Nirvana Sosyal

Anasayfa Künye Danışmanlar Arşiv SonEklenenler Sosyal Bilimler Bilimsel Makaleler Sosyoloji Fikir Yazıları Psikoloji-Sosyal Psikoloji Antropoloji Tarih Ekonomi Eğitim Bilimleri Hukuk Siyaset Bilim Coğrafya İlahiyat-Teoloji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Felsefe-Mantık Ontoloji Epistemoloji Etik Estetik Dil Felsefesi Din Felsefesi Bilim Felsefesi Eğitim Felsefesi Yaşam Bilimleri Biyoloji Sağlık Bilimleri Fütüroloji Edebiyat Sinema Müzik Kitap Tanıtımı Haberler Duyurular Klinik Psikoloji İletişim
İki Farklı Zihin, Tek Bir Sanrı: Folie à Deux

İki Farklı Zihin, Tek Bir Sanrı: Folie à Deux

Psikoloji-Sosyal Psikoloji 06 Mayıs 2025 23:38 - Okunma sayısı: 908

Psk. Emine Asena ŞENER - Prof. Dr. Gülbahar BAŞTUĞ

İki Farklı Zihin, Tek Bir Sanrı: Folie à Deux

Psk. Emine Asena ŞENERa, Prof. Dr. Gülbahar BAŞTUĞb

a Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü Adli Psikoloji Yüksek Lisans programı

b Ankara Üniversitesi Sağlık Hizmetleri MYO; Adli Bilimler Enstitüsü Adli Psikoloji Anabilim Dalı Başkanı

Joaquin Phoenix ve Lady Gaga’nın başrollerini paylaştığı ve daha vizyona girmeden büyük merak uyandıran Joker: Folie à Deux (2024) filminin ismi yalnızca dikkat çekici bir başlık olmanın ötesinde, karakterlerin psikolojik deneyimini doğrudan yansıtan bir anlam da taşımaktadır. Folie à deux Fransızca kökenli bir terim olup, “iki kişilik delilik” anlamına gelir ve özellikle sanrılı (hezeyanlı) inançların bir kişiden diğer bir ya da daha fazla kişiye aktarılmasıyla ortaya çıkan çeşitli durumları kapsar. Bu aktarım genellikle bireyler arasında çok yakın duygusal bağın bulunduğu durumlarda görülür ve sanrılı inançlara sahip olan kişiyle yakın ilişki içindeki birey ya da bireyler de aynı sanrısal fikirleri benimsemeye başlar. Filmde de bu psikolojik örüntünün izlerini açıkça görmek mümkündür: Harley Quinn’in Joker’e giderek daha fazla yakınlaşması, onun dünyasını benimsemesi ve gerçeklik algısını Arthur Fleck’inkiyle bütünleştirmesi folie à deux tanımına uyan bir süreçtir. Bu yazıda folie à deux olgusunun genel klinik tablosunu ve temel özelliklerini incelemeyi amaçlıyoruz.

Folie à deux geçmiş literatürde "aktarılmış delilik", "bulaşıcı delilik", "enfeksiyöz delilik", "ilişki psikozu" ya da "çifte delilik" gibi isimlerle anılmıştır. Standartlaştırılmış tanı ölçütleri bu olguyu tanımlamak üzere iki temel terimi benimsemiştir: Uluslararası Hastalık Sınıflandırması’nın (ICD) 10. Baskısı’nda (DSÖ, 2016) “indüklenmiş sanrısal bozukluk” (induced delusional disorder), Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nın (DSM) 4. Baskısı’nda (APA, 1994) ise “paylaşılmış psikotik bozukluk” (shared psychotic disorder) terimleri kullanılmıştır. DSM-5’in yayımlanması ile birlikte bağımsız bir tanı kategorisi olmaktan çıkarılmış, bunun yerine “Şizofreni Spektrumu ve Diğer Psikotik Bozukluklar” başlığı altında “Sanrısal bozukluğu olan bireyin partnerinde ortaya çıkan sanrısal belirtiler” şeklinde ifade edilmeye başlanmıştır (APA, 2013). Bu psikopatolojik etkileşim genellikle iki kişi arasında görülmekle birlikte, bazen üç (folie à trois), dört (folie à quatre), beş (folie à cinq) kişiye ya da bütün bir aileye (folie à famille) kadar yayılabilir. Folie à deux özellikle dış dünyadan kopmuş ikili dinamiklerde gerçeklikten sapma biçiminde kendini gösterebilir.

