Çocuğun Ebeveynini Seçmek
Hanife DUYGULU
Hayatta çoğu insan, en önemli kararın eş seçimi olduğunu düşünür. Oysa bu seçim, yalnızca bireylerin kendi yaşamını değil, dünyaya gelecek çocukların hayatını da derinden şekillendirir. Dolayısıyla, aslında en kritik seçim, çocuğun ebeveynini seçmektir. Çünkü ebeveynlik yalnızca biyolojik bir süreç değil, çocuğun kişilik gelişimini, duygusal sağlığını ve yaşam boyu kuracağı ilişkilerin kalitesini belirleyen temel bir unsurdur.Psikoloji literatüründe, çocuğun ilk gelişim yıllarının kişilik yapılanmasında belirleyici rol oynadığı uzun yıllardır vurgulanmaktadır. John Bowlby’nin bağlanma kuramı, bebeklikte kurulan güvenli ya da güvensiz bağın, bireyin tüm yaşamında ilişkilerinin niteliğini etkilediğini ortaya koyar. Mary Ainsworth’un “Yabancı Durum Testi” çalışmaları, çocukların bağlanma stillerinin yaşam boyu sürecek davranış kalıplarını nasıl belirlediğini göstermiştir. Güvenli bağlanan bir çocuk, ilerleyen yıllarda kendine güvenen, sağlıklı ilişkiler kurabilen bir yetişkine dönüşürken; sürekli çatışma, eleştiri ya da ihmal içinde büyüyen bir çocuk, hayat boyu değersizlik, kaygı ya da terk edilme korkusuyla mücadele edebilir.Psikanalitik kuramda Sigmund Freud, erken çocukluk deneyimlerinin kişilik gelişiminde kritik öneme sahip olduğunu belirtmiş, bilinçdışı süreçlerin ebeveyn-çocuk ilişkileri üzerinden şekillendiğini savunmuştur. Benzer şekilde Erik Erikson’un psikososyal gelişim kuramı, çocuklukta ebeveynlerden alınan güven, ilgi ve destekle kimlik gelişiminin sağlam bir temel kazandığını vurgulamaktadır. Çocuk, güven ortamında büyüdüğünde özsaygısı gelişir; ebeveyninden sevgi ve kabul göremediğinde ise kimlik çatışmaları daha yoğun yaşanır.Sosyolojik açıdan bakıldığında, aile toplumsal yapının en küçük ama en güçlü kurumudur. Çocuğun kimlik inşası, değerler dünyası ve sosyal becerileri, ilk olarak aile içinde şekillenir. Pierre Bourdieu’nün kültürel sermaye kavramı, ebeveynlerin eğitim düzeyi, kültürel alışkanlıkları ve yaşam tarzının çocuğun gelecekteki eğitim başarısını ve toplumsal konumunu nasıl belirlediğini açıklamaktadır. Bu bağlamda, ebeveyn seçimi yalnızca bireysel bir tercih değil, aynı zamanda çocuğun toplumsal hareketliliğini de doğrudan etkileyen bir faktördür.Modern psikoloji ve nörobilim çalışmaları da ebeveyn tutumlarının beyin gelişimini doğrudan etkilediğini ortaya koymuştur. Sevgi, şefkat ve güven ortamında büyüyen çocukların beyninde stres hormonları dengeli seyrederken, ihmal ya da şiddete maruz kalan çocukların beyinlerinde kalıcı stres yanıtları gelişmektedir. Bruce Perry’nin travma üzerine yaptığı araştırmalar, erken çocuklukta yaşanan olumsuz deneyimlerin nörolojik yapıyı bile değiştirdiğini göstermiştir. Dolayısıyla ebeveyn seçimi, yalnızca soyut bir değer değil, çocuğun biyolojik yapısına kadar işleyen somut bir gerçektir.
Tüm bu perspektifler, eş seçiminin yalnızca kişisel mutlulukla sınırlı olmadığını, çocukların geleceğini, toplumsal yapıyı ve hatta nesillerin ruh sağlığını belirleyen bir karar olduğunu göstermektedir. Çocuğuna güvenli bir dünya, sevgi dolu bir kalp ve sağlıklı bir kimlik bırakmak isteyen herkesin bu seçimi yalnızca “eş” seçimi olarak değil, aynı zamanda “çocuğunun ebeveynini seçmek” olarak görmesi gerekir. Çünkü en kritik seçim, geleceğe bırakılacak en önemli mirası şekillendirir.