Hamit Ölçer
Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 02 Ağustos 2025 16:27 - Okunma sayısı: 26
Pop Çağından Lolipop Çağına: Sanatın Çöküşü
Son zamanlarda konser alanlarında tanıklık ettiğimiz şeyler sanatsal bir gösterimden ziyade tamamen müstehcenlik. Bu olay sadece bireysel veya keyfi bir mesele değil, toplumsal bir meseledir. Toplumsal bir meseledir, çünkü, kendilerini sanatçı olarak tanıtan bu kişiler sanat jargonunun ardına sığınarak örf, adet, kural, norm gibi toplumsal açıdan önemli olan bazı unsurları hiçe saymaktadırlar. Bir bakıma konser alanı bir çeşit “sınır ihlali”nin pratize edildiği mekanlara dönüşmüşlerdir. Oysa ki konser alanları istediğiniz her türlü rezaleti yapma özgürlüğü ve yeri değildir. Burada temel mesele birilerinin adeta tüm toplumsal kural ve normlardan muafmış gibi başına buyruk biçimde bu denli pervasızca davranmasının gücünü ve cesaretini nereden aldığı sorusunda yatıyor olmalı. Dahası kitleler nasıl oldu da bu gösteri şiddetine, bu sahne şiddetine büyük bir keyifle adapte olabiliyorlar sorusu yanıtlanması gereken soruların başında geliyor.
Bir sanatçı, tamamen kendi müziğine, müziğinin sözlerine ve insanda bıraktığı duygu titreşimine güvenmelidir, bedenine değil. Peki neler oluyor? Adına şarkıcı mı, ne diyeceğiz bilmiyorum, sahneye çıkan bu “ünlüler” kendi sanat açığını kapatmak için (yani zaten sanatsal bir şey icra etme yeteneğinden uzaklaştıklarını bildikleri için) giderek daha fazla erotik şovlara, müstehcen giyim-kuşamlara başvuruyorlar. Ve nedense hepsi de birbirinin kopyası, özellikle de bizim ünlülerde taklitçilik eğilimi çok fazla. Örneğin Dua Lipa diye son nesil tiplerden biri sandalyesinde hop hop hareketler yapınca bizim Hadise de aynı şekilde sandalyeyi alıp benzer hareketler yapıyor. Ya da örneğin Beyonce hangi kıyafet tarzını tercih ettiyse yine aynı Hadise benzer bir kıyafetle sahneye çıkıyor. Şimdi bu taklitçilik değil de nedir? Bir şey mi kaçırdık?
Sanatın tümden iflas ettiği bir dünyada geriye neyi icra edeceksiniz ki zaten müstehcenlikten başka. Dikkat edilirse bu şarkıcıların müzikleri, müzik sözleri, sanatsal icraatları hiç konuşulmuyor. Daha çok botoksları, kırmızı latex mayoları, bikinileri, rujları, dudakları bile değil, yalnızca dudak dolguları, tırnaklarının ne kadar uzun ve sivri oldukları, sahne şovları konuşuluyor. Zaten problem biraz da buradan kaynaklı. Yani “tüm dünyada bu oluyorsa bizde de olması normal” algısının yerleşmesi. Bu evrensel şov aleminde özellikle kadın şarkıcıların aşırılığa varan çıplaklıkları adeta bir sahne geleneği halini almış vaziyette. Ben açıkçası bu olgunun bizatihi sanat dünyası dediğimiz şeyin çok ötesinde daha organize bir işin parçası olduğunu düşünüyorum. Bu en azından bir varsayım. Ama bence açık olan bir şey daha var ki, tüm bunlar aynı zamanda patolojik bir durumun varlığını da dışarı vuruyor gibidir.
Dünya, pop çağından lolipop çağına girmiştir artık. “Lolipop” sözcüğünü olgun olmayan, kendilerini tamamen anlık hazza indirgeyen, yerinde duramayan, her an çığlık atabilecek durumda olan, sanatsal ve kültürel üretimin ne olması gerektiğine dair hiçbir fikri olamayan kitlelerin durumunu ifade etmede bir metafor olarak kullanıyorum. Evet, bence tanıklık ettiğimiz manzara budur. En azından ülkemiz insanı açısından ele aldığımızda, bu tanıklık ettiğimiz manzaranın temellerini biraz da çocuklarımıza neleri kazandırdığımızla, onları nasıl yetiştirdiğimizle, dahası tüketim toplumunun bu çocuklarımızı nasıl da savunmasız, kırılgan ve kılavuzsuz bir bireye dönüştürdüğüyle yakından ilgili çok daha karmaşık bir mesele olsa gerektir. Gerçek olan şu ki sanatın çöktüğüdür ve sanatın ve sanatçının giderek terbiyesizleştiğidir!
Hamit Ölçer, AHBV, Sosyoloji, Doktora
01 Ağustos 2025 16:49
02 Ağustos 2025 12:25
02 Ağustos 2025 16:27