Paylaşılmış psikotik bozukluk olgularında sanrıyı ilk deneyimleyen birey (birincil hasta) genellikle kronik bir psikopatolojiye sahiptir ve daha pasif durumda olan ikinci bireyle yakın ve baskın bir ilişki içerisindedir. Olguların büyük çoğunluğu aile içi ilişkilerde ortaya çıkmakta olup, en sık eşler (Arnone vd., 2006), anne-çocuk (Vigo vd., 2019) ve kız kardeşler arasında görülmektedir (Gralnick, 1942). Birincil hasta genellikle şizofreni tanısına sahiptir ve sıklıkla paranoid sanrılarla karakterize olan ataklar geçirir. Paylaşılan sanrısal inançların içeriği birincil vakanın tanısı doğrultusunda şekillenmekte ve bu içerikler arasında tuhaf sanrılar, duygudurumla uyumlu sanrılar ya da daha organize, sistematik sanrılar bulunabilmektedir. İkincil hastanın genellikle daha genç, daha az zeki, daha saf ve özgüveni düşük olduğu, birincil hastaya oranla daha hafif düzeyde işlevsellik kaybı yaşadığı bildirilmiştir. Bu bireyler çoğunlukla birlikte yaşamakta ve dış dünyadan izole, yoğun biçimde iç içe geçmiş bir ilişki sürdürmektedir. Ne yazık ki bu durum bozukluğun dış çevre tarafından fark edilmesini zorlaştırmaktadır.

Folie à deux olgusuna ilişkin sınıflandırmalardan biri Gralnick (1942) tarafından geliştirilmiştir. Gralnick paylaşılmış psikotik bozukluğu dört alt tipe ayırarak tanımlamıştır. Alt Tip A – folie imposée sanrıları olan baskın bir kişinin bu sanrıları daha pasif kişilikte bir kişiye aktarması ile ortaya çıkar. Bu iki kişi arasında yakın bir ilişki vardır ve genellikle alıcı konumundaki bireyin sanrıları ayrılıkla birlikte ortadan kalkar. Alt Tip B – folie simultanée hastalığa yatkınlık gösteren ve birbiriyle yakından ilişkili iki bireyde aynı anda benzer bir psikotik tablonun gelişmesi durumudur. Alt Tip C – folie communiquée alıcının uzun bir direnç sürecinin ardından psikotik semptomlar geliştirmesiyle ortaya çıkar ve bu durumda birey birincil hastadan ayrıldıktan sonra bile sanrılı inançlarını sürdürmeye devam edebilir. Son olarak, Alt Tip D – folie induite halihazırda sanrıları olan bir bireyin başka bir psikotik bireyle etkileşim sonucunda yeni sanrılar geliştirmesiyle karakterizedir. Bu sınıflandırma paylaşılmış psikotik bozukluğun yalnızca iki kişi arasında değil, aynı zamanda farklı etkileşim biçimleri ve psikopatolojik dinamikler aracılığıyla da şekillenebileceğini göstermektedir.

