çok kapanmaya ve ata mirasından daha az pay almaya başlamış, eş seçme ve boşanma hakkı elinden alınmaya başlamış, ailenin liderliği mutlak olarak erkeklere verilmiş ve neredeyse kadınlar kocalarından izinsiz bir şey yapamaz duruma gelmişlerdir (Ertan, 1995).
Kadınların zamanla gerileyen hakları ve konumu konusundaki duyarlılık, Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde yetişen aydınlar ve yöneticiler arasında oldukça yaygınlaşmış ve bu durum onların düşüncelerine açıkça yansımaya başlamıştır. Gazi Mustafa Kemal, Diyarbakır’da 16. Kolordu Komutanıyken böbrek rahatsızlığı nedeniyle 1916'da ve 1918'de tedavi amaçlı gittiği Karlsbad'da tedavi sürecinde tutmuş olduğu günlüklerde; evlilik kurumu ile kadın erkek ilişkilerinin öneminden, kadınların ciddi olarak ilim ve fen doğrultusunda eğitilmesinden, kadınların onur ve haysiyet sahibi olmalarının toplumsal gelişim ve değişim adına ne kadar önemli olduğundan ve kadının toplumdaki yaşamsal değerinden bahsetmiştir. Ayrıca bu günlüklerde bir toplumun, ancak kadının gelişmesi ve özgürleşmesi sayesinde gerçek anlamda özgürlüğe kavuşup gelişeceğine vurgu yapmış ve bu konudaki fikirlerini günlüklerine yansıtmıştır (Uzun, 2016).
Türk kültürünün özünde, insanlaşmak ve insan olmak önemli kabul edilmiştir. Bu anlayışın bugünün Türkiye'sinde de geçerli olduğu görülmektedir. Ülkemizde köylü-kentli bütün ailelerin; özellikle de aileye ilişkili bir yönü varsa, aile hayatında aileyi ilgilendiren konularda kadınların hatta çocukların görüşlerine başvurulduğu yakından bilinmektedir (Sıvacıoğlu, 1991).
Dünyadaki tüm toplumlarda; meslek, eğitim, din, ırk, yaş ve sosyal statü farkı gözetmeksizin hemen her kesimde az bir miktar da olsa yapılan ayrımcılık, taciz, tecavüz ve kadına yönelik şiddet suçlarının oldukça önemli kısmı erkekler tarafından işlenmiştir (Korkmaz ve diğ., 2015). Ailede ve toplumsal hayatta işlenen bu suçlarla birlikte cinsiyet ayrımcılığı ve şiddetin çocuklara ve öğrencilere karşı da yapılması (Gümüş,2006) ve tüm bunların hem çocuklar hem de ergenler tarafından, farklı kaynaklardan görülerek örnek alınması, aile kurumunun ve toplumun geleceğini karartmakta ve şiddet sarmalı olgusunu doğallaştırmaktadır. Kadına yönelik olarak yapılan ayrımcılık ve şiddet; insanlığın hem maddi hem de manevi birliğine, barışına, geleceğine ve üretimine büyük ölçüde zarar vermiştir (İlal, 1968), vermeye da devam etmektedir.
Sosyal değişmede dinin engelleyici ve yavaşlatıcı yönünü ele alan Okumuş (2009), sosyal değişim karşısında dinin muhafazakâr yapısı gereği, tutucu bir tutum ve tavırla sosyal değişimi yavaşlattığı, frenlediği ya da engellediği yönündeki kanıların yadsınamayacağını belirtmektedir.
Cinsiyet ayrımcılığı, konusunda yapılan alan yazın taramasında, bu alanda çok sayıda araştırma yapıldığı ve kitaplar yazıldığı görülmektedir. Yeryüzünde insanlığın varlığını ve sürekliliğini sağlayan, bireylere ilk eğitimini veren, onlara ana dilini kültürünü öğreten kadınların, yeryüzündeki insanların yaklaşık yarısını (% 51) oluşturmasına, aile ve toplum hayatının her alanına katkısı bulunmasına karşın, tarihsel çağlardan beri erkek karşısında, özellikle sınıfsal yapıdaki toplumlarda, kamusal alanda hak ettiği yeri almalarıı ertelenmiştir (Erbay, 2019).
