ÖZ TERAPİNİNGETİRDİKLERİ
Kitabın Yazarı Binnur Yeşilyaprak ile Söyleşi - 2
Soru: Siz kendinizi tanıma ve dönüştürme yolculuğu yaptığınızı söylüyorsunuz. Peki, insanların kendini tanıması ve değiştirmesi için önerileriniz nelerdir?
.
Evet, ben uzun bir süredir kendi içsel yolculuğumu sürdürmeye odaklanmış durumdayım. İçimdeki okyanusa dalıp batık gemideki hasarları görüp onarmaya ve yoluma devam etmeye çalışıyorum. Batıktaki ‘inci’leri de keşfediyorum ve onların değerini bilmeye çaba harcıyorum.
.
Bu yolculuk zorlayıcı olduğu kadar ödünleyici bir süreç!
.
Peki, bu konuda insanlara önerilerim olabilir mi? Olabilir elbette ama onların işine yarar mı emin değilim. Açıkçası son yıllarda başkalarına ‘ tavsiye vermek, öneride bulunmak vb’ söylemlerden kaçınıyorum.
.
Neden?
.
Artık bu tutumun, yani ‘başkalarına akıl vermenin’, bir bakıma ‘kendini önemsemenin patolojisi’ olduğunu düşünüyorum. Öyle ki “ben çok önemliyim, benim önerilerimi yerine getirirseniz kendi iyiliğinize olur” vb gibi tepeden ahkam kesme pozisyonu yaratıyor gibi geliyor.
.
Elbette; insanlar bunu istiyor, bekliyor çünkü ‘dıştan kontrollü’ bir kişilik yapımız var toplum olarak. Ne yapacağımızı başkası söylesin beklentisi; böylece sorumluluktan kaçınmak istiyoruz. Benim doktora tezim bu konuda. Son yazdığım “Öz Terapinin Getirdikleri” kitabımda bu durumu irdeleyen birçok yazım var. Bizim kültürel yapımız, benim ‘Sosyal Yazılım’ dediğim zihinsel kodlamalar bizi bu şekilde koşullandırıyor.
.
Ancak şu gerçeği de biliyoruz; söylenilenler değil yapılanlar önemlidir ve insanlar bizim eylemlerimizden etkilenir. Ben de son üç kitabımda bunu yapmayı deniyorum.
.
Kendimle terapi yaparak, kendimi anlamaya ve kendi dönüşümümü sağlamaya çaba harcıyorum ve öz terapi tutanaklarımı ve günlüklerimi tüm samimiyetimle okurla paylaşıyorum. Okur, isterse benimle bir yolculuğa çıkmayı deneyimleyebilir. Böylece yaptığım bu yolculuğa eşlik etmek onun tercihidir. Sorumluluk ona aittir, benim hiçbir iddiam yok bu konuda.
.
Ben okura eşlik edebiliyorsam, model olabiliyorsam ne mutlu bana!
.
Soru: Kitabınızın 13. Sayfasında “geçmiş –şimdi- gelecek bir bütündür, iç içedir” diyorsunuz. Oysa varoluşçu psikologlar bulunduğunuz anı yaşayın demektedir. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
.
“Geçmiş-şimdi-gelecek bir bütündür, iç içedir” Evet, bence bu gerçeği kabul etmek bizim insana ve yaşama dair bakışımızı çok genişletiyor.
.
Varoluşçu psikologların ‘bulunduğunuz anı yaşayın’ ifadesi ya da Rogerian Yaklaşımın ‘Burada ve şimdi (now and here)’ deyişinin yukarıdaki ifadeye ters düşmediğini düşünüyorum. Diğer bir deyişle, bu söylemin yanlış anlaşıldığını ve günlük dilde ‘gününü gün etmeye bak’ ‘geçmişi boş ver- geleceği düşünme!’ gibi anlam kaymasına uğratıldığı inancındayım.
.
Derinlik psikologları (Freud-Adler-Jung); bugünümüzü anlamak için geçmişimizi anlayıp kabul etmemizin önemini ve geleceği yapılandırmak için bugünü iyi değerlendirmemizin gereğini vurgular.
.
Bilindiği gibi Jung, Freud’un ‘bilinçaltı’ kavramını ‘bireysel bilinçdışı’ ve ‘kollektif bilinçdışı’ kavramları ile geliştirmiş ve genişletmiştir. Yani sadece bireysel olarak geçmiş yaşantılarımız değil, toplumsal olarak geçmiş yaşantılarımız ve üst kuşaklardan getirdiğimiz arkaik birikim ile bağlantı içindeyiz. Geçmişten getirdiklerimiz ve bugün yaşadıklarımız ile yarınımızı oluşturuyoruz.