Tsarkov ve arkadaşlarının (2020) ele aldıkları Zambiya’dan evli bir çiftin vakası bir folie à deux, daha spesifik bir ifadeyle folie simultanée örneği olarak incelenebilir. Bu olguda normal bir çocukluk dönemi geçiren ve dini faaliyetlere aktif olarak katılan 35 yaşındaki bir kadın peygamber olduğuna inandığı kalıcı sanrılar geliştirmiş ve dünyanın sonunun yaklaştığını düşünmeye başlamıştır. Daha az eğitimli ve evlenmeden önce çok inançlı olmayan eşi de kadının bu sanrılarından etkilenmiş ve onun söylediklerine uymaya başlamıştır. Çift çocuklarıyla birlikte toplumsal faaliyetlerden uzaklaşmış ve hatta onların okula gitmelerini engellemişlerdir. Bu izolasyon döneminde en küçük çocukları ateşlenmiş ancak çift sanrılar nedeniyle çocuğun iyileşeceğine inanmışlar ve tıbbi müdahaleye başvurmayı reddetmişlerdir. Çocuk öldüğünde bile dirileceğine inanmış ve ölümünü yetkililere bildirmemişlerdir. Yaklaşık iki hafta sonra akraba ve komşuların endişelerinin bir sonucu olarak polisin evlerine girmesiyle birlikte çocuğun cansız bedenine ulaşılmıştır. Psikiyatrik değerlendirme sırasında kadının şizofreninin klasik belirtilerini sergilediği ve sanrılı düşünceler, işitsel varsanılar (halüsinasyon) ve bozulmuş sosyal işlevsellik gösterdiği tespit edilmiştir. Kadın antipsikotik ilaçlar ve psikoterapi ile tedavi için bir adli psikiyatri kurumuna yatırılmıştır. Yıllarca süren tedaviden sonra sanrılarının yoğunluğu azalmış ancak peygamberlik gücüne dair bazı inançlarını sürdürmüştür. Karısının sanrılarını benimsediği belirlenen eşine paylaşılmış psikotik bozukluk tanısı konmuştur. Burada birincil hasta olan kadının ceza ehliyeti olmadığına karar verilmiş, ikincil hasta olan eşi de beraat etmiştir.

Peki, folie à deux durumlarında bu etkileşim nasıl gerçekleşir? Bir insan kendi eşi bile olsa bir başkasının sanrılı dünyasına nasıl sürüklenir?

Folie à deux olgusunun ilk ortaya konulduğu zamanlarda sanrıların bir bireyden diğerine neredeyse "bulaşıcı" bir şekilde aktarıldığı düşünülmüştü ancak gözlemler böyle bir aktarımın yalnızca belirli koşullar altında mümkün olduğunu göstermiştir; zira akıl hastanesinde uzun süre birlikte yaşayan hastalar arasında bile sanrıların transferi oldukça nadirdir. Folie à deux'nün oluşumunda kalıtımsal etkenlerin rolü tartışılmış olsa da özellikle eşler arasındaki vakalar sadece genetik yatkınlığın yeterli açıklama sağlamadığını ortaya koymuştur.

Psikodinamik yaklaşımlar bu bozukluğun temelinde ilişkisel bir işleyişin yattığını ileri sürmektedir. Pulver ve Brunt (1961) birincil ve daha baskın olan hastanın ilişkisindeki yakınlığı ve duygusal tatmini kaybetme korkusu ile ikincil hastayı kendi sanrılarını benimsemeye yönlendirdiğini belirtmiştir. Bu durum çift arasındaki bağı güçlendirirken onları gerçeklikten daha da uzaklaştırmaktadır. Bu paylaşım bireylerin gerçeklikle olan bağlarını koruma çabası olabilmekle beraber aksi takdirde içe çekilme ya da izolasyonla da sonuçlanabilir. İkincil hasta yalnızca pasif bir uyum rolü üstlenmekle kalmamakta, bilinçdışı bir özdeşim mekanizması ile birincil hastanın sanrılarına sıkı sıkıya bağlanmaktadır. Çoğu zaman sanrılara bu kişiden bile daha güçlü şekilde tutunan ikincil hasta diğer bireyle yoğun bir bağımlılık ilişkisi geliştirmektedir. Bu yaklaşıma göre edilgin birey hem başlatıcıya duyduğu ihtiyaç hem de bu bağımlılığın yarattığı zayıflık nedeniyle öfke hissetmektedir. Öte yandan birincil hastanın da ikincil ortağa olan ihtiyacı büyüktür, zira gerçeklikle bağını sürdürebilmesi için bu ortağın varlığı bir destek işlevi görür. Ancak bu desteğe olan bağlılık ve sevgi partnerin ayrılma tehdidi karşısında hızla nefrete dönüşebilmektedir. Birincil hasta açısından ikincil hasta hem bağımlılık hem de otoritenin sürdürüldüğü bir araç haline gelir.