Tarihsel geçmişten günümüze kadar ki tüm zaman dilimlerinde toplumlar ve devletler tarafından kullanılan din kurumu, büyük oranda suiistimal edilen kurum şeklinde tanımlanabilir. Dinin meşrulaştırıcı gücünü kullanan kişi, toplum ve iktidar sahipleri, yapıp ettiklerini haklı göstermekte ve kutsal üzerinden kendi tutumlarına gerekçe kazandırmaktadırlar. Dinin bu meşrulaştırıcı gücü hiç şüphesiz günlük sosyal hayatta da kendini göstermektedir. Bu nedenle toplumlarda var olan katı cinsiyet ayırımları da din adına kolayca meşrulaştırılabilmekte ve bazen dinin buyruğu gibi gösterilebilmektedir. Bu durumun en somut örneği ise hem kutsal metinler hem de kültürel inanış şekilleri üzerinden kadınların uğradığı ayrımcılığın hemen tüm toplumlar açısından gölgelenemez olan görünürlüğüdür. Kadınların hak ve özgürlüklerinin görünürlüğünü önlemek için üzeri kültürel, dinsel ve siyasal gerekçelerle örtülebilmektedir (Gürhan, 2010).
Bu yönden bakıldığında din, kuramda ve uygulamada farklı uygulanma şekillerine sahip olabilmektedir. Dinin kişiler tarafından farklı algılanış ve uygulanış şekilleri, kültürel yapılarla eklemlenerek toplumsal cinsiyet algılarını güçlendirebilir. Bu yönüyle dinin toplumlar tarafından algılanışı ve farklı uygulanma pratiklerine dikkat edilmelidir (Gürhan, 2010).
Cinsiyet ayrımcılığı, kadına yönelik şiddet, kadın algısı ve hakları gibi konularda çok sayıda araştırmanın yapılmasına ve ciddi eserlerin yazılmasına karşın bu araştırma ve yayınların sözü edilen olumsuzlukları önleme konusunda yetersiz kaldığı da bir gerçektir (Erbay, 2019). Buna rağmen bu konuda yapılabilecekler tartışılmalı, çok yönlü ve planlı çalışmaların yapılması sağlanmalıdır.
Cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi konusunda yapılabilecekleri şöyle sıralamak mümkündür (ikbahçesi. Com):
a.Toplumsal farkındalık yaratmak: Tüm toplum kesimlerinin ayrımcı ve sınırlayıcı inançları sorgulayıp eşitliği sağlayacak şekilde bilgilendirme ve bilinçlendirme yapılması Zorunludur. Bu konuda yapılacak etkinlikler; tüm eğitim kurumları, medya, inanç grupları ve sivil toplum kurumlarını kapsayacak şekilde geniş boyutlu ve bir program çerçevesinde ele alınmalıdır
b. Aile içi eğitim: Cinsiyetten bağımsız sadece insan olma zeminine oturan sağlıklı bir dünyanın temeli ancak ailede atılabilir. Anne-babaların çocuklarını büyütürken aralarında hiçbir alanda ayrımcılık yapmamaları gerektiğini kavramaları sağlanmalıdır. Bu doğrultuda ciddi eğitim etkinlikleri düzenlenmesi yanında ailedeki iş bölümünün de dengeli bir biçimde ve eşitlikçi olması sağlanmalıdır.
c. Din görevlilerinin eğitimi: Din görevlilerine cinsiyet ayrımcılığını tahrik edici söylemlerden kaçınmaları konusunda yaptırımlar uygulanmalıdır.
