Prof. Dr. İsmet EMRE
Kategori: Fikir Yazıları - Tarih: 15 Temmuz 2025 16:58 - Okunma sayısı: 45
Her insanın pişmanlıkları vardır. Pişmanlık geçmişe yönelik hata demektir. Kim hata yapmadığını söyleyebilir ki? Hepimiz, her an hata yapabiliriz. Çünkü insan hayatın sonsuz seçenekleri karşısında her zaman doğruyu seçemez. İçinde bulunduğumuz durum, algılama gücümüz, çevremiz bazen bize bazen yanlış yaptırır. Tercih ettiğimiz süreçte doğru gibi görünenler bir müddet sonra yanlış görünebilir. Pişmanlık yanlış tercih demektir. Daha iyisi varken daha kötüyü, daha doğrusu varken daha yanlışı tercih edebiliriz. İşte bu yanlış tercihler, zamanla pişmanlığa dönüşür. Bundan dolayı pişmanlıklar geçmişte yapılan tercih olarak isimlendirilebilir. Pişmanlık içinde bulunulan durum ile şimdiye özgü değildir. Bu da pişmanlığı hep geçmiş ile ilişkilendirir. Hemen hepimizin içinde “şimdi olsa farklı davranırdım”, “şimdiki aklım olsa aynı hatayı yapmazdım” diye bir sürü düşünce gezinir. Oysa aynı zaman dilimine dönsek, aynı insan olarak aynı hatayı yine yaparız. Şartlar değişince doğrular da değişiyor. Geçmiş zamanın doğruları bugünün yanlışı olarak görülür. Veya tam tersi, geçmiş zamanın yanlışı şimdinin doğrusu da olabilir. Önemli olan hatalarından ders çıkarmak, pişmanlığı tecrübeye dönüştürmektir. Ancak pişmanlıklarımızdan ders çıkardığımızda doğruya ulaşabiliriz. İnsan kusurlu bir varlık olduğu için hata yapmak doğaldır. Önemli olan hata yapmak değil, o hatayı düzeltmektir. Bu yüzden, pişmanlıklarımızın esiri olmamak, pişmanlıklarımıza takılıp geleceğimizi karartmamak gerekir. Dalgınlıklarımız, yorgunluklarımız dün olduğu gibi bugün de bize yanlış yaptırabilir. Dün olduğu gibi bugün de pişmanlık duyabiliriz. Ama önemli olan pişmanlıklarını sahiplenmek, kendini doğru tercihlere ayarlamaktır. Geçmişin pişmanlıklarının bugünü zehirlemesine asla müsaade etmemeli.
.
Hayat, yaptıklarımız ve yapamadıklarımızdan ibarettir. Yaptıklarımızdan hoşnut kalır, yapamadıklarımızdan ise pişmanlık duyarız. Aslında pişmanlık; imkanımız olduğu halde dalgınlıktan, tembellikten veya cesaretsizlikten yapamadıklarımızın toplamıdır. Her insanın bazı dönemlerde dalgınlıkları, tembellikleri ve cesaretsizlikleri olduğu için aynı zamanda pişmanlıkları da vardır. İnsan eksik bir varlık olduğundan pişman aramızdan “ben hiç pişman olmadım, yaptığım her şeyi doğru yaptım” diyen çıkmaz her halde. Elbet benim de ufak tefek pişmanlıklarım olmuştur. Bunlardan biri, doğrudan benimle ilgili değil ancak benim tanık olduğum bir hikayedir.
.
Çocuktum. İlkokul yıllarıydı. Ailemle bir ırmağın kenarında, küçük, mütevazı bir evde yaşıyorduk. Çok varlıklı değildik. Hatta yoksul bile sayılırdık. Babam sadece kendimize yetecek kadar kazanıyor, yine de mutluluğumuzu sağlıyordu. İnsan ihtiyaçlarından fazlasını kazanıp da ne yapacak sanki? Karnımız doysun, üstümüze başımıza giyecek birkaç elbise olsun, bir de sağlıklı olalım yeter. O zamanlar böyle düşünüyordum. Aradan geçen bunca zamana rağmen hala da böyle düşünüyorum. Varlık ile yokluk, zenginlik ile yoksulluk arasındaki ince çizgi insanı mutlu etmiyor. Hatta bazen yoksulluk hafiflik, zenginlik ağırlık gibi görünüyor. Neyse… İşte o yoksul ama mutlu olduğumuz günlerde, gecenin bir vakti, hatta diyebilirim ki gece yarısından sonra kapımız çalındı. Önce belli belirsiz bir ses işittik, sonra kapının çalındığına emin olduk. Dışarıdan bir adam kapıyı sertçe çalıyor, beni içeri alın diyordu. Evimiz mahallenin dışında olduğu için gecenin geç saatlerinde gelen bu kişinin iyi bir olup olmadığından emin değildik. Babam dahil ses çıkarmadık. Çünkü kapıyı açsak, adamı içeri alsak belki de bize kötülük yapabilirdi. Adam biraz daha oyalandı, sonra ses kesildi, biz de uyuduk.
.
Sabah kalktığımızda ileride, mahallenin kıyısında insanların toplandığını, polislerin ırmaktan bir ceset çıkardığını gördük. Bir çırpıda koşup kalabalığa karıştım. Meğer o gece bizim de kapımızı çalan adam, Alzheimer hastalığı olan biriymiş. Alzheimer unutkanlık yaptığı için evinin yolunu bulamamış, mahalledeki evlerin kapılarını çalmış, tanımadıkları için hiç kimse de onu kapıdan içeri almamış. Dışarıda kalan adam yolunu şaşırıp ırmağa düşmüş, soğuktan donarak ölmüş. Bütün mahalle sakinleri üzüldü, adamı içeriye kabul etmediği için pişman oldu ama iş işten geçmişti.
.
Şimdi, aradan bunca zaman geçtikten sonra o mahalle sakinlerinin adamı neden içeri almadıklarını düşünüyorum. Muhtemelen toplumda güven duygusu olsa, gecenin geç vakitlerine rağmen kapısı çalınan herkes onu içeriye alırdı, adam da kurtulurdu. Ancak herkes dışarının kötülüğünden dolayı kapısını açmamanın en doğru yol olduğunu düşündü. Toplumda güven duygusu kaybolunca kapıları içeriden kilitleniyor. Bazıları ölüyor, bazıları pişmanlık duyuyor ve herkes bundan zararlı çıkıyor.
01 Temmuz 2025 09:55
05 Temmuz 2025 23:02
02 Temmuz 2025 21:37
12 Temmuz 2025 10:54
06 Temmuz 2025 20:57
11 Temmuz 2025 14:38
14 Temmuz 2025 22:25
05 Temmuz 2025 01:03
05 Temmuz 2025 23:16
11 Temmuz 2025 09:15