Çevresel etkenler de folie à deux gelişimini kolaylaştıran önemli bir zemin sunar. Sosyal izolasyonun bozukluğun ortaya çıkışında temel risk etkeni olduğu ve olguların %60'ından fazlasında bu durumun mevcut olduğu belirtilmiştir (Arnone vd., 2006; Silveira ve Seeman, 1995). Pasif kişilik özellikleri, bilişsel yetersizlikler, dil zorlukları ve stresli yaşam olayları da bozukluğun gelişimine katkıda bulunan etkenler arasında yer almaktadır (Arnone vd., 2006). Özellikle çocuk ve ergenlerde görüldüğü durumlarda aile içi şiddet ve ihmal gibi durumlar bildirilmiş olup, bu olgulardaki kişilerin de yoksulluk, izolasyon ve göç gibi sorunlarla başa çıkmaya çabaladıkları gözlemlenmiştir (Vigo vd., 2019).

Folie à deux oluşumunu açıklamak için iki etkenli modeller geliştirilmiştir. Bu modellere göre birincil hastalarda nöropatolojik mekanizmaların etkin olduğu, ikincil hastalarda ise daha geçici ve motivasyonel süreçlerin ön planda bulunduğu düşünülmektedir (Shimizu vd., 2006).

Folie à deux olgularındaki bireylerin büyük çoğunluğu durumlarının farkında değildir ve tedavi arayışına girmezler. Müdahale edilmediği takdirde bozukluk genellikle kronik hale gelir, zira çoğunlukla uzun süreli ve değişime dirençli ilişkiler zemininde ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, bu tarz nadir klinik olgularda uygun müdahale için ilk adım durumun ve koşulların tanınmasıdır. Bu durum ve koşullar değerlendirilirken sanrıların paylaşımına uygun ortamın oluşumunda önemli rol oynayan temel klinik ve sosyal etkenler göz önünde bulundurulmalıdır. Sanrıları olan birçok hasta başkalarıyla yakın ilişki yaşar ancak hepsinde böyle bir sanrı aktarımı ya da paylaşımı görülmez. Bu paylaşım fark edildiğinde yapılması gereken şey psikozdan etkilenmiş birincil hastayı belirlemektir.

Paylaşılmış psikotik bozukluğun tedavisindeki temel adım hastaların birbirlerinden fiziksel anlamda uzaklaştırılmaları yani ayrılmalarıdır. Neredeyse tüm vakalarda birincil hastanın genellikle şizofreniye ya da sanrılarla seyreden diğer bozukluklara sahip olduğu bildirilmiştir. Bu nedenle birincil hastalar için genellikle farmakolojik müdahalelere başvurulur. İkincil hastadaki sanrıların azalması ya da tamamen kaybolması paylaşımın süresi, sanrıların doğası ve bu bireyin telkine müsaitliğinin seviyesi ile ilişkilidir. Eğer psikoz fazla derinleşmişse antipsikotik ilaçlarla birlikte yoğun bir tedavi gerekebilir. Ayrıca semptomların nüksetmesini önlemek açısından psikoterapi her iki birey için de büyük önem taşımaktadır.

İlişkilerinin doğası gereği ortak sanrılar geliştirmiş olan bu iki bireyin yalnızca fiziksel olarak değil, aynı zamanda psikolojik düzeyde de birbirlerinden uzaklaştırılmaları ve ayrılmaları gerekmektedir - aksi takdirde hastalığın nüksetme riski oldukça yüksektir. Bu nedenle bireysel tedavi yaklaşımlarının sürdürülmesinin yanı sıra, odaklanılması gereken temel bir başka alan da bireyler arası ilişkinin yeniden yapılandırılması ve her iki bireyin sosyal koşullarının iyileştirilmesi olmalıdır. İkisinin de tedavisine özenle devam edilmeli, süreç yakından izlenmeli ve destekleyici müdahalelerle güçlendirilmelidir.