ç. Öz değer oluşturmak: Anne-babalar ve öğretmenler kız çocuklarında öz-değer duygusu geliştirilmeye özen göstermeleri teşvik edilmelidir. Aile kurumu, okullar ve sivil toplum bu konuda ciddi sorumluluk almalıdır.
d. Tüm ortamlarda cinsiyet ayrımcılığıyla mücadele: Erkeği yüceltip kadını aşağılayan ‘Adam gibi iş yapmak’ ‘Karı gibi’ ‘Sözünün eri ‘Bilim adamı’ ‘Kalıbının adamı olmak’ gibi ifadeler yazılı ve sözlü kullanımdan çıkarılmalıdır.
e. Şiddetle mücadele yapılmalı: Şiddetin her türlüsüyle mücadele edilerek, şiddete maruz kalanların psiko-sosyal yardım almaları desteklenmelidir. Şiddet karşısında hoşgörülü davranılmamalıdır.
f. Sevgiyi ve bilgiyi etkin kılmak: Çocukları eğitirken onların sevgiyle ve bilgiyle donanık hale gelmeleri önemlidir. Çünkü sevgi ve bilgi insanlaşmanın sihirli araçlarıdır.
İş hayatında yapılabilecekleri de şöyle sıralayabiliriz:
? Kadınlara pozitif ayrımcılık yapılmalı,
? İş yasasındaki eşitlik ilkesi tavizsiz uygulanmalı,
? İşverenlerin başarılı ve etkili uygulamaları yaygınlaştırılmalı,
? İşe alımlarda cinsiyet ayrımcılığı engellenmelidir (ikbahçesi. Com).
Olumsuz kadın algısı ve kadın haklarının yasal güvence altına alınmamasının olumsuz bir sonucu olarak da görülebilen toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ve kadına yönelik şiddet olaylarına karşı toplumsal farkındalığı artırabilmek adına bu tür suçlara görüldüğü her ortamda karşı çıkılmalı, bu konular sürekli gündemde tutulmalı, yaşanan her olayda en başta yöneticiler olmak üzere herkes tarafından her zeminde, özelikle medyada en kısa süre içerisinde ve yüksek tonla ciddi bir karşı duruş gösterilmelidir (Erbay, 2019).
Toplumda bir yandan bu olumsuz algıyla mücadele edilirken, öte yandan olumlu kadın algısını yaygınlaştırmak yanında kadına yönelik olarak gerçekleşen şiddet olaylarını önleyebilmek adına bu konudaki suç ve olayların en yaygın olarak meydana geldiği yer ve bölgelerde işlenen suçların ve gerçekleşen olayların sebep ve sonuçları bilimsel yollarla analiz edilerek belirlenmelidir (Erbay, 2019). Cinsiyet ayrımcılığının beslediği, kadına yönelik şiddet olayları travmatik etki yaparak toplumsal ruh sağlığına ciddi tehdit oluşturmaktadır.
Ülkemizde sözde İslam adına kadınlarımızı ve kızlarımızı ikinci sınıf yurttaş konumuna düşürmek isteyenlerin sayısındaki artışa karşın Anadolu insanı aşırılıklardan kaçınmayı ilke edinmiştir. Ancak etkileşimde bulunulan komşu toplumların kültürlerinin etkisiyle cinsiyet ayrımcılığının ve aile içi şiddetin arttığına ilişkin belirlemeler kaygı vericidir. Türk kültüründe kadınlara ve çocuklara şiddet uygulamanın yeri yoktur. Şiddetin her türlüsü insan onurunu zedelemenin ötesinde eğitsel bir anlam taşımamaktadır.
Kültürümüzün özünde bulunmayan cinsiyet ayrımcılığının ve buna bağlı olumsuzlukların kültürel etkileşim sonucu yaygınlaşma eğilimi yukarıda bazı boyutları irdelenen önlemlerin yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Aile ve okullarda cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırmak için gerekli toplumsal bilinçlenmenin önündeki engeller aşılmalıdır. Ailede ve okulda şiddetin hr türünü bir baskılama ve eğitim aracı olarak görme ortaçağın kalıntılarındandır. Eğitim anlayışımızda ve aile hayatımızda bu konudaki köhnelikten kurtulmak dileğimizdir.
KAYNAKÇA
Acar, S. G. (2004). Beden emek tarih: Diyalektik bir feminizm için. Kanat Yayınları.
Ağçoban, S.(2016), “Kadın olgusunun kültürel gelişimi ve islam’da kadının yeri üzerine tartışmalar”, Uluslararası Kültürel ve Sosyal Araştırmalar Dergisi (UKSAD), 2(1): 14-24.
Aktaş, C.(1997). Kadının toplumsallaşması ve fitne, Jornal of Islamıc, 10 (4):241-248.
