
BİNNUR YEŞİLYAPRAK ile
“ZAMANSIZ aşk günlükleri” KİTABI ÜZERİNE SÖYLEŞİ
.
Sorular: BAHRİ LOŞ
.
Bahri LOŞ: Bazen bir sözcük anlatmaya yeterken her şeyi bazen de koca sözlükler, kitaplar anlatmaya yeterli olmuyor. “aşk, günlük ve zamansız” sözcükleri nasıl bir araya geldi?
.
Binnur YEŞİLYAPRAK: Haklısınız, aslında sadece AŞK kelimesi üzerine söylenen ve yazılanları düşündüğümüzde insanlık tarihini kapsayan bir sözcük ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Aşk; öyle geniş, öyle derin, öyle farklı anlamlar yüklenen bir sözcük.
.
Kuşkusuz AŞK sözcüğünün herkesin hayatındaki yeri ve anlamı kendine göre değişebilir. İşte bu üç sözcüğün yan yana gelmesi de benim yaşadıklarımı yansıtıyor. Tüm olasılıkları, söylenceleri ve düşlemleriyle Aşk; ‘başarılı olmak’ adına ertelemiş olduğum bir ‘yola çıkış öyküsü’ olarak yer aldı hayatımda. Bu yola çıkmak için önce geçmişimle yüzleşmem ve bugün bulunduğum yeri sorgulamam gerekti.
.
Bana yüklenen “Sosyal Yazılım”ın, beni başarı odaklı kariyer basamaklarına yöneltmiş olduğunu, benden ‘beklentiler’in benim doğal ihtiyaçlarımı bastırmama yol açtığını ben, kendimle hesaplaşma sürecinde gördüm. Hep hedeflerim vardı ve kendimi disipline ederek bu hedeflere ulaşmayı “başarı” olarak kabul ettim.
.
Kendimi gerçekleştirmeyi; kariyer basamaklarında yükselmek, herkesin takdir ettiği biri olmak sandım. Bu beklentilerin hayatımı nasıl kontrol ettiğini, özgürlüğümü sınırladığını ve beni “Doğal Yazılım”dan uzaklaştırdığını ancak kendi kendimle yaptığım uzun bir terapi sürecinde fark ettim.(1)
.
Ancak bu yüzleşmeden sonra kendimi kontrol etmekten ve hedefler belirlemekten vaz geçip hayatın doğal akışına kendimi bırakabildiğimde, AŞK geldi. Öyle bir geldi ki; beni göğün yedi kat yükseğine ve yerin yedi kat dibine savurdu! Beklemediğim bir zamanda, düşünmediğim bir şekilde geldi… Ben tutunacak bir yer aradım; kendimi anlamak için günlükler tutmaya ve yaşadığım bu deneyimi anlamlandırmaya çalıştım.
.
Olgun bir yaşta yaşadığım bu ‘inanılmaz deneyim’ bana kendimi, insan’ı anlama konusunda çok şey öğretti ve ben bunlara başkaları da tanık olsun istedim. Belirsizliğin bilgeliğini kabullenme ve anlama çabasıyla yazdığım günlükleri paylaştım olanca içtenliğimle.
.
İşte kitabın ortaya çıkma serüveni… Böylece bu üç kelime bir araya geldi: Aşk, günlük ve zamansız.(2)
.
Bahri LOŞ: Kitapla ilgili dönütler nasıl oldu? Öncelikle “Zamansız Aşk Günlükleri” kitabının basımı sizi nasıl etkiledi?
.
Binnur YEŞİLYAPRAK: Bu kitap bir bakıma Öz Terapi kitabından sonra olanları anlatıyor. Zaten önceki kitabımı okuyanlar büyük bir heyecanla yeni kitabımı bekliyorlardı. Yaşam devam ettiği gibi benim ‘öz terapi tutanakları’ niteliğinde yazdıklarım da sürüyordu. Kitap benim zamansız ve imkansız bir aşka kapılmamı ve bunu kabul edip kendime tanıklığımın ilk üç aylık döneminde tuttuğum günlükleri kapsıyor.
.
