Akrebin Kıskacında Yoğrulmuş Bir Şair: İsmet Özel
“Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
Taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
Kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
Bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
Tütmesi gereken ocak nerede?”
Türk edebiyatının en önemli figürlerinden biri olan İsmet Özel, 19 Eylül 1944’te Kayseri'nin Düvenönü’nde dünyaya geldi. Şiirleriyle tanınan ve geniş bir okur kitlesine sahip olan Özel, yazdıklarıyla yalnızca edebiyat değil, düşünce dünyasında da derin izler bırakmıştır. O şiirlerinde insanın varoluşsal sorunlarından toplumsal yapıya, bireysel özgürlükten ideolojilere kadar pek çok konuya yer verir. Onun şiir dili, felsefi anlamlar taşıyan yoğun metaforlarla örülüdür. Kimlik arayışı, özgürlük ve toplumsal eleştiriler, Özel’in şiir dünyasında belirleyici unsurlardır. En bilinen şiirlerinden “Evet İsyan” ve “Şiir Okuma Kılavuzu” onun poetikasının âdeta manifestosu niteliğindedir. Modern Türk şiirinin önemli örneklerinden biri kabul edilen bu eserler, hem bireysel bir başkaldırıyı hem de toplumsal bir sorgulamayı dile getirir.
İsmet Özel’in entelektüelliği yalnızca edebiyat ve şiirle sınırlı değildir. Genç yaşlardan itibaren sol görüşlü bir düşünce yapısına sahipken, zamanla siyasi görüşlerinde köklü değişimler yaşamıştır. Özellikle 1980’lerin sonlarında İslamcı düşünceye meyletmiş, bu değişim onun entelektüel derinliğini ve toplumsal meselelere yaklaşımını farklılaştırmıştır. Bu dönemde Türk toplumu ve siyasal yapıya dair önemli eleştiriler kaleme almış, fikir dünyasını daha belirgin bir şekilde ortaya koymuştur.
İsmet Özel’i anlamak, sadece şiirlerini okumakla sınırlı değildir. Onun metinleri aynı zamanda felsefi birer düşünme ve sorgulama alanıdır. İnsanlık tarihine, felsefeye, dine ve topluma dair kaleme aldığı denemeler okuru sadece bilgiyle değil, fikirle de yüzleştirir. Özellikle 1980’lerde yazdığı “Diriliş” adlı eseri, felsefi ve dini boyutlarıyla şekillenen bir dünya görüşünü yansıtır.
Edebiyat çevrelerinde tanındığı kadar sosyokültürel analizleriyle de dikkat çeken Özel, edebiyatın sınırlarını aşarak toplum meselelerine eğilmiştir. Kaleme aldığı her satırda, yalnızca bireyi değil ayrıca toplumu da sorgulamaya açar. Bugün hâlâ onun düşünceleri, sadece bir dönemi değil, Türkiye’nin yakın tarihini ve kolektif zihinsel evrimini anlamak açısından da önemli bir referans noktasıdır.
İsmet Özel’i okumak, aynı zamanda Türkiye’nin sosyal ve kültürel dönüşümlerini anlamak demektir. Yaşadığı ideolojik ve düşünsel gelgitleri şiirlerinde sembolik imgelerle işler. Örneğin, Münacat şiirinin sonunda yer alan “Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi/ Taşınacak suyu göster, kırılacak odunu/ Kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde/ Bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin/ Tütmesi gereken ocak nerede?” dizeleri, hem bireysel hem de evrensel düzlemde bir varoluş arayışını ve metafizik boşluğu yansıtır. Burada şair, pasif bir yakarıştan çok, bilinçli bir arayış içindedir. “Taşınacak su” ve “kırılacak odun” gibi imgeler, bireyin üstlenmesi gereken sorumlulukları; “yaşamak suçu” ise var olmanın beraberinde getirdiği vicdani yüke işaret eder. Şair burada, hangi hakikatin hizmetkârı olduğunu bilmek ve o doğrultuda yaşamak istemektedir. Bu, insanın hem kendine hem de Yaratıcıya yönelttiği derin bir varoluşsal sorgulamadır.
Kısaca belirtmek gerekirse İsmet Özel, yalnızca bir şair ya da düşünür değil şiirle düşünmeyi, düşünceyle direnmeyi seçmiş bir şahsiyettir. Onun eserlerini anlamak, sadece estetik bir beğeniyle değil, entelektüel bir dikkatle mümkündür. Bugünün karmaşasında yönünü şaşıran her birey için Özel’in satırları, ona taşıyacağı suyu ve kıracağı odunu hatırlatır. Çünkü İsmet Özel’in dünyasında şiir, yalnızca yazılmaz; yaşanır, sorgulanır ve nihayetinde insana bir yük değil ayrıca bir yön de gösterir.
Dr. Fatih SOLMAZ