Altuntaş, N. (2012), Feminen islam: Küresel çağda alternatif bir kadın kimliği inşaası, Orion Yayınları.
Arsal, S. M. (2014). Türk tarihi ve hukuk, Türk Tarih Kurumu, 333,334.
Berktay, F.(2014), Tek tanrılı dinler karşısında kadın, Metis Yayınları.
Dehousse, F. (1995). La Politique Sociale de la Communaute Europenne; Documantation Europeenne, Center for Socio-Political Research and Information. https://doi.org/10.3917/CRIS.1470.0001
Dülger, İ. (1984). Türkiye'de şehirde yaşayan Kadının siyasî haklarını kullanma eğilimleri, DPT Yayını.
Erbay, H. (2019). Tarihsel süreçte dünyada ve Türk toplumunda kadın algısı ve haklarının gelişimi üzerine bir değerlendirme. Ege Sosyal Bilimler Dergisi, 2 (2).
Femmes d'Europe, Supplement No 15 a, Commission des communatues Europeennes.
Green R (2010) Robert Stoller’s sex and gender: 40 years on. Arch Sex Behav, 39:1457-1465.
Gültepe, N. (2013). Türk kadın tarihine giriş, Ötüken Neşriyat,. 341-35.
Gümüş, A. (2006). “Şiddet türleri”. Toplumsal Bir Sorun Olarak Şiddet Sempozyumu, Ankara, Eğitim Sen Yayınları.
Gürhan, N. (2010), “Toplumsal cinsiyet ve din”, e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- S.IV:58-80.
Işık, H. (2017). İlk Türk devletlerinde yönetimde kadının konumu üzerine. Araştırma ve Deneyim Dergisi (ADEDER). 2 (2).
İlal, E. (1968). Magna Carta. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 34 (1-4)
Kapanoğlu, S.(2006), Çin’de kadın imgesi, , (Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi.
Karakaya, H. (2018). Toplumsal cinsiyet algısı, din ve kadın. Journal of AnalyticDivinity International Refereed Journal. 2 (2) 36-62.
Keleş, R. (1980). “Kent bilim terimleri sözlüğü”, 2. Baskı, İmge Kitabevi Yayınlar
Korkmaz, M., Demiray, E., Sevil, Ü. ve diğ. (2015). Dünyada, türkiye’de kadın ve şiddet, Nobel Akademik Yayıncılık.
Lordoğlu, K. ve Özkaplan, N. (2003). “Çalışma iktisadı”, Der Yayınları.
Margaret, R. & Kelly, W. (2000). “Gender Equality Development and Peace Fort The Twenty-First Century”, http://www.Peacewomen.Org/Assets/File/Pwandun/ Unımplementation/Specialize dagencies/IMF/İmfaddressmargaretrkelly2000.Pdf, (20.05.2024).
Okan, A. (2024). Toplumsal cinsiyet eşitliğini etkileyen faktörler. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar- 16 (4):753-766 doi: 10.18863/pgy.1394700ç.
Okumuş, E. (2009). Toplumsal değişme ve din. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 8 (30), 323-347.
Saadavi, N. (1991). Havva’nın örtülü yüzü, (çev: Sibel Özbudun), Anahtar Kitaplar.
Say, Ö.(2015), “İktidar ilişkilerine indirgenmiş babalık imajı postyapısalcı otorite analizinin çelişkileri”, Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5 (2).
Topaloğlu, B. (1987). İslâm'da kadın, 1. Baskı. Yağmur Yayınları.
Uzun, H. (2006). Atatürk ve nutuk, Siyasal Kitabevi.
İnternet Kaynakları
Cinsiyet ayrımcılığı nedir ve nasıl önlenir? https://www.ikbahcesi.com/cinsiyet-ayrimciligi-nedir-ve-nasil-onlenir/İ.T. 07.12.2025.
Fikir Yazıları26 Aralık 2025
Eğitim Bilimleri26 Aralık 2025
Psikoloji-Sosyal Psikoloji25 Aralık 2025 22:36
Psikoloji-Sosyal Psikoloji15 Aralık 2025 21:19
Psikoloji-Sosyal Psikoloji09 Aralık 2025 22:33