Birden fazla bireyin aynı psikopatolojiyi paylaşabildiği tek durum folie à deux değildir - büyük gruplardaki bireylerin irrasyonel fikirleri adeta “bulaşarak” benimsediği ve uygunsuz davranışlara sürüklendiği daha birçok durumun görüldüğü olmuştur. Bu durumlara bir örnek olarak 1978 yılında Halkın Tapınağı Tarikatı’nın toplu intiharını ele alabiliriz. Bu olayda tarikatın lideri Jim Jones da dahil olmak üzere 912 tarikat üyesi modern çağın en büyük toplu intihar eylemine imza atmıştır. Dini inançların bu şekilde önemli bir rol oynadığı ve bu inançların bir araya getirdiği insanların gerçeklik algılarını ve öz-farkındalıklarını kaybettiği durumlar paylaşılmış dini fanatizm olarak nitelendirilmektedir. Bu duruma örnek olarak liderleri Charles Manson’ın “ilahi” olduğuna inanan ve onun emriyle canice cinayetler işlemeye gönüllü olan meşhur Manson Ailesi’ni de verebiliriz.

Kolektif düzeyde gözlemlenen bir diğer psikopatolojik durum ise toplu histeri ya da kitle histerisidir. Bu olgu belirgin bir hastalık ya da organik bir bozukluk bulunmaksızın belirtilerin ani ve yaygın bir biçimde ortaya çıkmasıyla karakterizedir. Histeri salgını olarak da bilinen bu durum farklı toplum ve kültürlerde tekrar eden örneklerle karşımıza çıkmaktadır. Hem salgınlar hem de tekil vakalar halinde görülebilen Koro sendromu (genital geri çekilme sendromu) kitlesel şekilde ortaya çıktığında bu olgunun en belirgin şekilde gözlemlendiği durumlardan biridir. Bu sendromu yaşayan bireyler cinsel organlarının içe çekileceğine ya da yok olacağına ve bunun ölümle sonuçlanacağına dair yoğun bir korku deneyimler. Bu sendromun en bilinen ve kitlesel şekilde görüldüğü örneklerinden bir tanesi 1967 yılında Singapur’da yaşanmıştır. Genç bir erkeğin penisi içe çekiliyor korkusuyla hastaneye başvurmasıyla başlayan panik kısa sürede yayılmış, yüzlerce kişi benzer şikayetlerle hastanelere akın etmiştir. Hatta bazı bireyler organlarının kaybolmasını önlemek amacıyla penislerini çeşitli nesnelerle tutturmaya çalışmıştır. Halk arasında bu durumun domuz eti tüketimiyle bağlantılı olduğuna dair söylentiler yayılmış ve domuz eti satışlarında ciddi bir düşüş yaşanmıştır. Yedi gün boyunca devam eden bu panik sağlık otoritelerinin bunun yalnızca psikolojik bir durum olduğunu ve kimsenin bu nedenle ölmediğini açıklamasıyla hızla sona ermiş ve vaka sayısında belirgin bir düşüş yaşanmıştır.

Sonuç olarak folie à deux, diğer adıyla paylaşılmış psikotik bozukluk, bireyler arası güçlü duygusal bağlar, sosyal izolasyon, psikolojik dinamikler ve çevresel koşulların birleşimiyle ortaya çıkan karmaşık bir psikopatolojik olgudur. Bu etkileşimin yalnızca birbirine yakın birkaç bireyle sınırlı kalmadığı, verdiğimiz örneklerde görüldüğü üzere, daha geniş gruplar üzerinde de benzer biçimde etkili olabildiği anlaşılmaktadır. Bu özgün klinik tablolar insan zihninin etkilenebilirliğini ve yönlendirilebilirliğini çarpıcı biçimde gözler önüne sermektedir. Bu nedenle folie à deux gibi nadir görülen psikiyatrik durumların incelenip anlaşılması psikiyatrik tanı ve tedavi yaklaşımlarında ilişki ve sosyal temelli değerlendirmelerin önemini vurgulamak açısından büyük değer taşımaktadır.

Kaynakça

American Psychiatric Association. (1994). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (4th ed.).

American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders. https://doi.org/10.1176/appi.books.9780890425596

Arnone, D., Patel, A., & Tan, G. M. Y. (2006). The nosological significance of Folie à Deux: a review of the literature. Annals of General Psychiatry, 5, 1-8.