.
Dün, bugünün yarını idi; bugün, yarının dünüdür. Son yıllarda ‘bağlantısal bütünlük’ kavramı içinde açıklanıyor pek çok olgu. Şuan, bir kesit olarak alınabilir ama sadece bütün içinde bir kesit olarak incelenebilir.
.
Günlük kullanımda şöyle bir anlam olduğunu düşünüyorum; geçmişin pişmanlıkları ve yarının kaygıları ile şu anı heba etme!
.
Evet, geçmişi geri getiremeyiz ancak geçmişi anlayıp hesaplaşarak bugünü anlamlı yaşayabilir ve yarınımıza daha güçlü bir hazır oluş gerçekleştirebiliriz.
.
Yaşamda bir akış vardır ve akış; geçmişten geleceğe doğru sürer…
.
Soru: Aşk üzerine yazdığınız kitaplarda akıcı ve edebi dile hakim olduğunuz görülmektedir. Bu alışkanlığı nasıl edindiğinizi okuyucularımız için LÜTFEN açıklar mısınız?
.
Bu değerlendirmeniz için teşekkür ederim. Sadece aşk üzerine yazdıklarım değil, genel olarak yayınlanan tüm kitap, bilimsel makale ve diğer yazılarım için bu geribildirimi çok sık alıyorum. Öyle ki üniversite öğrencileri ve meslektaşlarım da yazdığım ders/kaynak kitapları için; ‘çok iyi yapılandırılmış, çok anlaşılır, sade ve akıcı bir dil kullandığıma’ ilişkin olumlu dönütleri sıklıkla verirler.
.
Bu niteliği kazanmamda öncelikle küçüklüğümden beri iyi bir okur olmamın payı var bence. Annem ve babam, Köy Enstitüsü mezunu olduğu için hep kitap okunan bir ortamda büyüdüm. Salonumuzda duvardan duvara uzanan büyük bir kütüphanemiz vardı. Beş buçuk yaşında masal ve çocuk öykülerini okumaya başlayıp lise yıllarında klasikleri, Hasan Ali Yücel’in önderliğinde çevirisi yapılmış kitapları okuduğumu anımsıyorum.
.
Ben yazmaya da meraklı bir çocuktum, ilkokulda ve ortaokulda öyküler yazdığım ve bazı ufak çaplı yarışmalarda dereceler aldığımı söyleyebilirim. Ayrıca ergenlik yıllarında yazdığım şiirlerin yerel gazetelerde yayınlandığını ve günlük tuttuğumu biliyorum.
.
Bir diğer olası neden olarak şunu düşünüyorum: liseyi yatılı okudum (öğretmen okulunda) ve dersleri çok dikkatli dinleyip çok iyi not tutardım. Akşamleyin etüt saatlerinde arkadaşlarıma anlamadıkları konuları notlarımdan anlatırdım. Birçok sınıf arkadaşım benim tuttuğum ders notlarından çalışıp sınavlara hazırlanırdı. Bunu bildiğim için de ‘açık, anlaşılır ve düzenli not tutmaya’ çalışırdım. Yani onları düşünerek, herkesin anlayacağı şekilde yazmaya özen gösterirdim. Bu durum yükseköğrenimde de devam etti. Sanırım bu durum benim yazı dilimi ve ifade gücümü geliştirdi.
.
Elbette bizim öğrencilik yıllarımızda (geçen yüzyılda) okul programlarında ‘Türkçe, edebiyat, dil bilgisi, kompozisyon’ gibi dersler vardı ve okumaya çok önem verilirdi. Bu açılardan belli bir yazma tarzı geliştirme şansım olmuş.
.
‘Ne’ yazdığımız kadar ‘Nasıl’ yazdığımız çok önemlidir ve farkı yaratan da budur diye düşünüyorum. Takdir, okurlara aittir.
.
Bu söyleşi için size ve okurlara çok teşekkürler.
B.Y.
Sayın hocam, söyleşi talebimize olumlu yanıt verdiğiniz için kendi şahsım ve okuyucularım adına teşekkür eder, saygılar sunarım. H.G.
Psikoloji-Sosyal Psikoloji11 Eylül 2025 18:01
Psikoloji-Sosyal Psikoloji27 Ağustos 2025 10:47
Psikoloji-Sosyal Psikoloji14 Temmuz 2025 14:10
Psikoloji-Sosyal Psikoloji03 Temmuz 2025 18:47