Gelen dönütlerden bu deneyimin beni şaşırttığı kadar okurlarımı şaşırtmadığını gördüm. Diğer bir ifade ile beni anlayışla karşılayıp desteklediklerine tanık oldum. Beni iyi hissettiren empatik bir anlayıştı bu; onlar tarafından kabul edilmek ve ait olmak… Gerçekten bu duygunun şifalandırıcı bir etkisi oldu diyebilirim.
.
Öz Terapi kitabımı okumadan bu kitabı okuyanların tepkileri daha farklı oldu bu açıdan. Kitaptan çok etkilenip kendi aşk deneyimlerini paylaşan pek çok okur oldu bana dönüt veren. Okurların tepkileri bu süreci daha iyi sindirmemi sağladı.
.
Genel olarak okurlar AŞK olgusunu deneyimli bir psikolojik danışmanın yaşadıkları ile anlama ve anlamlandırma sürecini ilginç ve öğretici bulduklarını ifade etti. Çünkü bu kitap aşkın temelindeki ihtiyaçların da “zamansız” olduğunu ve ömür boyu ikame tatminlerle karşılanmadığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Belki de, pek çok okurun bana ilettiği gibi; “Zamansız aşklarında ortaya çıkması için uygun bir zaman gerekiyor!”
.
Günlüklerin kitap olarak yayınlanması sürecinde yaşadığım krizi ve sonrasını ise, son kitabımda ele alıyorum. Henüz çok yeni yayınlandı, raflara çıkmak üzere. Beni izleyenlerin sabırsızlıkla beklediğini biliyorum çünkü Zamansız kitabım BİTTİ ya da BİTMEDİ notu ile sona eriyor ve okurlar sürekli olarak devamının ne zaman geleceğini soruyorlardı. Bu son kitap bir bakıma önceki iki kitabın devamı gibi okunabilir: İçimdeki Yuva. (3)
.
Bahri LOŞ: Kitap boyunca aynayı kendinize tutuyorsunuz. Bu aynı zamanda okuyucuya/insana aynayı kendine doğru tutma çağrısı olabilir mi?
.
Binnur YEŞİLYAPRAK: Evet, tam olarak böyle bir etki yaptı kitap ama bu benim kasıtlı olarak yaptığım bir çağrı değil açıkçası. Yani ben sadece kendime ayna tutma çabasındayım yazdığım günlüklerde. Bunu da tüm spontanlığımla ve kendime dürüst olma niyetiyle yapıyorum. Çünkü amacım kendimi anlamak ve yaşadığım deneyimi anlamlandırmak.
.
Kendimle yüzleşme süreci boyunca ‘insanın doğasını’ daha iyi anladım. 40+ yıldır insanı anlamaya yönelik bir bilim alanında akademisyen olmanın sağladığı donanımla birey olarak yaşadığımız her yaşantıda, toplumsallığın ve evrenselliğin etkileşimini açıkça fark ettim. Aşk denen olgunun ‘bireye özgü ve ona özel’ bir deneyim olması yanı sıra bu yaşantıyı kültürel kodlamaların nasıl sınırladığını ve insanın evrensel doğasına özgü boyutların da nasıl korunduğunu anladım.
.
Böylece birey-toplum ve evren bağlantısı içinde benim kendime tuttuğum aynada okur da kendi yansımasını görebiliyor. Gelen dönütlerin pek çoğu bunu ortaya koyuyor. Kitap bir aşk öyküsü bağlamında, insanın Doğal Yazılım’ında var olan en temel dürtülerin Sosyal Yazılım tarafından yok sayılarak bastırılmasının bireyin yaşamını nasıl etkilediğini irdeleyen psikolojik bir analiz kanımca.
.
Özellikle kendisi ile yüzleşmeye hazır olan okuyucu bu günlüklerde kendi içsel yolculuğunu- benim eşliğimde - sürdürebilir. Ben de, okurun tanıklığında ve dönütler ışığında kendi gerçekliğimde insan’ı ve yaşamı anlama yolunda, onların desteği ile ilerlediğimi hissediyorum.
.
Bu söyleşi için size ve okurlara teşekkürler.
B.Y.
________________