Gralnick, A. (1942). Folie a deux-the psychosis of association: a review of 103 cases and the entire English literature: with case presentations. The Psychiatric Quarterly, 16, 491-520.

Pulver, S. E., & Brunt, M. Y. (1961). Deflection of hostility in folie à deux.Archives of General Psychiatry,5(3), 257-265.

Shimizu, M., Kubota, Y., Calabrese, J. R., Toichi, M., Kato, S., & Baba, H. (2006). Analysis of delusional statements from 15 Japanese cases of ‘Folie à Deux’. Psychopathology, 39(2), 92-98.

Silveira, J. M., & Seeman, M. V. (1995). Shared psychotic disorder: A critical review of the literature. Canadian Journal of Psychiatry, 40(7), 389–395. https://doi.org/10.1177/070674379504000705

Tsarkov, A., Patrick, M., & Petlovanyi, P. (2020). Uncommon presentation: Folie à deux (Case study).World Journal of Advanced Research and Reviews (WJARR),6, 43-49.

Vigo, L., Ilzarbe, D., Baeza, I., Banerjea, P., & Kyriakopoulos, M. (2019). Shared psychotic disorder in children and young people: a systematic review. European Child & Adolescent Psychiatry, 28, 1555-1566.

World Health Organization. (2016). The International Classification of Diseases ICD-10. https://www.who.int/classifications

Yorumlar (0)

SON EKLENENLER
ÇOK OKUNANLAR
DAHA ÇOK Psikoloji-Sosyal Psikoloji
SANAL ALEMDE EL ALEM NE DER! SOSYAL MEDYA BAĞIMLILIĞI

Psikoloji-Sosyal Psikoloji14 Temmuz 2025 14:10

SANAL ALEMDE EL ALEM NE DER! SOSYAL MEDYA BAĞIMLILIĞI

Dijital Dünyanın Görünmeyen Yükü: Çocuklarda Dijital Baskı

Psikoloji-Sosyal Psikoloji03 Temmuz 2025 18:47

Dijital Dünyanın Görünmeyen Yükü: Çocuklarda Dijital Baskı

‘BEN İLLÜZYONU’NDAN KURTULMA HALİ DEREALİZASYON

Psikoloji-Sosyal Psikoloji27 Haziran 2025 23:24

‘BEN İLLÜZYONU’NDAN KURTULMA HALİ DEREALİZASYON

GELİŞMELERİ KAÇIRMA KORKUSU (FoMO) NEDİR?

Psikoloji-Sosyal Psikoloji13 Haziran 2025 19:49

GELİŞMELERİ KAÇIRMA KORKUSU (FoMO) NEDİR?

“Yaraları Boyamak” ADOLESCENCE / ERGENLİK (2025)

Psikoloji-Sosyal Psikoloji12 Haziran 2025 20:58

“Yaraları Boyamak” ADOLESCENCE / ERGENLİK (2025)

Yapıcı Bir İletişim: Ben Dili

Psikoloji-Sosyal Psikoloji12 Haziran 2025 20:13

Yapıcı Bir İletişim: Ben Dili

Ayaklar Ne Konuşur? Çocukların Sessiz Mesajlarını Dinlemek Üzerine

Psikoloji-Sosyal Psikoloji02 Haziran 2025 21:53

Ayaklar Ne Konuşur? Çocukların Sessiz Mesajlarını Dinlemek Üzerine

Kendinizi Suçüstü Yakalayın! Suçluluk Psikolojisi

Psikoloji-Sosyal Psikoloji02 Haziran 2025 20:43

Kendinizi Suçüstü Yakalayın! Suçluluk Psikolojisi

ŞİDDET ÜZERİNE SÖYLEŞİ - 3

Psikoloji-Sosyal Psikoloji28 Mayıs 2025 23:58

ŞİDDET ÜZERİNE SÖYLEŞİ - 3

Bilinçli Farkındalık (Mindfulness): Anda Kalmanın Gücü

Psikoloji-Sosyal Psikoloji28 Mayıs 2025 01:18

Bilinçli Farkındalık (Mindfulness): Anda Kalmanın Gücü